0.2

65 15 13
                                    

Ne...! Ne olmuş benim gözlerime neden böyleler?

Hemen kendime gelmeliyim. Kimse görmesin diye kafamı eğerek tuvaletten çıktım. Gören görmüş zaten neyin kafasını yaşıyorum ki. Birden sınıfa Dalarcasına girdim. Yanımda oturan Bobby diğer transfer arkadaşı ile sıramda oturuyorlardı. Biğan onunla göz göze geldim. Hemen kafamı tekrar eğip bir hışımla çantamı alıp sınıftan koşar adım çıktım. Bana baktığını düşünüyordum...

***Bobby

Okul Müdürümüz bize okulun bakımı yapılacağı başka okula transfer edeceğimizi söyledi okul yapılıyormuş. Aman bana ne. Yakın arkadaşım yanımda olduğu sürece her yere giderim. Heyy tabi ki de Donghyukdan bahsediyorum. Her neyse yeni okulumuzda ilk gün neler geldi başıma. Hava açıktı yani güneşliydi sıcaktı her yer. Her zaman ki gibi Donghyuk ile beraber okula gittik. Bu okula sınıfımızdan iki arkadaşımızla daha gidecektik. Tae Jun ve Ji Ho'da bizimle yolda buluştu. Bu okulu biliyorduk yani okul hakkında bilgimiz vardı. Bir zahmet olsun kardeş okulumuz sonuçta değilmi yani. Okula gittiğimizde ilk iş olarak müdürün yolunu tutuk. Müdür bize sınıfımıza kadar eşlik etti. Sınıfa geldiğimizde Öğretmen zaten içerideydi anlaşılan ilk seferden geç kalmıştık. Öğretmen boş yerlere oturmamızı istedi. Ji Ho ve Tae Jun hemen cam kenarına geçtiler. Oraya ben ve Donghyuk oturmalıydık. Ah başka yere baktım. Gözüme bir kız ilişti yanı ve arkası boştu hemen Donghyuk'u dürttüm ve kızın yanına ben geçtim Donghyuk ise arkamda oturmak zorunda kaldı. Yanına oturduğum kıza kendimizi tanıtma gereği buldum.

"Merhaba. Ben Bobby. Bu arkamdaki de Donghyuk" dedim. Kafasını kaldırıp bana baktı. Huh...!? O da ne? Gözlerim yuvalarından fırlayacaktı sanki bakışlarımı başka yöne çevirdim zaten o da önüne dönmüştü. Sonra birden çantasından ıslak mendil çıkarıp kolunu resmen kazımaya çalıştı amacı neydi bu kızın derken kolundaki lekeyi gördüm. Birden saçlarını dağıttı ve elindeki ıslak Mendili masaya firlati ve kulaklarını kapattı. Kendi kendine "Yeter artık! Sus!" diye bağrıyordu. Ama bu bağırma sesiz bir Yakarıştı. Birden elerini kulaklarından çektim. Bana döndü ve o da elerini çekti. Ne yani Benden mi korktu. Ama kötü görünüyordu.

"İyi misin?" dedim merak ettim bir sorunun olup olmadığını.

"Ah şey iyiyim" demekle yetindi ve anında yine elleri ile kulaklarını kapattı. Bu kız cidden delirmiş olmalı hah şansa bak denk geldi. Ders bitiminden sanki kovalayan varmış gibi hemen sınıftan kaçtı. Kaçtı diyorum çünkü gerçektende kaçar gibi bir hali vardı. O gidince de bende arkadaşlarımla sıramda oturuyordum. Donghyuk okul hakında görüşlerini anlatıyordu. Donghyuk;

"Okul güzel ama buranın kızları da yiyecekmişim gibi hissetmeme sebeb oluyor"

Tae Jun;

"Aynen değişen birşey olmadı. Bobby senin görüşlerin nelerdir?"

Cevap vermemiştim çünkü aklıma birden amlatılanlarında tersine olan sıra arkadaşım geldi aklıma. Sadece gülümseyip kafa sallamakla yetindim. Ve birden bir hışımla sınıfa o kız girdi birden göz göze geldik. Ne...! Gözlerimi ondan alamadığıma emindim. Sonra gözlerini benden kaçırıp eşyalarını aldığı gibi sınıftan çıktı. Sonra bu durumu fark eden Jine dönüp baktım. O da bana bakıyordu. Cevap bekliyorcasına.

***Sulli

Bahçeye gelince biraz yavaşladım çünkü herkes bana bakıyordu. Ne de olsa kahverengi olan gözlerim birden yeşil olmuştu. Ve herkes bunu görmüştü. İçimden "Acaba akşam yanlış bir şey mi yedim neden böyle oldu? Ne yapacağım?" diye konuşarak yalnız olmak umuduyla huzur ormanıma doğru gittim. Okula yakın çevredeydi. Ormanda yürürken bir an yine o sesi duydum. Ama bu sefer mutluydu sanki.

"Sulli" etrafa bakıp bağırdım.

"Ya sende kimsin benimle oyunmu oynuyorsun?" Etrafta kimsenin olmadığını fark ettim. Sadece ben vardım. Hafif bir rüzgar esti o sırada birinin dokunulduğunu hisseder gibi oldum. "Ya...! Ölmek mi istiyorsun.!?" diye arkamı döndüm ama kimse yoktu. O sırada ağaç dallarının hışırtılarını duydum. Rüzgarın hafif esmesine karşın olduğundan fazla ses çıkartıyorlardı. Bu ses kulaklarımı tırmalıyordu. Ağaç dallarına baktım. Kalbim nasıl atıyor anlatamam. İçimden söylediğimi düşünerek "Neler dönüyor burada..." dememle bir ses duydum. "Korkma...Sana herşeyi anlatacağım..." kendi kendime Aha şuraya bayılacağım birazdan etrafta kimse yok ve ben Garipten sesler duyup onunla konuşuyorum. Kesinlikle kafayı yemiş olmalıyım. dedim. "Korktu mu?..." dedi o ses çok ürkütücü ve Alaycı bir sesi vardı. "Çok Kom.." dememe kalmadan başka bir ses duydum. "Hey! Oynama kız ile korkutuyorsun onu" dedi. Bu ses ondan nasıl çıktı?! Öyle bir his oluştu ki içimde sevgilimi en yakın arkadaşımla bile görsem böyle şok olmazdım. Dur bir saniye ben bunlara sahip değilim ki. (Bu gidişle daha da sahip olamazsın.)

"Bunu sen söylemiş olamazsın..." dedim dışımdan haykırarak . Bir an gözlerim karardı ve dayanamayıp yere düştüm... sesler duyuyordum.

O iki ses birbirlerine çıkışıyorlardı. "Sana demiştim dimi oynama onunla diye!" diğeri ise suçunu anlamış gibi susuyordu... Yavaşça gözlerim açıldı... Huh.!? "Siz nasıl konuşuyorsunuz.!? Hah kafayı yedim, ağaçlarla sohbet ediyorum yok olmadı 5 çayına davet ediyim. Gözlerimi ovuşturup kendimi cimcikledim. "Aa.! Acıdı..." "Sakin ol" dedi uzun olan ağaç nazikçe. Ona bakakaldım. Kekeleyerek ;

"Ne - Neler oluyordu b-burada?" dedim...Başladı anlatmaya...

~~

Şok olmuş bir şekilde okulun bahçesine gittim. Kimse yoktu,galiba dersteler idi. Arabama bindim. "Hemen bir lens almalıyım" diyerek gözlükçü bulma ümidiyle arabayı caddeye doğru sürdüm. Yolda aklımdan neler neler geçiyor; yok neymiş benim güçlerim varmış. Her geçen gün birini öğrenecekmişim. "Pehh! Saçma.!" diye bağırdım arabayı gözlükçünün önüne Park ederken. Arabadan inip gözlükçüye girdim...
Oradan çıkıp arabama binip aynaya baktım;

"Kahverengi gözler..mm böylesi daha iyi" dedim kısık sesle ve arabayı çalıştırıp eve sürdüm.
Bakalım bu lanet göz rengi ne zaman eski haline dönecek...

***Okul/Bobby

Derse girmemişti merak ettim onu neden bilmiyorum ama onun endişelendiğini anlamıştım. Bir şeyler olmuştu. Hem derste iken de kokuyordu zaten. Teneffüste yine arkadaşlara sırada oturduk Ji Ho;

"Bobby senin sıra partnerini bahçede gördüm. Etrafa bakıp hemen arabasına atlayıp gitti. Tae Jun;

"O okuldan ayrılalı çok olmamış mıydı? Garip kızmış."

Bir an Jin ile göz göze geldik

**Gece yarısı/Sulli

Kalın ağaç mahçup bir şekilde anlatmaya başladı... "Sen değişime uğruyorsun. Her geçen gün değişikliliğe uğruyorsun"

Lafa uzun ağaç devam etti;

"Göz rengin sık sık değişecek,ve gözlerinin rengine göre güç kazanacaksın. Şimdiki göz rengin yeşil ,yeşil renk;

Doğa ile bağlantı kurabilme yani gördüğü gibi bizimle iletişime geçebileceğin bir güç çeşidi..." yerimden sıçradım ter içindeydim.

Kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyordum. Birden olanlar aklımdan geçti. Yataktan fırlayıp aynaya baktım. Yaşasın! göz rengim eski haline dönmüş. Şimdi az da olsa huzur içinde uyuyabilirim.

***

Sabah kalktığımda hemen aynaya baktım. Ve içime su serpildi göz rengim hala aynıydı kahverengi. Çok rahatladım. Uyandığımda değişecek diye korkuyordum. Hemen üstümü değiştirip saçımı yaptım. Aşağıya zıplayarak indim. Annem kahvaltıyı hazırlıyordu. Karnımdan nasıl ses çıktıysa artık annem yerinden sıçradı. Kahkahlar kopardım. "Görünüşe bakılırsa evde aç bir canavar yetiştiriyoruz." Dedi gülerken bir anda suratım asıldı,unuttuğum birşey aklıma geldi. Ne de olsa öyleyim bir "canavar". Neden ben şimdi dünyada o kadar insan var. Ne olacağını çok merak ediyorum...

-Bölüm Sonu-















Colour Eyes//Choi Jin Ri//BobbyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin