I

1.1K 24 4
                                    

Salinas Nehri, Soiedad kasabasının birkaç mil güneyinde, dağlık bölgedeki kıyıya yakın, yüksekçe bir yerden dökülürdü. Buradan sonra derinleşerek yeşil sularıyla devam ederdi. Sıcak bir güneşin altından geçtiği için ılık bir suyu vardı. Sarı kumların üstünde parlayarak giderdi uzaklara. Çok yüksekk ve kayalıklı Gabilan Dağları'na kadar yükselirdi fakat suyun vadi tarafındaki kıyıları boydan boya ağaçlıktı.

Ağaç ki , ne ağaç! ... Her bahar tazelenip yeşillenen ve kucaklaşmış alçak dallar arasında, geçen kış sellerinin çalı çırpılarını taşıyan söğüt ağaçları yatık, beyaz benekli dalları ve gölün üstünde bir kemer oluşturan çınar ağaçları en çok dikkat çeken ağaç sınıfındandı. Zamanı gelince dökülen yapraklar, ağaçların altındaki kumluk kıyıda kalınca bir tabaka oluşturmuş ve o kadar kurumuşlardı ki, bunların arasından bir sürüngen bile koşsa büyük bir hışırtı çıkardı. Akşam olduğunda yakındaki çalıların arasından çıkan tavşanlar buraya gelir, kumların üstüne otururlardı. Islak ve yassı toprakların üstü, geceleri buraları mekan eden sansarların izleri, çevredeki çiftliklerden gelen köpeklerin ayaklarını yayarak bastıkları yerler ve karanlıkta su içmeye inen geyiklerin ortası yarık taban izleriyle doluydu.

Söğütlerin içinden geçerek çınar ağaçlarının arasından giden patika bir yol vardır. Çevredeki çiftliklerden gölün derin sularında yıkanmaya gelen işçilerin çiğneye çiğneye pekiştirdikleri bir yol.. Akşam yaklaştığında, yakından geçen büyük asfalt şoseden inip, suyun kenarında dinlenmeye gelen yorgun, gezici işçilerin çiğneyerek pekiştirdikleri yol... Yine burada, kocaman bir çınar ağacının yere uzanmış alçak bir dalı ününde, yakılan ateşlerden kalma bir kül yığınına rastlanır. Dal, gelip geçenler sürekli üstünde oturdukları için aşınmış ve artık dümdüz olmuştur.

Yine böyle bir gündü. Yani sıcak bir günün akşamıydı. Hafif bir rüzgar ağaçların yaprakları arasından yavaş yavaş çevreye yayılmaya başlamıştı. Gölgeler yavaş yavaş tepelerden yukarılara doğru tırmanıyordu. Kumluk kıyılarda sessizce oturan tavşanlar, sanki taşdan yontulmuş, küçük boz heykellere benziyordı. Bu Sırada, büyük, asfalt şehir yolu taraflarından, kuru çınar yaprakları üstünde yürüyen ayak sesleri duyulmaya başladı. Tavşanlar birer birer sessizce kaçışıp saklandılar. Irmağın kenarında kılını bile kıpırdatmadan duran bir balıkçıl kuşu havalandı ve kanatlarını ağır ağır,isteksizce çırparak suyun aktığı yana doğru ucup gitti. Bir an için ortada tek bir canlı varlık kalmamıştı. Sonra birdenbire, dar toprak yoldan iki kişi çıktı ve gölün kenarındaki alana geldi.

Bu dar ve toprak yoldan tek sıra halinde yürüyerek inmişler, hatta ağaçsız alanda bile biri diğerinin arkasında duruyordu. İkisi de bezden bir pantolon ve yine bezden, sarı pirinç düğmeli bir ceket giymişti. Başlarında siyah, kalıpsız bir şapka vardı. İkisi de battaniyelerini sıkıca omuzlarına sarmışlardı. Ön tarafta duran, ufak tefek, çevik ve esmer bir adamdı. Gözleri hiç durmadan haraket ediyordu. Yüzünün çizgileri keskin ve kuvvetliydi. Bedeninin her parçasının belirli bir biçimi vardı. Küçük, kuvvetli elleri, narin kolları, ince ve kemikli burnu...

Arkasından gelen ise onun tam tersi bir bedene sahipti. İri yarı bir adam, şekilsiz bir yüz, kocaman ve renkleri solgun gözler, geniş ve düşük omuzlar. Bir ayının tabanlarını sürükleyerek yürümesi gibi, o da ayaklarını biraz sürükleyerek, ağır ağır yürüyordu. Yürürken kolları iki yanında sallanmıyor, sadece omuzlarından aşşağı sarkmış duruyordu.

*DEVAMI GELİCEK EN KISA ZAMANDA İLK HİKAYEM OLUCAK YORUMLARININ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ...*

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 15, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Fareler Ve İnsanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin