-BUSE UYGAR-
Öldüm mü?
Evet, sanırım öldüm. Çünkü şuanda tam karşımda Neymar da Silva Santos Junior duruyor! Bence kesinlikle cennetteyim.
İlk defa bu kadar mantıksız konuşuyordum çünkü yıllardır koşulsuz sevdiğim kişi, ulaşılmazım tam karşımda duruyordu. Üstelik yüzünde tebessümle!
Konu Neymar olduğundan sakin olamıyordum. Evet, İdil gördüğünü söylemişti falan ama, inanmamıştım. Ah canım kardeşim(!)
Şuan yanında ünlü Cristiano Ronaldo olsa da ben bir an bile gözlerimi Neymar'dan ayırmamıştım. Kral gelmişti resmen. Televizyonda göründüğünden çok daha farklıydı. Daha çok yakışıklıydı, daha çok tatlıydı, daha çok sıcak bakıyordu... Farklı da baksa o idi işte!
Dudaklarımı oynatıp bir şeyler söylemeye yeltendim, ama nokta çıkmıyordu ağzımdan. Eh, tabii siz de karşınızda bir anda Neymar'ı görseniz böyle olurdunuz. Neymar'dı bahsettiğim insancık. Hani bizim, dünyanın en şekerparesi olan!
"Ronaldo!"
Gelen çığlığın kardeşimden geldiğini anlamam zor olmamıştı. Kesinlikle, bugün bizim günümüzdü!
İdil, Ronaldo'nun kucağına atladığında sarılmakla meşgul idi. Ronaldo ise yüzünü buruşturmuş, kaşlarını çatmıştı. Resmen 'ne oluyor oğlum?' bakışıydı onunkisi.
Ronaldo'da İdil'in hayran olduğunu çok geçmeden anlayınca sarılışına karşılık verdi. Ben ne yapıyordum?
Ben, öylece duruyordum. Kesinlikle aptaldım! En az 20 yıldır -ya da daha fazladır- bu anı bekleyen ben, şimdi ayağımın dibine kadar gelmiş fırsatı topuklu ayakkabılarımla geri tepiyordum. Hey, bir dakika! Ben topuklu ayakkabı giymezdim ki! Sanırım Neymarcığım bende kafa yapmıştı, çünkü bugünlük saçmalama kotamı çoktan doldurmuştum.
Elimin ayağımın titremesi durunca kendime geldim ve Neymar'a doğru bir adım attım. Bu son şansımdı. Çünkü Ronaldo ile İdil çoktan fotoğraf çekinme aşamasına geçmişlerdi ve birazdan ünlü kardeşler gideceklerdi. Ama benim kardeşim asla bırakmazdı ki onu.
Sonunda kendimi toparlamış, "ben seni çok seviyorum." diyebilmiştim ona. Onun verdiği tepki ise kesinlikle hayal kırıklığına uğramama sebep oluyordu.
Ah, tabii ya! Adam Türkçe bilmiyordu ki! Ve ben de lanet olasıca Portekizceyi bilmiyordum! Nasılsa İngilizce biliyordur diye düşünerek, liseden kalan İngilizceme söz hakkı verdim.
"Excuse me, I'm from Turkey. I love you so much!"
Yine de durumu açıklayacak kadar konuşabilmiş idim. Bir ara gerçekten İngilizce kursuna gitmem şarttı. Ve onunda kursa gitmesi şarttı. Dediğim cümlenin yanına kalmayıp ona kollarımı sardım, nasılsa hayranıydım.
O an çok değişik hisler hissettim. Sevdiğin adama sarılmak nedir bilir miydin sen? İşte ben de şu an tam bu hissi yaşıyordum. Ben farklı seviyordum Neymar'ı. Bazıları beni psikopat gibi görseler de umursamıyordum. Gönüldü bu. Karşılık görmeyecek olsam bile koşulsuzca seviyordum onu. Hep de sevecektim. İdil'den ve bazı arkadaşlarımdan sonra en değerlim idi o benim. Ulaşılmazım idi. Ama vazgeçilmezim idi. Neymar'dı! Herkesten çok çok farklıydı. O kadar çok seviyordum ki onu...
Kokusu çok farklı ve mükemmeldi. Öyle değişikti ki, kelimeler yetmezdi anlatmak için. Sadece anın tadını çıkarıyordum bir daha göremeyecek, bu anı yaşayamayacaktım çünkü. Sonunda o da sarıldı ve Portekizce bir şeyler mırıldandı, tabii ki anlamamıştım. Ama olsun. Sonuçta biz sarılıyorduk! Bundan ötesi var mıydı ya?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAL OLARAK KALMASAN?
FanfictionOnlar sıradan iki kız kardeşken bir maç yüzünden tüm hayatları değişiyor. Herkesin hayallerinde olan ünlü futbolcular sadece bizim deli kızlar İdil ve Buse'nin gerçekleri oluyorlar. Sizce bir futbolcu sıradan birisi ile, bir hayranı ile aşk yaşar mı...