ANONİM.

632 12 8
                                    

 ESKİ YENİ OKULDAKİ ESKİ YENİ KIZ. 

    Kader ve arzular çok farklı iki kavramdı. Birisinde sadece geleceği hayal ederken ve geleceğin öyle olması için çabalarken , diğeri sadece yazılanı işliyordu hayata. Sen planlar yaparken , başına gelen şeylerdir ; hayat. Kendinden geçersin , kazanmak istersin , başarıya ulaşmak için koşarsın ve en sonunda yorulursun. Seni sonuna kadar koşturur. Çok az kaldığında ise , yorar. Umut ettiğin gibi gitmez bazı şeyler. Bazense hiçbir şey umut ettiğin gibi gitmez. Ve en sonunda hepsi geçtiğinde -ki geçmez , sadece sen öyle sanarsın- kendine şöyle dersin ; sikmişim hayatı. Bence de , siktir et.

   Geri dönmek , gitmekten daha zor gelmişti bana , daha çok koymuştu. İtalya'ya giderken lanetler okumuştum İstanbul'a. Aileme , arkadaşım dediğim piç kurularına , hayatıma , insanlara ... Zayıftım , çocuktum ve masumdum. Uğraştım. Böyle olmamak için uğraştım. Kendim olmak ve kendim gibi kalmak için çabaladım. Olmadı. Başka biri oldum. Ama en azından diğerleri gibi başkalarının hayatlarını çalmadım. Sıfırdan başladım hayata. Kendim olamadım , fırsat olmadı belki de. Ama umursamadım. Güvensizliğim , hararete ve hırsa dönüştü. Olmayan katmanlarım kabarmaya başladı. Her şeyin bittiğini sandığım an , en salak anımdı. Her şeyin başladığını anlayamamıştım.

   İlk sigaramın henüz son nefesini veriyordum. Gözlerimi sadece bir noktaya odaklamıştım. Eski liseme. İşte son sınıftım ve geri dönmüştüm. Muhtemelen beni tanımayacaklardı. Düzenli kız , pasaklı bir kız olmuştu. Kumral saçları , kumrala dönük turuncu rengi olmuştu. Yeşil gözlerinde parıltı yerine , alev alev yanan hırs gözüküyordu. Gömleğini sonuna kadar ilikleyen ve eteği dizinin üzerinde olan kız , gömleğinin kollarını dirseğine kadar kıvıran ve gömleğinin düğmelerini göğüslerinin altına kadar ilikleyen biri olmuştu. İçinden siyah atleti gözüküyordu. Eteği kalça örtülsünde gerisi önemli değil şeklindeydi. İnek ve ezik kız , havalı ve tembel olmuştu. Bu iyi miydi , bilmiyorum. Açıkçası umrumda bile değildi. İtalya'da ki ilk başlarda boktan olan fakat sonraları enfes bir hale gelmiş olan hayatımı bırakıp , bir intikam uğruna İstanbul'a gelmiştim. Buna değmesini umuyorum. Beni zorla İtalya'ya gönderen ve benden kurtulmak isteyen annemi , her zaman benden daha kıymetli olan küçük kız kardeşimi görmeye hiç niyetim yoktu. Onlardan nefret ediyorum. Özelliklede annemden.

   Sigaramı yere attım ve usulca söndürdüm. Yürürken botlarımı birbirine çarptırmak oldukça zevk veriyordu.

   Okula girdiğimde Glee'msi bir atmosfer algıladım. Çünkü karşımda intikamımı alacağım kişi duruyordu ; Asena. Değişmemişti. Eskisi gibi zayıftı. Sarı saçları uzundu ve parlaktı. Arkadan sıkı bir at kuyruğu olarak toplamıştı. Muhtemelen beynine giden damla damla kan tanecikleri , artık hiç gitmiyordu. Boyu ortalamaydı. Klasik amigo işte. Ve yanındaki Burak ... Görmeyeli hiç değişmemişti. Kıvırcık ve kumral saçları vardı. Bir basketbolcu olarak fazla çekiciydi. Aslında her basketbolcu çekici. En azından bana göre.

      İçimden kendi kendime mırıldandım. "Suyun sıcaklığına bakma zamanı geldi ..."

    Özgüvenli adımlarla onlara doğru yürüdüm. Beş kişilerdi. Üç kız ve iki erkek. Yani demek istediğim ; üç beyinsiz amigo , 2 yakışıklı ama aptal besketbolcu. 

   Önlerinde durduğumda , Asena bana bakan en son kişi oldu. Bakış açısına girdiğimden dolayı rahatsız olmuşa benziyordu ki , beni rahatsızca baştan aşığıya o tuhaf bakışlarıyla süzdü. Bal rengi gözleri her zaman ki gibi iticiydi. Tabii ki bana öyle geliyordu.

   Asena , rahatsız bir biçimde diğerlerine bakaran konuştu. "Görüş alanımdaki bu ucube kim ?"

   Gözlerimi kıstım ve dalga geçercesine gülümsedim. "Şey , aslında karşında ben varım , Asena. Ayna değil. İyi misin , tatlım ? Ateşin falan mı var ? (!)"

   Burak ve yanındaki sarışın ve acayip yakışıklı olan çocuk sessizce güldü. Asena , kızgınca onlara susmalarını ima eder bir şekilde baktı. Sonra bana döndü ve ukala bir tavırla konuştu. "Cidden , sen kimsin ?"

   Güldüm. "Beni hatırlamaman çok büyük bir kayıp aslında. Oysa ki bundan sonra çok görüşeceğiz. İyi baksana biraz." göz kırptım ve devam ettim. "Ne görüyorsun ? Daha doğrusu kimi görüyorsun ?"

   Biraz düşündü ve şüpheyle konuştu. "Cemre ?"

   Güldüm ve alkışladım. "Bravo , prenses (!) Bu surata iyi bak ve unutma. Çünkü bu surat , hayatının her gününde barınacak. İyi veya kötü bir şekilde."

   Benden ürkmüşe benziyordu. Amigoluğun getirdiği popülerlik onun tamponunu bir kaç metre havaya kaldırmış olsa bile , benden korktuğu aşikardı. Ve korkusunu gizlemek için çocukluğundan beri yaptığı şeyi yaptı ; dalga geçercesine bir kahkaha savurdu.

   Kahkahası bittikten sonra , ciddice konuştu. "Sen kim olduğunu sanıyorsun ?"

   Ukala bir biçimde gülümsedim. "Uhm ... Bir düşüneyim ... " Ona yaklaştım ve fısıldadım. "Senin kabusun." 

  Geri çekildiğimde son hamleyi tıpkı filmlerdeki gibi yaptığımı anlamıştım. Aslında bu iş , hoşuma bile gitmeye başlamıştı. Beni bu hale getiren korkunç yılların başlangıcını getiren azılı yılan Asena'yı delirtmek , büyük bir tutkum haline gelecekti. Bu kesin bir gerçekti. 

   Arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Hafif sadistimsi ve psikopatımsı bir görünüş vermiş olabilirim ki , zaten amacım buydu. Şimdi bunları neden yaptığıma gelirsek ... Şöyle bir özet geçiyim 

   Pek sevgili aptal Asena , benim maalesef ki çocukluk arkadaşımdır. Beraber yediğimiz , içtiğimiz ayrı geçmezdi. Beraber ilkokulu , ortaokulu ve lanet olası şans sayesinde liseyi okuduk. Yani lisenin 1. sınıfını. Lisenin ilk günleri ikimizde eziktik. Hatta ezikten öte bir şeydik. Daha sonra sevgili Asena , amigolara kapıldı. Yani onların popülerliğine. Vücududa amigoluk için uygundu. Seçmelere girdi ve kazandı. Buraya kadar her şey fazla normal ve sakin. Daha sonra hikaye başlıyor. Her zaman ki inekliğimi yaparak dolabımdan kitapları alıp , sınıfa gidiyordum. Ve onu gördüm. Burak'ı. Tabii ki filmlerdeki klasik çarpışıp kitap düşürme olayı olmadı. Ve daha sonra yardım eden de olmadı. Serseri erkeklere büyük bir tutkum olduğu için , o zamanlar heycenlanıyordum. Ve rezillikten de öte olan bir durumla kitaplarımı kendiliğimden düşürdüm. Gözlerim tıpkı bir mal gibi Burak'a kenetliydi. Burak , dalga geçercesine bir kahkaha atmıştı. Fakat ben o anda transta olduğum için , ilerleyen dakikalarda durumu çaktım. İşte sonra bütün günlerimi ve dakikalarımı onu takip ederek ve ona platonikçe aşık olmakla geçirdim. Biliyorum , pek iç açıcı bir durum değil. Bir gün onu antremanda izlerken , sevgili amigo kızımız Asena'nın ona tam anlamıyla yavşadığını gördüm. Tabii ki artık onunla hiç görüşmüyorduk. Beni sürekli ekiyordu. Burak'ta , Asena'ya ilgi gösterdi falan filan. Bunlar çıkmaya başladı. Bu olayların üstesinden gelebilirdim. Geldim de. Fakat sonra yavaş yavaş babamın iflas ettiğini öğrendim. İflasın eşiğine geldiğimizde , babam daha fazla dayanamayıp kendini astı. Onun intihar ettiğini ilk gören bendim. Ve ailede babama değer veren tek kişi de bendim. Annem babamı sevmiyordu. Hatta onu aldatıyordu. Kız kardeşimin bile babamdan olduğundan hala emin değiliz. Ve kız kardeşim hiçbir şeyi önemsemeyen şımarığın tekiydi. Anlayacağınız , ben babamın kızıydım. Sadece daha güçlüydüm. Babamın cenazesi kaldırıldıktan sonra hayalet türü şeyler görmeye başladım. Psikolojim tamamen bozulmuştu. Asena ve Burak , okulda sürekli yiyişiyordu. Ben mi ? Hayatım boktandı. Sonunda dayanamayıp kendime zarar vermeye başladım. Bacaklarımı , bileklerimi ve kollarımı kestim. Annem en sonunda benim gibi sorunlu bir kızla uğraşmayı bıraktı ve dünyanın öbür ucundaki İtalya'ya , bir rehabilitasyon merkezine postaladı. Asena , bana yardımcı olsaydı düzelebilirdim. Belki. Rehabilitasyon merkezi ise ... Onun için kullanabileceğim kelimeler sınırlı. Rehabilitasyon merkezi sadece adıydı. Bir binada rahibelerle yaşıyorduk. Her akşam saat 19.00 olduğunda pembe dizi izliyorduk ve mutfakta hiç altı kapanmayan bir çaydanlık demleniyordu. Kaçtım. Eveline diye bir kadın beni buldu ve eğitti. Kısaca ; benim olayım bu. 

   Hayattan bezmem gerekirken , başkalarını bezdirmek son üç senedir yaşam biçimim haline gelmişti. Buradaydım , yine. Ama mutluydum. Çünkü başkaları mutsuz olacaktı. Ben değil. 

ANONİM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin