Bir Haziran gecesiydi. Hava oldukça sıcaktı ve yağmur yağıyordu. Ömür hiç düşünmeden dışarı çıktı. Yağmurdan nefret etmesine rağmen yağmur altında özgürce yürüyüp ıslanmak onun arınma yöntemiydi. Yağmur sesi dışında çıt yoktu. Düşünmek için mükemmel bir zamandı. Ne olacaktı ailesinin bu durumu? Ne olacaktı derslerinin boka sarması? Bazen her şeyden kaçıp kurtulmak istiyordu. Ama buna ne gücü ne imkanı vardı. Günlerini de zaten filmler, diziler ve kitaplar ile geçiriyordu. Böylece sevdiği adamı da unutuyordu.
Poyraz. Karizmatik kelimesinin beden bulmuş haliydi Poyraz. 1.86 boyunda olması, kirli sakalı, saçları, gözleri ve her zaman da siyah giyinmesi etkilemişti Ömür'ü. Ama bunun sadece platonik olacağını düşünüyordu. Poyraz çok zengin olduğu için kendisini sevmeyeceğini düşünüyordu. Bunları düşünürken biriyle çarpıştı. Kulaklığını çıkardı, kafasını kaldırdı ve gördüğü o gözlerin içine hapsoldu. Poyraz'dı karşısındaki. İyi de onun burada ne işi vardı ki? "Senin ne işin var burada?" dedi Poyraz aklını okumuş gibi. Ömür ise sadece "Yürüyüşe çıkmıştım." diyebildi. "Hasta olmayı göze almışsın ama gel bir kahve içelim, hasta olmana gerek yok." Poyraz'ın bu sözleri Ömür'de şok etkisi yarattı. Kekeleyerek de olsa "O-olur" diyebildi. Ve Ömür'ün olur sözü hayatını tamamen değiştirecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ömrümün Sonuna Kadar
Teen FictionDepresyondan çıkamayan Ömür. Hayatı anına göre yaşayan Poyraz. Farklı bir macera okumaya hazır olun.