Bir sabah uyandığında herşeyin bir anda değişmesini istersin. Mutsuz bir çocukluk geçiriyorken bu çok olur . Bir resim çizersin kafanda. Sevgisizlik içinde bir çocukluk geçiriyorken tek inandığın bildiğin tutunduğun şey , hayallerini kurduğun mutlu bir aileye uyanmak olur. Seni seven bir anne ve baba. Yeme, içme, temizlenme, sevilme, hor görülmeme ve değerli olduğunu hissettiğin bir aileye uyanma. Bir çocuk için temel olan ihtiyaçlar benim için aslında ulaşılması güç hayallerdi...
Mutsuz bir çocukluk yaşamamın ayrıntılarını uzun uzun anlatırım sizlere ama şimdi heyecan dolu ve hayatımın dönüm noktası olan o sabaha dönmek istiyorum.
Çok sıcak bir İzmir Ağustosu. Sabah serinliğinde uyanıp güneşin bütün gün bizi yakacağını ve meşhur Haydar rüzgarlarını çağıracağımız bir gün olacağını düşünürken daha beter bir güne uyandım. Avaz avaz bağıran anneannem, telefona ve karşısında hayır diye haykıran anneme şöyle diyordu: "ben büyüttüm ben anlatıcam, karışmayın." Gözümü, kulağımı böyle bir sabaha hayretle açtım. Önce benimle ilgili olduğunu anlamamla birlikte zaten günlerdir süren gariplikler nedeni ile hemen gözlerimi geri kapattım ve uyuyor numarası yaparak dinmeye koyuldum. Bu durum çok uzun sürmedi ve zaten duyduklarımdan entrika çözmeye antıramanlı zekam pek birşey anlamadı konuşulanlardan. Anne dediğim ananem çağırdı ve dan dan dan.... İşte gerçekler.
Tek tek söylüyordu ama heyecandan sesini duymakta zorluk çekiyordum. Sadece dudaklarını okumaya çalışıyordum. Öyle gürültü vardı ki anlatamam. Hayatımın içine eden üç kadın bağıra çağıra ağlıyor ve anlattıklarına inanamıyordum. Tek anladığım şükürler olsun ki ölen babam aslında benim babam değilmiş. Yine şükürler olsun ki evli olduğu halde kocasını aldatan anne dediğim kadın benim annem değilmiş. Ağlıyordum... Ağlamaktan konuşamıyordum. Ağladığım şey anne ve babama ait olamağımı öğrenmekten duyduğum şaşkınlık, belirsizlikle karışık mutluluktu.
İşte benim öyküm gerçeğe hıçkırıklarla uyandığım o sıcak İzmir sabahında başladı. Ben artık onüç yaşında gerçekten doğan kocaman bir GERÇEKTİM. İyiki doğdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçeğin adresi olmaz.
Non-FictionGerçeklerin peşinde koşarken çok yoruluruz. Ve buna HAYAT denir. Yalanları biz söylemediysek gerçeğimizi bulmak daha da zorlaşır. Yorulduğumuz anlarda anlarız ki adresi belli olmaz gerçeklerin. Yakaladıkça kaçar daha derinlere yerleşirler ve biz onl...