Uzun Geceler Var Gökte Yıldızlar...

88 18 5
                                    

Boş geceler... Hayattan sıkkın ve bitkin. Sedece yıldızlar var beni bırakmayan o küçük yıldızlar...

Saat sabahın 5'i ve uykucu olarak bildiğim ben nedensiz bir kıvranış içerisinde uyanmıştım. Yetimhaneden 18 yaşımı doldurduğum için kurtuluyordum ve Istanbula yani teyzemin yanına gidecektim. Teyzem bekar oldu için beni evlatlık alamamıştı. Ama bu gün Eskişehir'den kurtulup teyzemin yanına yerleşecektim. Annem ve babam yıllar önce trafik kazasından ölmüştü ve ben o kazada hafif bir sıyrıkla kurtulmama rağmen annemle babam o kadar şanslı değildi.
Mutlulukla yorganı bir kenara fırlatırken pencereye doğru yöneldim. Son kez bakıyordum bu yetimhane bahçesine. Belki bu yetimhaneyi özlemesemde arkadaşlarımı özlicektim. Bana en iyi destek olan arkadaşım Melisa... Onu da babası bırakıp gitmiş, annesi kanserden kollarında ölmüştü. Ikimizde birbirimize destek olarak 8 yılı beraber geçirdik. Melisada 3 ay sonra 18 olacaktı.
Iç geçirdim ve Melisa'nın yüzüne baktım. Etraf hala karanlık olmasına rağmen onun yüzünü görebiliyordum.
-Hassiktir!
Melisa gözlerini açtığı anda beni görünce ödü patlamış olacaktı ki beni görünce tekmeyi yapıştırdı.
-Napıyon lan başımın dibinde! Ödüm patlattın salak!
Gözlerimi devirdim. Etraf karlık olduğu için ışığı yaktım diğer kızlar hala uyuyorlardı. Benim bu gün son günüm onlar camış gibi yatsınlar. Zaten Ayça kim ki yaa!
-Bişi yapmıyordum. Sadece seni özliceğim için tekrar bi yüzüne bakıyım dedim. Pardon seni güzellik uykundan uyandırdım.
Bana sırıtarak baktı.
-Sabahın köründe mi geldi sana bu özlem şeysi?
-Evet!
Bu seferde ikimizde gözlerimizi devirdik. Yetimhaneden son kahvaltı saatine kadar hazırlandım. Kızlarla son kez bu kadar zevkli bir kahvaltı yaptık ve gidiş zamanı gelince hepimiz göz yaşlarımıza boğulduk. Ağlamakan gözlerim şişerek taksiye bindim. Teyzem varlıklı bir insan olduğu için uçakla Istanbul'a gidecektim.
Havaalanına vardığımızda elimdeki bileti kontrol ederek hangi uçağa biniceğimi aramaya başladım. Havaalanı çok kalabalıktı. En sonunda bir görevliye sorarak binceğim uçağın kalktığı yeri buldum. Ama daha kalkmasına yarım saat vardı. Zaman geçene kadar biyere oturdum ve önümdeki masanın üzerinde bulunan dergileri karıştırdım. Son 5 dk kala oturduğum yerden kaltım ve güvenlikler eşyalarımı konrol ettikten sonra uçağa doğru ilerledim.
Uçakta cam kenarına oturduğum için şanslıyım. Çünkü ilk defa uçağa biniyorum. Uçak havaya kalktığı zaman hafif bir korku sardı bedenimi. Ama sonra o güzel dünyamızın manzarasını görünce rahatladım. Gerçekten her şey çok güzeldi.
Manzaraya hayranlıkla bakarken yanımda bir adam ve yaramaz bir çocuk oturuyordu. Çocuk o kadar yaramzdı ki yol boyunca beni rahatsız edip durdu. Çocuğun babası olarak tahmin ettiğim adam yolculuk sırasında uyuya kalmıştı.
Çocuğu umursamamak için kulaklığımı çıkarıp müzik dinlemeye kalktım. Yapmaz olaydım. Çocuk bana dil çıkarttı, umursamayınca burnunu gözümün önünde karıştırıp sümüğünü üzerime sürdü. Küçük bir çığlık attım. Küçük çığlığıma rağmen herkezin bana baktığını hissettim.
- Iyyyyyy! Napıyosun sen beee...
Çocuk bana dil çıkardı. Anlaşılan bu çocuğa ders vermek gerekiyordu.

RUHSUZ BIR UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin