...at 1 am → steve&bucky

716 53 20
                                    

"Uyuman gerek."

"Biliyorum." Kısa bir sessizlik oldu. "Ama istemiyorum," diye fısıldadı Bucky. Sıkıca gözlerini yumdu ve oturduğu yerde büzüldü elinde olmadan. Topuzundan birkaç tutam yüzünün önüne düştü, bacaklarını kendine çekip kollarını etrafına doladığında hissettiği korkunun onu ele geçirmemesini umuyordu.

"Yine kabus mu görüyorsun?" Steve koltuğun diğer ucundan temkinli bir şekilde ona yaklaştı ve elini Bucky'nin omzuna yerleştirdi. Böyle zamanlarda, Steve de en az Bucky kadar güçsüz ve çaresiz hissederdi. Ona yardım etmek için elinden hiçbir şey gelmemesi, Steve bundan nefret ediyordu.

Bucky cevap vermek yerine içini çekti önce, ardından başını parlayan metal koluna çevirdi. Omzunda kırmızı bir yıldız sanki kendini belli etmeye çalışıyordu; Bucky hiç kurtulamayacak mıydı? "Hiç bitmemişti ki zaten."

Zorlukla başını çevirdiğinde, gözyaşlarıyla parlayan mavi irislerle karşılaştı ve suçlu hissetmekten alıkoyamadı kendini. Hıçkırmaya başladı birden. "Steve... Ben üzgünüm-"

"Ne için?" diye sözünü kesti o da. "Sen yanlış bir şey yapmadın." Sonrasında Steve hızlıca kollarını ona doladı, elinden gelen tek iyi şey buydu. Bucky'yi geri getirmek zor bir işti ve süreç de yavaş ilerliyordu ama kat ettikleri az yola rağmen, Steve yine de çok şey başardıklarını hissediyordu. Daha üç ay önce, Bucky ona yaklaşmakta tereddüt ederken, şimdilerde aynı yatakta uyuyorlardı.

Bazen Steve gece yarısı aniden uyandığında sağ tarafında tanıdık bedeni bulamıyordu ve sakinliğini korumaya çalışarak Bucky'yi arıyordu. Çoğu zaman onu cam duvarın önüne oturmuş bir şekilde büyüleyici New York manzarasını izlerken buluyordu. Sonra o da Bucky'nin yanına oturuyor ve ikisi de tek kelime etmeden dışarıyı izliyorlardı. Ta ki Bucky başını Steve'in kucağına yaslayıp uykuya dalana kadar.

"Ben insanları öldürdüm ve-"

"Yeter."

Bucky anında sustu ve bu davranışı Steve'in kötü hissetmesine sebep oldu. Bunca yıldır kendisi buzun altındayken Bucky korkunç bir hayat yaşamıştı; tamamen değiştirilmişti ve emirlere körü körüne itaat eden bir adam olmuştu.

"Seni geçmişte yaptıklarından ötürü kimsenin suçlamadığını hatırlıyorsun, değil mi?" Steve bu sefer daha yumuşak bir ses tonuyla konuşuyordu. Bucky başını salladı. "O zaman sen de kendini suçlamayı kesmelisin. O kötü şeyleri yapan sen değildin, Bucky. Sen mecbur bırakıldın ve bunu herkes biliyor. Lütfen..." Steve aniden durdu, daha fazla konuşabileceğinden emin değildi. Başını arkalarındaki cam duvara çevirdi.

"Dışarıyı izlemek ister misin?" diye bir teklifte bulundu birden. Bucky de arkasına baktı ve sonra başını salladı.

İkisi de cam duvarın önüne oturmuş ve sırtlarını koltuğa yaslamışken, hiçbir şey söylemiyorlardı. Dışarının karmaşası bu cam duvarı geçemezdi ve belki de bu gerçeğe güvenerek rahatça oturabiliyorlardı. Bucky başını Steve'in omzuna dayamıştı ve Steve de iki eliyle Bucky'nin metal elini tutuyordu. İkisinin de odaklandığı tek ses, birbirlerinin nefes alışlarıydı ve Steve mutluluğunun kırılganlığının farkında olmasına rağmen anın keyfini çıkarmaya çalışıyordu.

"Seni ne kadar önemsediğimi biliyorsun, değil mi?" dedi Bucky huzurlu sessizliğe son vererek.

Steve yüzlerinin yansıdığı cama baktı, Bucky'nin ifadesiz yüzünü görebiliyordu. Gülümsedi o da, çünkü Bucky'nin de ona camdaki yansımasından baktığını biliyordu. Başını salladı ve koyu kahverengi saçlara bastırdı dudaklarını.

"Biliyorum."



supersoldiers in loveeeeee ayeeee

things you said ✘ marvelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin