BÖLÜM 1

3.1K 35 14
                                    

“Hey gençler şuan Madonna burnumun dibinde ve sanki bana özel konser veriyor.Evet kadının yaşlanma diye bir durumu yok.bizim şirketin ürünlrni kllndğnı blyrsnz dmi”

Lanet olası 160 karakter zorunluluğu. Cümlem Notre Dame’ın kamburu gibi karşımda dururken ısrarla üzerimde rezidans kurmaya çalışan bir Amerikalıya sinirden dirsek geçirdim.

Elbette Madonna konserinde değildim ama on binlerce takipçime Amerika’ya bunun için gittiğimi yazmıştım.

Şimdi New York’un en ünlü barlarından birinde takipçilerimin en hayati meselesi olan fotoğraflarımı beklediğini biliyordum. Ah şu binlerce dolarlık telefonumla yapamayacağım tek şey bir C4 patlayıcıydı. Madonna’yla yan yana resmimi koymak ise elbette ki çocuk oyuncağıydı.

Ama Lanet 160 karakterlik bir cümlede olayı toparlayamayınca yanımda vudu büyüsü yapar gibi sallanan Eun Mi’ye döndüm:

“Şu Amerikalıların nükleer bombaları nerde sence Eun Mi. Bu lanet 160 karakteri bulan adamı ve sülalesini yok etmek istiyorum” diye bağırdım transa geçmiş arkadaşıma.

Elindeki kadehi sağa sola sallayarak anlamsız hareketler yapan Eun Mi yüzümde mors alfabesini okumaya çalışır gibi bakarken “Ne?” diye bağırdı.

“Nükleer bomba diyorum, Amerikalılar” diyorum diye bağırmaya devam ettim.

Eun Mi aptal bir sırıtışla bakarken “Yaa Ne diyorsun?” diye bir kez daha sordu. Nükleer kelimesini muhtemelen daha önce duymamış olan kızcağız sarhoş kafayla bu cümleyi idrak etmesinin birkaç yüzyıl bulacağını düşünemediğim için büyük bir gafletle gırtlağımı yırtarcasına bağırdım:

“Lanet Amerikalılar ve Lanet Bombaları” diyorum diyerek insanoğlunun duyabileceği en yüksek desibelle ortamı inletirken müzik bir anda susmuştu ve benim düşmanca cümlem tüm barda yankılanmıştı.

Evet binlerce Amerikalı dolu olan barda tüm sarı kafalar iki çekik kıza çevrilirken bizim Amerikalı gören Iraklılardan beter bir durumda olduğumuzu anlayıp sıvışmaya koyuldum.

Bu sokak serserileri Kore’nin medarı İftarı olan Ben Park Han Ah’a Bin Ladin gibi bakarken kuyruğum Eun Mi’ye döndüm.

Eun Mi hala batmak üzere olan bir gemi gibi yalpalarken onu kolundan sürüyüp yüzüme binlerce yapay gülücük yayarken bardan zor çıkardım.

Başına dert açma konusunda babam Guinnes Rekorlar kitabına başvurmayı ciddi şekilde düşünürken bir de arkadaşım yüzünden binlerce km uzakta dert yaratma lüksüm yoktum. Ya da vardı. Burada yaşanacak bir skandal beni hayli memnun edebilirdi. Babam mı? Kimin umurunda o şimdi göbeğine milyonları biriktirmekle meşguldü.

Şu an ise suçu bu salak arkadaşıma atacak kadar ayıktım.

“Ah Tanrım! Eun Mi senin arkadaşlığından boşanmak için mahkemeye başvuracağım. Karşılığında da yüklü bir tazminat alacağım” diye bağırdım kıza.

“Han Ah benden tazminat alman insanlık suçu olur. Babanın serveti ailemin, doğmuş ve doğacak tüm kuşaklarının servetini satın alır kızım” dedi Eun Mi ve kaba bir hareketle gülmeye başladı.

“Dur bunu twitlemeliyim” deyip telefonumu çıkardım. Kesin bir 20 retweet alırdı.

“Eun Mi babamın servetinin tüm Kore’nin 5 neslini satın alacağını düşünüyor. Siz ne dersiniz?” yazdım ve 8 tane gülen surat koydum.

Gülen surat benim zaten tavan yapmış sosyal medya sempatimi zirveye çıkarırken yazdıklarımı da sesli bir şekilde okumuştum ve Eun Mi çarpıtılan sözlerini duyup telefona bağırdı:

YAMUK PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin