Kır Papatyası

463 23 9
                                    

Odaya yaklaşan tıkırtıları duyduğunda aralanan gözlerini tekrar kapattı Sinan. Sorgulanmak, kimseyle konuşmak istemiyordu. İçeriye giren Ayla kapalı olan perdeyi araladığında iki tülün arasından sızan ışık Sinan'ın kapattığı gözlerini açmasına neden oluyordu. Gözlerini tekrar araladığında karşısında elinde kahvaltı tepsisiyle ona bakan Aylayla karşılaştı. Yolladığı sıcak gülümseme Sinan'ın hiç umrumda olmadı. Çektiği acı, gulumsemesine dahi izin vermiyordu.
Aylardır ne yemek yiyor, ne ağlıyor, ne ablasıyla konuşuyordu. Kocaman bir açıdan ibaretti, nefes almak yüktü sanki. Nisan'ın sesini duymayı özlemişti, onun sesine ihtiyacı vardı. Ayla Sinan'ın bu hallerine çok fazla üzülsede elinden yapacak birşey gelmiyordu. Aylardır bu hastanede yatıp kalkıyor, ablasının ısrarı olmasa geceleri bile yoğun bakımın önünde olup Nisan'ı hiçbir şekilde yalnız bırakmak istemiyordu.
Aklına balo günü gelince gözlerinin dolmasina hakim olamadı Sinan, aşık olduğu kadına evlenme teklifi edecekti sadece.. Yanında mutlu olduğu, kalbini acabildiği, herşeyiyle teslim olduğu kadının ömrünü istemekti o gece ki amacı tabi herşey bambaşka bir hal alana kadar. Gözlerinden yaş akmasına engel olamadı, aylar sonra ağladı Sinan. Elinin tersiyle yaşları silmek yerine uzandığı koltuktan kalkıp ona üzgün gözlerle bakan Ayla'nın yanına gidip ondan güç almak istercesine sarıldı. Aylar sonra ilk defa acısını bu şekilde paylaşmıştı. Ama Ayla'nın konuşmasına izin vermeden odadan çıkıp yoğun bakımın olduğu kata indi. Ayakları her ne kadar onu oraya doğru götürsede kalbi buna dayanacak gücü kendinde bulamıyordu. Nisan'ı orda o şekilde çaresizce yatarken görmek alışabileceği bir şey değildi ama hergün olduğu gibi o odaya girip Nisanla dertlesecekti. Sinan inaniyordu Nisan'ın onu duyduğuna, anlattıklarının onu tekrar ayağa kaldıracağına.. İnanmak istiyordu belkide.
Her sabah yaptığı gibi ona günaydın öpücüğünü verdi, ellerini tuttuğunda hissettiği soğukluk içinden birşeylerin kopmasına neden oluyordu. Nisandı o.. Hem kalbi, hem gülüşü, hem elleri hep sıcacıktı. Elleri üşüdüğünde onun ellerine ihtiyacı olur Nisanda buna karşı çıkmazdı. Bu sefer ikisinin de elleri soğuktu. Sinan buna dayanamıyordu, onu o havuzdan kurtaramadığı icin, karşısında çaresizce yattığı için kendine kızıyordu.
Nisan'ın elini bırakıp yüzüne dokundu, uzun zamandır gülmeyen yüzü solgundu. Ellerini yüzünde gezdirirken hastanede karantinaya alındıkları gün geldi aklına, her ne kadar kendine itiraf etmiş olsada Nisan'a söyleyememisti içindekileri. Yine dolan gözlerini kolunun tersiyle silip İnsanla vedalaşırmışçasına konuşmaya başladı.
".... Aşık olmak anlık birseymiş Nisan. Hayat herzamanki sıradanlığıyla ilerlerken birileri giriyor hayatına, herşey bambaşka güzellikte görünüyor gözüne, hani hergün ictiğin o cay varya onu bile dünyanın en güzel seyiymiş gibi içiyorsun" dedi Nisan'ın yüzü ellerinize arasındayken. Devam etmeye gücü yoktu belki ama bunları Nisan'a hiç anlatamadığı için bugün burda dile getirmeliydi son sansı olabilirdi. "Asla yapmam dediğin herşeyi yapıyorsun onun için, mücadele etmekten asla vszgecmiyorsun Nisan. Bak o gün sen geldin ya ben seni bir kere yüreğime almıştım ordan çıkman artık mümkün değildi. Ben hep beraber gülelim istedim, sen ağladığında yanında ben olayım, ben mutsuzken sen ol ki yanımda ben bileyim istedim. Çok birşey istemedim ki sana benzeyen bir kızımız olsun istedim sadece. Ben seni istedim kıvırcık, biz olalım istedim" dedi ağlamasına engel olamadan Sinan ne yapacağını bilemeden sadece ağlıyordu. Gelen sesle birden irkildi. Nisan'ın kalbi duruyordu onu kaybediyordu eli ayağı birbirine dolanıp hiçbir şey yapamazken içeriye giren doktorların onun dışarıya çıkması gerektiğini söylediğini duyduğunda kesin bir dille reddedip gözleri sadece Nisan'a odaklanmıştı sadece bakıyordu, sadece.. Onu bu halde görmek acı çekmekten de başkaydı sanki.
Doktorların hicbir sey yapmadan üzgün vaziyette kendisine baktığını farkettiğinde deli gibi bağırmaya başladı.
Sinan: " Birşey yapsaniza.. Allahın cezaları birşey yapın, buna izin vermeyin, onu benden almasına izin vermeyin. Hayır, hayır korkar o Allah kahretsin uyandırın onu" desede doktorlar hiçbir şey yapamadı, yapacak birşey kalmamıştı herşey bitmişti. Sinan hareket edemiyordu, ağlayamıyordu sadece yatağa doğru bakıyordu. Vedalaşmak için yanına yaklaştı masanın üstündeki makası eline alıp saçlarından bir tutam kesti. Kulağına eğilip sanki duyuyormus gibi " kokun hep benimle kalacak kıvırcık" dedi. Alnına ufak bir öpücük kondururken akan yaşlar Nisan'ın saçlarının ıslanmasına neden olmuştu. Dışarı çıkarmak için yanına gelen doktorların elini itip arkasına döndüğünde çarşafla yüzünü örttüklerine şahit oldu. Söylediklerini sadece Nisan'ın duymasını ister gibi içinden "seni çok seviyorum kır papatyası benimle evlenir misin? " dedi. Odadan çıktığında ölümün acısını ilk defa bu kadar hissetmişti.

10 YIL SONRA
Sinan: Kızım hadi uyan birtanem bak geç kalıcaz kıvırcık
Nisan: Yaaa babaa.. Bana kıvırcık demesene hiç hoşlanmıyorum biliyorsun
Sinan: Eee ne diyim bebeğim saçlarını görmüyor musun acabaa sen? Benim mi saçlarım lüle lüle
Nisan: Of baba yaa tamam. Hem cumartesi sabahın köründe sen beni neden uyandırıyorsun acaba?
Sinan: Nisan seni biriyle tanıştıracağım demiştim ya onun zamanı gelmiş olabilir birtanem.
Dedi Sinan kızına hafif tebessüm ederken Nisan'da yıllardır bu beklediğinden heyecanla kalkıp hazırlandı. Yolda ikiside konuşmadı Nisan soru sormaması gerektiğini anlamıştı sanki bu ufak yaşında. Araba durdugunda gelmeleri gerek yere vardıklarını anlamıştı ikiside. Sinan arabadan inip kızının kapısını aralayıp arabadan inmesine yardımcı oldu. Nisan ne olduğunu anlayamadan babası elinden tuttugunda gitmeleri gereken yere doğru yürümeye başlamışlardı bile. Nisan ne olduğunu anlamaya çalıştı babasına baktığında gözlerinin dolduğunu farketti, gözlerinin isabetlendigi yöne cevirdiginde kafasını bir mezar taşı üstünde yazan ' NİSAN DENİZ ' yazısına bakakaldı. Merağı hat safhada olsada hiçbir şey sormaması gerektiğini anlamıştı ufacık bedeni. Tekrar Sinan'a yöneltti gözlerini..
Sinan mezarın yanına yaklaşırken Nisan'ı birkaç adım geride bırakmayı tercih etti. Mezarı suladıktan sonra elindeki kır papatyasını toprağın üstüne nazikçe yerleştirdi. Ne kadar zorda olsa onun için konuşmaya başladı başladı.
Sinan: Ben geldim Nisan, ben geldim kıvırcık. Biliyorum uzun zamandır seni ziyaret etmiyorum ama hiç kolay değildi Nisan buraya gelmek, bunu kabullenmek hiç kolay olmadı benim için. Hem bak tek gelmedim kızımda burda yani kızımız.. Hayata geri donebilmem için evlat edinmem gerektiğini düşündüm o zamanlar. Sonra onu gördüm Nisan.. Sana nasıl bu kadar benzediğini bende anlayamadım.. Ama benimle olsun istedim, ona senin adını verdim sonra hep evimde adını anayım istedim. Herşey sen varmış gibi devam ediyor mu bilmiyorum ama sen hep benimlesin kıvırcık. Hayatıma da devam ediyorum ama "sen olan yanlarım acıyor biliyor musun" kokunu her özlediğimde bendeki saçlarını kokluyorum." dedi ağlarken. Mezarına bir öpücük kondurup Nisan'ın yanına doğru birkaç adım attı. Kızına sarılıp saçlarına bir öpücük kondurdu elinden tutup arabaya doğru ilerlerken arkasına dönüp son kez mezarlığa baktı ağzından birkaç sözcük dökülebilmisti istemeden "elimde olsa bende ölümü seçerdim"

Kır Papatyasından Seçmeler ❤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin