⏪1⏩bölüm

6 0 0
                                    

Multide saç renkkleri var. En çok hangisini beğendiyseniz Nurcahan'ın sacını o renk hayal edin. Ben de ona uygun karakter arıyorum. Saçını siz belirleyin.
-----------
Yinemi yağmur.....Zaten iki gündür yağıyor. Yağmurdan ta çocukluğumdan beri nefret ederdim. Çünki yağmur yağınca her yer çamur oluyordu. Ve ben o zamanlar köyde kalıyordum. Zordu köyde yaşamak. Doğru dürüst okulumuz bile yoktu. Bu yüzden merkezde kursa gelirdik. Ve bu homurdanmama neden oldu.
"İki gündür yağıyo. Ne zaman duracak bu yağmur"
İyice sıkılmaya başlamıştğm. Soğuk hava yüzünden dışarı çıkamıyordum. Eylül ayının ortasındaydık. Ama hava buz gibiydi. İstesem dışarı çıka bilirdim. Hava o kadar kötü değildi. Ama ben buydum. Ayı gibiydim. Hayır,hayır yemek ve ya beden konusunda değil. Uyku ve hava konusunda. Eskiden de böyleydi. Ne zaman hava yağmurlu ve ya soğuk olsa,eğer kursta değilsem ve ya derslerim yoksa gider yatağıma uzanıp uyurdum. Çünkü öyle havada uykum gelirdi. Ve bu zaman hiçbir şeye odaklanamazdım. Farklı ve garip huylarım vardı. Mesela kırmızı ve onun diğer tonlarını sevmezdim. Hep siyah,koyu mavi,açık mavi ya da gri renk giyerdim. Beyaz çorap takıntım vardı. Renkli çorap giymezdim. Ve bu takıntılar şuan bile değişmedi. Bir istisna gibi damalı gömlekim vardı. Kırmızı beyaz ve siyah renklerden oluşan. Elbise de giymezdim pek. Gerçi şuan da zorunda olmasam giyen değildim. İşim yüzünden. Hayır ben hukuk-mukuk okumadım. Bana ne canım elin dávasından. Ben hep iş bulacağım meslek aramışımdır. Ve bu konuda en iyi işin öğretmenlik olduğuna karar vermiştim. Gerçi hep mimar olmak istemiştim ama sayısallarım bok gibiydi. Ben sözelleri severdim. Üniversiteyi BDU'nun(Bakü Devlet Üniversitesi) tarih öğretmenliği bölümünde sitirmiştim. 2 yıl öğretmenlik yapıp tarihçilik öğrenmeye başladım. Şimdi 24 yaşım vardı. Genelde dünya ülkelerinin bazılarına gidip tarihi yerlerini gezmiştim. Tarihi çok severdim. Müzede gezmek falan çok güzeldi. Düşüncelere dalmışken odayı Justin Bieberin Sorry şarkısının sesinin bürümesiydi. Telefonum çalıyordu. Kimdi acaba. Genelde annamle babam dışında pek arayanım yoktu. Telefona baktığımda '051********** arıyor' yazıyordu. Numarayı tanımıyordum. Ve açmakla açmamak arasında kararsız kalmıştım. En iyisi açmaktı. Telefonda aramayı açtım.
"Alo"
"Alo. Nurcahan xanımdı?"[Alo Nurcahan hanımmı?]
"Bəli. Siz kimsiniz?"[Evet. Siz kimsiniz]
"Bağışlayın Nurcahan xanım. Gecənin bir vaxtı sizi narahat ettim"[Afedersiniz Nurcahan hanım. Gecenin bir yarısı sizi rahatsız ettim.] eh en azıdan rahatsız ettiğinin farkındaydı. Sesi tanıdıktı. Ama her kesin sesine pek dikkat etmezdim. İdölüm dışında
"Yox. Narahat etmirsiniz. Amma bağışlayın mən sizin kim olduğunuzu tapa bilmədim"[Hayır. Rahatsız etmediniz. Pardon ama ben sizin kim olduğunuzu bulamadım.]
"Mən Rəşad Əhmədov. Mehrəvan rayonu 13 saylı məktəbin direktoru. Tanıdınız."[Ben Reşat Ahmetov. Mihrevan(ve ya Mihrivan) şehri 13 numaralı okulun müdürüyüm. Tanıdınızmı?]
"Bəli. Bəs mənə nə üçün zəng etmisiniz"[Evet. Peki beni neden aradınız?]
"Bu məsələni üz-üzə danışsaq daha yaxşı olar"[Bu meseleyi yüz-yüze konuşsak daha iyi olur.]
"Yaxşı. Nə vaxt və harada görüşək?"[Peki.Ne zaman ve nerde görüşelim?]
"Sabah saat 15:30'da 'Nur' kafedə"[Yarın saat 15:30'da 'Nur' kafede ]
"Oldu."[Tamam]
"Gecəniz xeyirə galsın Nurcahan xanım"[İyi geceler Nurcahan hanım.]
"Sizində gecəniz xeyrə qalsın Rəşad bəy"[Sizede iyi geceler Ahmet bey].
Acaba ne söyleyecekti. Neyse ya sabah olsun hayır olsun. Acıktığımı hiss edince mutfağa geçtim. Sade lacivert renk dolaplar ve ona uyum sağlayan ocak,buzdolabı,fırın ve daha adını unuttuğum bir sürü mutfak eşyası vardı. Kendime etli makarna yapmaya başladım. Yemek hezır olunca buzdolabından yoğurt çıkardım. Ve yemeğimi yemeye başladım. Yemeğimi bitirdikten sonra mutfağı toplayıp oturma odasına geçtim. Burayaysa gri renk hakimdi. Siyah deri koltuk takımı onun yanında küçük siyah masa,masanın üzerinde tarihle ilgili kalın bir kitap yanında kalemler vardı. Siyah duvardan asılma tele vizyonu açtım. Hiç bir şey yoktu. Olsa şaşardım. Televizyonu kapayıp masadaki kitap ve kalemleri elime alıp odama çıktım. Evimi babamın ve benim fikirime uygun olarak 2 katlı yapmıştık. Buna karşı çıkan bir tek annemdi. Ama sonunda biz kazanmıştık. Evim ikikatlı olabilirdi ama fazla odalı ve gösterişli değildi. Dış duvarları sarı ve damı kırmızıydı. O niye öyle diyorsanız Galata Saray tutkum yüzündendi. Odama çıkıp kitabı rafa koydum. Kalemleride çekmeceye. İki gündür annemlerle konuşamadığımı hatırlayınca tableti elime aldım. Şimdi iki saat laptop açmakla uğraşamam. Tahmin edin laptopum ne renk. Tabiki açık maviyle su yeşilinin karışımından oluşan renk. Tabletimde beyazdı arkasında Ross Lynch ve Bieberin resmi olan kılıf vardı. Telefonumun kılıfıysa sadece Justinin resmi ve ^Bieber my King^ yazılıydı. İsterseniz ergen deyin. Ama umrumda değildi. Ben hep onu koycaktım profilime.
Annemlere skypeden aradım. Ama reddedildim. Ben redd edilmek. Kesin teyzemle konuşuyorlar. Genelde onların konuşması 1 saat sürer. Bir kez daha anadım. Ve birdaha. Yine ve yine. Sonunda açtılar.
"Napıyoysuh apya""
"Yusufcan napıyon lan laptopun önünde git uyusana. Ya da sen önce annemleri çağır sonra uyu. Hadi ablacım." Yusufcan benim tek kardeşimdi. Ve 5 yaşı vardı.
"Baba anne apyam sisi çağıyıyoy"diye konuşunca gülümsedim. Dili bazı harfleri doğru tutmuyordu.
"Selam mami selam dede"
"Azərbaycanca danış. O qardaşınıda özünə oxşatdın. Bütün gün türkcə danışır"[Azerice konuş. O kardeşinide kendine benzettin. Bütün gün türkçe konuşiyor] annem söylendi
"Heç nə olmaz"[Bi şey olmaz].
Yarım saat annemlerle konuştuktan sonra uyumaya karar verdim. Pijamamı geyinip kulaklığımı ve telefonumu elime alıp şarkı dinlemeye başladım.
##########
Sabah erkenden uyanmaktan nefret ediyorum. Ama mecburum erken uyanmaya. Üzerime sade ev eşotmanı ve bol tişort geçirip banyoya girdim. Karnım yırtılıcaktı çişimi tutmaktan. Evet gece asla çişim geldiği halde tuvalete gitmezdim. Alışkanlıktı. Dişiki fırçalayıp dışarı çıktım. Aşağı inip çay koydum. Ve buzdolabından yağ ve reçel çıkardım. Öyle binbir çeşit şey dizecek değildim. Kim yiyecekti onları. Çayı getirip kahvaltımı yaptım. Sonra mutfağı toplayıp diğer odaya geçtim. Odaların hepsini temizledikten sonra telefonumu elime alıp instagramdan tutmuş faceye kadar her yerde gezindim. Sonra saatin yaklaştığını görünce hazırlanmaya başladım. Sıcak bir banyo yapıp dolaba yaklaştım. Ne giysem,ne giysem acaba. Öğretmen sonuçta en iyisi etek giymek.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 23, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Güz YAĞIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin