-Bölüm 1- Karanlık

173 11 7
                                    

-Bölüm 1-

Havadaki kan kokusunu alabiliyordum. Adeta burnumu yakıyordu. Gözlerimi yavaşça araladım. Emin olmak için bikaç defa kırptım ama kapalı ve açık arasında fark yoktu. Ya çok karanlık bir ortamdaydım ya da göremiyordum. Karanlık olmasını umarak doğrulmaya çalıştım. Ama diz kapaklarım yanıyordu. Depremin şiddeti çok mu büyüktü? İçinde bulunduğum hastanenin bütün ışıkları sönmüştü. Hiçbir şekilde hastaneye benzemiyordu.

Kendimi yerden toparladım ve etrafımda dönmeye başladım. Nereye bakacağımı hangi yöne gideceğimi bilmiyordum. Birkaç defa döndükten sonra bir noktada ışık olduğunu farkettim. Kapının tam arkasında. Ah tanrım kör değilim. Diz kapaklarımı görmezden gelerek koşmaya başladım. Bu deprem enkazının altından çıkmak istiyordum. Işığa çok yaklaşmıştım fakat kan kokusu giderek artıyordu. Dizlerimi ve kokuyu görmezden gelircesine yaklaştım ışığa. Bu..? Ne güneşin ne de ayın ışığıydı.

Bir telefonun ekranı yanıp sönüyordu. Kimin telefonu umrumda değil. Hemen açtım. "Hemen Seul'u terk ed-" Telefon bağlantısı kesildi. Telefonda sinyal yoktu. Çok saçma? Neden arayan birisi direk Seul'u terket der? Kulağımdan telefonu yavaşça uzaklaştırırdıktan sonra içimi bir ürperti sardı. Neden? Terkedelim? Neden depremden hemen sonra?

Telefonun flashını açtım ve yürümeye başladım. Etrafta benden başka yaşayan kimse yok mu? Hızlı adımlarla ilerlerliyordum. Gözlerimle etrafta insan arıyordum. Kalp atışım hızlanıyordu. Korkuyordum. Kimse yoktu. Işığı sağa sola tutarak en azından bir şeyler bulmaya çalışıyordum. Kenarda bir kaç ceset vardı. Gerçekten.. berbat. Gözlerimi cesetlerden ayırmaya çalıştım. İlerlerken burnumu kapattım. Buranın çıkış kapısını nerede? Işığa ulaşmam lazım..

Karanlık beni o kadar boğmaya başladı ki.. Bu karanlıktan kurtulmam lazımdı. Karanlıkta iyi, ben iyi hissetmiyorum.. Nefesim daralıyordu. Zaten karanlıktan görmeyen gözlerim iyice kararıyordu. Kalp atışımın tavan yaptığını, gözlerimin tamamen siyah olduğunu hissediyordum. Nefes al ver Taehyun, bayılmamalısın.

Yavaşça sola doğru, duvar ararcasına yürüdüm. Yukarıya, karanlığa bakmaya ve aynı zamanda nefes alış verişimi düzene koymaya çalışıyordum.

Duvarın kenarında uzanan bir çocuk vardı. Heryer kan.. Gözleri cam kesiğiydi. Yüzü, kolları, heryeri.. cam kesiği.. Çocuk cesetinden daha uzağa doğru yanaştım ve oturdum. O kadar korkunç görünüyordu ki. Adeta vücudumda adrenalin tavan yapmıştı. Korkudan ellerimin titreğini ve sadece canımı kurtarmam gerektiğini hissediyordum. Ellerimi sıkıca kenetledim birbirilerine ve nefes alış verişimi düzenlemeye çalıştım.

Yukarıya doğru bakıp kalp atışımı düzene koymaya çalışıyordum. Yavaşça kendime gelmeye başladım. Eğer.. buraya bu kadar cam düştüyse.. banada..? Düşer mi? Lanet ederek oturduğum yerden fırladım. Elimdeki ışığı yukarıya doğru tuttum.

Bu bir binaydı. Bu evden düşen camlar çocuğu öldürmüştü. Peki..? Neden hastanenin içinde bina var? Hemen sol tarafıma ışık tuttum. S-sokak direği. Hastanede sokak direği.. Elim artık telefonu tutamayacak kadar uyuşmuştu. Adeta beynim zonkluyordu. Sağ tarafa tuttum ışığı, bir araba.

Son olarak ışığı yukarıya doğru tutup etrafa baktım.

Burası.. hastanenin içi değil.. Burası şehrin ortası.. Peki ya.. gökyüzü nerede?

Inside The NightmareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin