"H-hayır." diye mırıldandım. Gözümden bir damla yaş düşerken beni sonsuza kadar seveceğini söyleyen çocuğa çaresiz bir bakış attım.
Yüzüme dönmüyordu. Tanıştığımız uçurumun kenarında sadece aşağıdaki denizi izlerken yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu.
Gecenin karanlığına doğru başımı kaldırdım. Saat akşam ona doğru, hava hala az da olsa aydınlıktı. Hıçkırmamak için kendimi zor tutarken başka gözyaşları da yanaklarımdan aşağı süzüldü.
"Lütfen," sesim düşündüğümden daha fazla titremişti. "B-ben seni seviyorum." diye fısıldadım çaresizce.
Gözlerini sinirle bana çevirdi. "Sorun da bu zaten. Artık seni sevmiyorum Milena. Bitti, anlamıyor musun?"
Kalbime milyonlarca hançer battığını hissettim. Çığlık atmamak için kendimi zor tutarken kendimi toparlamaya çalıştım.
Gözyaşlarımı kolumla sildim.
"Pekala," diye mırıldandım ayağa kalkarken. "Eğer öyleyse yaşamanın bir anlamı yok. Öldür beni."
John bana döndü ve omuz silkti. Umursamaz davranıyordu ve içim daha çok parçalanıyordu.
Birasından bir yudum daha aldı.
"Madem ısrar ediyorsun..."
Gözlerimden hızla yaşlar dökülürken John çevik bir hareketle ayağa kalktı ve biten birasına tekme atıp uçurumdan aşağı düşmesini sağladı.
Dalgaların sert bir şekilde kayalara vuruşu kulaklarıma dolarken uçuruma arkamı döndüm ve gözlerimi kapadım.
Önüme geçtiğini hissedebiliyordum.
"Gözlerini aç." diye usulca mırıldandı.
Kızarmaya başlayan gözlerim -onu görmenin etkisiyle acıyla- açıldı.
John sinsice gülümsedi.
"Güzel, şimdi hayatında göreceğin son şey ben olacağım. Huzur içinde yat Lena."
Göz kırptı ve bu sefer dişlerini göstererek gülümsedi. Sarhoş olduğunu anlamam uzun sürmedi.
"Senden her zaman nefret ettim bebeğim." Bebeğim'i üzerine basarak söylemişti.
"Sen de bana kanacak kadar aptaldın."
Kalbim bir daha birleştirilemeyecek kadar çok parçaya bölünse de ağzımı açabildim.
"Ya seni aptal olduğuma inandırabilecek kadar akıllıysam?" Alaycı bir tavırla sordum. O günün zaten son gecem olduğunu biliyordum.
"Eğer akıllı olsaydın şu anda uçurumun ucunda olamazdın. Ki ben de seni itmezdim."
Ve kolları omzumu geriye doğru ittirirken tek hissettiğim şey her zamanki gibi hayal kırıklığıydı.
Annabeth içten bir kahkaha attı. Başını Percy'nin omzuna koydu ve kumsaldan denizi seyretti.
Mutluydu ve bu hergün olmayan bir şeydi. Bu anı hiçbir şeyin bozmasını istemiyordu.
Şansı her zamanki gibi ondan yana değildi ama.
Fırtına çıkacağını belli eden bulutlara baktı. Yakında eve dönmeleri gerektiğini biliyordu.
Yine de umursamadı. Hayatında ilk defa geleceği düşünmeden anın tadını çıkarmak istiyordu.
İşte tam bunları düşünürken gökyüzünden siyah bir siluet aşağı düştü.
Annabeth ayağa fırladı.
"Ne oldu?" diye sordu Percy yerinde dikleşirken.
"Bir şey aşağı düştü," Annabeth eliyle yukarıyı gösterdi. "Oradan."
Percy de ayağa kalktı ve gözlerini kısarak ileriye baktı.
"Bekle," diye mırıldandı. "Bir bakacağım."
Yağmur hafif atıştırmaya başlamıştı. Annabeth, Percy için korkmuyordu sadece meraklanıyordu.
Garip olanı bu duyguya alışkındı.
Percy dalgalara aldanmadan suya atladı. Nereden geldiğini bilmediği bir hisle o suda Annabeth'in dediği gibi birinin olduğunu hissedebiliyordu.
Suyun aşırı soğuk olduğunu biliyordu ancak hissedemiyordu. Suya daldı ve etrafa bakınmaya başladı.
Birçok yüzen balığa soru sordu ve gerçekten de suya birinin düştüğünü öğrendi.
Yine balıkların yönlendirmesiyle suyun dibine doğru batmaya başlamış kızı buldu.
En korkuncu hareketsiz oluşuydu.
Kolundan yakaladı ve kıyıya doğru çekmeye başladı. Nabzını yokladığında çok yavaş olduğunu fark etti.
Suyun yüzeyine çıktı ve kızın kafasını da çıkardı. Fakat dalgalar ona karşı çıkıyordu.
Fırtına çıkmıştı, dalgalar delirmiş gibiydi ve hiç dinmiyordu.
Percy yorulduğunu hissetti.
Yapabildiğini en hızlı şekilde kıyıya yüzdü ve gözüyle Annabeth'i aradı.
Ona endişeyle bakan gri renkli gözlere baş parmağını iyi olduğu anlamında kaldırdı.
Ayağı taşlı zemine değdiğinde Percy'nin sudan çıkması kolaylaştı. Neredeyse koşarak kıyıya ulaştı ve kendini kumlu zeminin üstüne attı.
"Yaşıyor mu?" diye sordu Annabeth, Percy derin nefesler alırken.
Percy başını salladı. Kızın nabzını tekrar ölçtü ve en azından biraz daha kuvvetli olduğunu hissetti.
Ama belki de o kızın yaşamasının tüm hayatını karmakarışık hale geleceğini bilmiyordu.
Bu hikayeyi yazalı baya olmuştu galiba. Okuduğunuz için teşekkür ederim, umarım konu hoşunuza gider. Şey bi de, Wattpad'de yetişkin içerikli pjo fanfiction'ı hiç görmemiştim. Eğer yoksa da bu ilk olsun.
Yorum yaparsın acayip güzel iyi harika olur. 🐣🐣
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cigarette Daydreams | | percy jackson fanfic
FanfictionBaşın döner, gözlerin kararır, ve bilincini yitirirsin. Sonrası sonsuz karanlık. İşler bir kere kötüye gitmeye başladı mı durduramazsın, ardı arkası kesilmez, dibe battıkça batarsın. Bir noktadan sonra her şeyin normale dönmesi için değil de, işleri...