Gerçek yoluna çıkan kimse, gönlünü arıtmakla başlar işe. Yanlışlarını, kusurlarını görerek onlardan sıyrılır. Gerçekleri öğrenip benimseyerek onları yaşar ve yaşatır.
Böylesine gönlünü arıtmaya, gönül eri olmaya ahdetmiş insana yüce varlıklar el uzatır, yardım eder. Onun hayrına türlü imtihanlar düzenleyerek, kısa yoldan düzelmesini ve yükselmesini sağlarlar. Bu yardım iki yönlü olur. Önce bilgiler verilir, doğru yol gösterilir. Sonra da bu bilgilerin ne derece benimsendiğinin imtihanı yapılır. Ve insan eksik olduğu taraflardan yoklanır. Ayağına kasten çelme takılır, içindeki şüpheler körüklenir, ona ters gelen olaylarla karşılaştırılır. Böylece insanın olaylar içinde yoğrularak eksiklerini görüp gidermesi, gerçek inanç ve teslimiyete bir an önce varması istenir. Vesvese veren herkesi en zayıf olduğu yerden yakalamaya çalışır. Benlik, kibir ve gurur mu taslıyoruz? Yoksa servet, şehvet ve şöhret yönünden bir düşkünlüğünüz mü var? Vesvese veren bunları bilir ve bu noktalardan insafsızca, aynı zamanda ustaca vurur. Ya doğrudan içimize ayartıcı düşünceler, şüpheler göndererek, ya da bir insanı vasıta olarak kullanarak… Elhasıl vesvese veren bizi baştan çıkarmak, yoldan saptırmak için ne lâzımsa yapar. İmtihanı kazanmak için vesvese vereni iki yerden de çıkarıp artmasını bilmek, Tanrının buyruğu ile gönlümüzün dileğini bir etmek gerekir. Bu da bir yandan Tanrıya sığınmak, diğer taraftan da kusurlarımızdan sıyrılmak, boşluklarımızı bilgiyle doldurmak, eksiklerimizi tamamlamak, böylece vesvese verene açık vermemekle mümkün olur.
Daha sonra benlik ve bencillikten kurtulma, kötülüklerden soyunma dönemi yerini Tanrısal erdemlerle bezenme dönemine bırakır. Vicdan ölçülerine göre yaşanılan, acımaya, sevgiye, hoşgörü ve bağışlamaya, iyilik, yardım, özveri ve özgecilik gibi duygulara ağırlık veren bir dönemdir bu. Bencillikten sencilliğe, sadece kendini düşünmekten başkalarını da en az kendi kadar düşüşünerek yaşamaya geçilmiştir. Öylesine hoş ve huzurlu bir ortamda herkes iyilikte birbirleriyle yarışarak, güzel örnekler vererek ve iyi huylarda birbirine özenip benzemeye çalışarak bir takım üstün niteliklerin herkesin gönlünde yer etmesi sağlanmış olur. Birçok yönleriyle yetişmiş, her biri bir güzelliğin, iyiliğin örneği olacak kimseler artık asıl işlerine, O’na ve kullarına kulluk görevine bir ölçüde hazırdırlar demektir...
Kaynak: “İnsanda buluşalım” adlı kitaptan alıntıdır.