FIGHT CLUB

38 14 5
                                    

#YAZARIN AĞZINDAN#

-- 2 YIL ÖNCE --

  Hazar ve Esila aynı liseye gidiyor ve aynı mahallede oturuyorlardı.Her zamanki gibi okul çıkışı çantalarını toplayıp mahallelerine doğru ilerlemeye başladılar.Okudukları lise oturdukları yere yakın olduğu için sürekli okula yürüyerek gelip, yürüyerek giderlerdi. Bugün de aynı yolu yürüyorlardı. fakat daha sessizlerdi. Esila'nın içinde kötü bir his vardı bugün.İçini kemiren ve karanlığa boğan.

  Hazar da bunun farkına varmıştı.Keşke bugün daha mutlu olsaydı Esila diye düşündü.Çünkü bugün Hazar, 4 yıldır karşılıksız olarak devam ettirdiği aşkını Esila'ya haykıracaktı. Ama malesef planlarını biraz ertelemesi gerekiyordu.

  Sonunda bu sessiz ve eğlencesiz yolculuk bitmişti. Esila evine geldiği için uzun zamandır ilk defa bu kadar mutlu olmuştu. Hazar'a veda edip kapıyı açtı. Fakat mutluluğu çok uzun sürmeyecekti.

  Esila gördüğü manzara karşısında şok olmuştu. Yerde; diğer çiftinin nerde olduğu belli olmayan bir terlik,  yan yatmış bir iskemle ve boynundaki halatla cansız vücudu oradan oraya sallanan babası...

--BUGÜN--

  Barın her zamanki gibi güne ayağının dibindeki boş bira şişelerini itelemekle başladı. Her akşam düzenli olarak 7 tane bira alıp hepsini içer ve sabah kalktığında devirebilmek için ayak ucuna hepsini dizerdi. Ve her sabah onları itelemekten zevk alıp kahkahalara boğulurdu.

  Bu sabah da yine aynı cümleyi sarf etti boş şişelere bakarak 'İşte bu kadar zavallısınız!'

  Şişelerle olan münasebetini bitirip masadaki telefonunu aldı. Geçmişten Bora'yı bulup aradı. Bora telefonu açtı ama Barın ona fırsat tanımadan konuşmaya başladı.

'Bugün boşum, nerdesin?' 

'Kulüpteyim, sende gel. Geçen gün barda elinden kaçırdığın çocuk burada.Tek dalacaktım, sende bana dalarsın diye dalmadım.'

'Tamam 5 dakikaya ordayım.' diyip telefonu kapattı Barın. Hızlıca gidip askılıktan deri montunu alıp giydi ve yerdeki postallarını ayağına geçirdi. Masadaki anahtarlığını aldı ve kapıyı çekip çıktı.

# ESİLA'NIN AĞZINDAN #

Sabah kalktığımda yine çok yorgundum. Kaşımdaki yara sızlıyordu. Sanırım dünkü dövüşten kalan bir yaraydı. Saate bakmak için yastığın altındaki telefonumu aldım. Saatin 10 olduğunu görünce hızlı hareket etmem gerektiğini anladım. Dayak seansıma geç kalıyordum.

  Spor çantamın nerede olduğunu bulmak için etrafıma bakındım. Dün bıraktığım yerde, ayakkabılığın üstünde olduğunu görünce gidip aldım. Çantanın içindekileri kontrol ettim. Ardından deri montumu giydim ve siyah rugan botlarımı da ayağıma geçirdim. Pikemin altındaki anahtarlığımı cebime attım, telefonum ve spor çantamı da elime aldıktan sonra evden ayrılmak için hazırdım. 

  --DÖVÜŞ KULÜBÜ--

Kulübe girdiğim anda yumruk seslerini duymaya başladım. Normal olan buydu zaten, Beethoven'la karşılanmayı beklemiyordum. Soyunma odasına doğru gitmek için hamle yapacaktım ki, salondaki dövüşü gördüm. Dikkatimi çekti çünkü dövüş ringde  değil yerdeydi! Kulüpte eğer dövüş yerdeyse eğlence var demektir. Biraz daha yaklaştım dövüş alanına , yerde dayak yiyen kişiyi gördüğümde ise koşarak kalabalığın arasından dövüşe daldım. Evet yanılmamıştım, dayak yiyen Hazar'dı. Çantamı yere fırlatıp Hazar'ın üstündeki çocuğun bel boşluğuna bir tekme attım. Çocuk da, Hazar da çok şaşırmıştı. Eğilip Hazar'ın  kolunu boynuma doladım ve tek elimle belinden tutup ayağa kalktım. Diğer çocuk da çoktan ayağa kalkmıştı. Gözlerine biraz daha bakmaya devam etsem sanki yanacaktım. Öyle bir sinirle bakıyordu ki, kulüpten kaçıp eve kendimi kitleyesim geldi. Ama bu hissime rağmen, hala karşısında korkusuzca dikiliyordum. Çocuk bana doğru yürümeye başladı. Tam Hazar'ı bırakıp bende ona doğru yürümeye karar vermişken çocuğun kolunu başka birisi tuttu. 

'Bugünlük bu kadar yeter Barın. Belki başka bir gün.' dedi. Çocuk kolunu silkeleyip diğer çocuğun elinden kurtuldu ve arkasını dönüp yürümeye başladı.  Sanırım gidiyordu.

'Başka bir gün olmayacak!' diye bağırdım çocuğa. Çocuk aniden durup geri döndü. Yavaş yavaş bana doğru geliyordu. Hazar omzumdaki kolunu biraz daha sıktı ve ;

'Beni burdan götür Esila.' dedi. Diğer çocuk sakin adımlarla yaklaşmaya devam ediyordu. Hazar'a dönüp ;

 'Bekle' dedim. Çocuk tam önümde durdu. Biraz daha yaklaşıp kulağıma doğru eğildi. 

'Bu, burada, bitmedi.' dedi. Yavaş yavaş fakat etkili bir şekilde söylemişti. Bende biliyordum; bu, burada, bitmeyecekti.

 ---------------------------------

  Selam değerli okuyucularım. Yeni bir kitapla karşınızdayım. Bu yola başlarken sizlerle devam edebilmek için başladım. Umarım beni ve Kaybedenler Kulübü'nü asla yalnız bırakmazsınız. Çünkü hepimiz hayatımızın bir bölümünde mutlaka kaybetmişizdir. Kaybedenler Kulübü'nde her zaman boş bir iskemle var. Kaybetmenin tadına doyasıya varmanız dileğiyle...

Kaybedenler KulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin