Gece sandığımdan daha hızlı akıyordu. Geride çalan müzik, sarhoş insanları daha fazla hareketlendiriyordu. Burnumu parmağımla hafif sıktığımda, ağzımdan küçük bir inilti çıktı. Uykum vardı ve ben hala burada sürünüyordum. Tipik okullar açılmadan önce 'eve hoşgeldin' partisi.
Oturduğum yerden kalktığımda bir kaç kişiye çarpmıştım. Partilerden nefret ediyorum. Alkolik insanlardan nefret ediyorum. İçkiden nefret ediyordum. Burnumda alkol kokusu, kusmamak için kendimi zor tutuyorum. Cass'i bulmalıydım belkide. İkna edebilirsem yurda geri dönebilirdik.
Mutfağa girdiğimde bir kaç kişi elinde yeni içkilerle çıkıyordu. Kimin aklına uyup buraya gelmiştim. Tabiki Cass! Buzdolabını açtığımda su bulmayı umuyordum. Hayır, hepsi içkiydi. Yüzümü buruşturdum. Yan rafa göz gezdirdiğimde meyve suyu görmüştüm.
''Şükürler olsun.'' diye mırıldandım ve şişeyi aldım.
Bardak bulmak için kafamı tezgahın üzerine gezdirdim. Kulanılmış bardak bulmak istemiyordum. İnsanların içtiği -özellikle alkoliklerin- bardaklarda içmek daha çok midemi bulandırıyordu. Şişeyi kafama diksem kimse umursamazdı sanırım. Kapağını açtığımda gözlerimi yumup şişeyi kaldırdım. Boğazımdan yakıcı bir şeyler geçiyordu. Gözlerim yanmaya başlamıştı. Şişeyi tezgaha bıraktığımda yarısını içmiş olduğumu gördüm. Ama hala susuzdum, git gide daha çok susuyordum.
Aklıma gelebilecek en kötü ihtimal geldi. Ellerimle tezgaha tutunduğumda boğazımdan bir şeyler yukarıya doğru çıkıyordu.
Hayır, hayır, hayır.
Kusamazdım, bu utanç vericiydi. Bir partide alkolikler gibi kusamazdım. İçtiğim meyve suyunun bozuk olabileceği aklıma geldi. Daha kötüsünü düşünemezdiniz değil mi? Boğazım yanıyor ve gözlerim yaşarıyordu. Eğer ellerimle tezgaha tutunmazsam, düşecektim. Başım dönmeye başladığında, öleceğimi hissetmiştim.
Harika. Daha okula başlamadan, iğrenç bir partide gıda zehirlenmesi geçiriyordum. Avuçlarım terlemeye başlamıştı. Parmaklarım yavaş yavaş tezgahı bıraktığında, gözlerimde aynı anda kapandı. Soğuk bir zemin hayal ederken, belimde hafif bir sıcaklık hissetmiştim.
''Tanrım,'' diye mırıldandı biri.
Melek olabilir miydi? Beni almaya mı gelmişlerdi? Onlara hazır olmadığımı söylemek istiyordum ama sadece kıpırdandım. Ağzımı konuşmak için araladım ama kurumuş boğazım yüzünden sesimde çıkmıyordu. Hafif bir esinti hissettiğim. Bacaklarımın altında ve belimden biri beni tutmuştu. Kokusunu alabiliyordum. Cennet gibi.
Gözlerimi açmak istiyorum ama daha çok yanıyordu. Kulağıma hala o şarkı geliyordu. Dudaklarımı araladığımda söylemek istediğim kesinlikle bu değildi.
''Sadece senin, beninle bu gece dans etmeni istiyorum.''
Kahkaha atmıştı. Gözlerimi araladığımda beni bir odaya sokuyordu. Belkide kurtarıcı değildi. Ne dersiniz? Ona baktığımda hala kucağındaydım ve ben bulanık görüyordum. Gözlerim yaşlarla dolmuştu. Beni nazikçe yatağa bıraktı.
Gözlerimi beceriksizce sildim. Arkasını dönüp gidiyordu. Boyalı saçlarını ve sırtını görebiliyordum. Teşekkür etmek istedim ama vücudumun her yeri ağrıyordu. Ağzımı açtığımda fısıltı gibi kelimeler çıktı ama ne dediğimi ben bile anlamıyordum. Sanırım o anlamıştı, kapıdan çıkmadan önce yine kahkaha attı.
Onu tanıyordum. Bunu nereden bildiğimi bilmiyorum ama onu tanıdığıma emindim. Gözlerimi kapattığımda, dudaklarımda hafif bir gülümseme vardı.