1. Bölüm/ "Yeni Okul Yeni Arkadaşlıklar ve Yeni Manyaklar"

273 18 7
                                    

AVM’den geri dönmek için dışarı çıktım. İnsanlar –daha doğrusu kadınlar- beni kıskanırmış gibi bakıyordu. Garip ama hoşuma gitti. Ama kampüsün ismini hatırlamadığım aklıma gelince afalladım. Şimdi ayvayı yemiştim.

Dean’in telepatik güçlerinin beni duyması için Tanrı’ya –tabi gerçekten varsa- yalvardım. ‘Dean eğer beni duyuyorsan, lütfen beni Mysterous World’ün önünden al, yolu bilmiyorum.’ Bir köşeye oturup beklemeye başladım, çok geçmeden Dean jeep ile geldi.

‘’Ah, iyiki beni duydun’’ dedim ona sarılarak ve numarasını telefonuma kaydettim. Birlikte kampüse geri döndük. Zayn elimdeki poşetleri görünce ağzı açık kaldı.

‘’Sana alışveriş yapmanı söylemiştim, mağazayı almayı değil.’’

‘’Niye bu kadar gıcık davranıyorsun?’’

‘’Seninle tartışmayacağım.’’ dedi ve işine döndü. Bende kıyafetlerimi ve çantamı yerleştirmeye başladım. Hepsi bitince durdum, bir koku vardı. Leziz bir kokuydu. Gözlerime ve diş etlerime bir şey olduğunu fark ettim. Hepsi merakla bana bakıyordu. Ne ara oldu biliyorum ama kendimi yerde birinin boğazına yapışmış kan içerken buldum. Çocuk hala yaşıyordu, ölmemişti. Kendimi durdurdum. Her yerim kan olmuştu ve etrafımda vampirler –muhtemelen- toplanmıştı. Etrafıma bakındım Dean ve Zayn yerdeydiler ve karınlarını tutuyorlardı çünkü yarıktı ama yavaş yavaş iyileşiyordu.

‘’Tanrım!’’ diyerek Dean’in yanına gittim. Kan içindeki bedenimi umursamadan yanına gittim. İçimde bir şey hareketlendi. İçimden bir ses ellerimi karnına koymamı söylüyordu. Ellerimi Dean’in karnına koydum. Dean’in karnında bir ışık huzmesi belirdi ve yara hemen kapandı. Etraftakiler artık daha da merakla bakıyordu. İçlerinden biri bağırdı.

‘’Bu imkansız, kızın gözleri kırmızı.’’ başka biri de bağırdı.

‘’O bir şifacı.’’

‘’Hayır yüzüne bakın, yüzüne bir hilal var, hem de içi dolu. Aman tanrım o bir paradox yolcusu.’’ diye çıkıştı bir başkası. Uğultular başlamıştı, herkes benim başka bir şey olduğumu söylüyordu. O sırada Zayn’i ve kanını içtiğim çocuğu iyileştirdim. Kalabalıktan biri çıktı. Tüm uğultular kesildi. Bu adam müdür veya benzeri bir şey olmalıydı.

‘’Hayır, o bir hırsız.’’ dedi. İşte o anda o adam hariç herkes korkmuştu. Bunların hepsi bana şaka gibi geliyordu. Bir sürü genç gözümün önünde benden hem korkuyor hem de benim gibi olmak istiyordu. Adam yaklaştı.

‘’Ey hilalin kızı, sen bir Blackwell’i düelloda yendin. Senin Montogomery ailesi ile bir ilişkin var mı?’’

‘’Evet.’’ dedim.

‘’Genewiev Montogomery neyin olur?’’

‘’Büyük büyük büyük annem’’

‘’Bana Sylvia’yı bulun, bu grubu Sylvia eğitecek. Hoş geldin torunum’’ dedi.  Zayn’in gözleri parladı, biz kalanlar şaşkınlıkla birbirimize baktık. Adam tekrar bağırdı.

‘’Herkes odasına! Sen kızım iki saat sonra grubunla yanıma gel.’’ odamıza girdik, banyoyu açtım. Her yerim kan içindeydi, kıyafetleri kirliye attım. Kendimi sıcak suyun içine bıraktım. Yarım saat orada yattıktan sonra saçımı şampuanladım. Lavanta esanslıydı. Lavantayı severdim, vücudumu yırtacak şekilde lavantalı duş jeli ile keseledim. Lavanta içime işlemiş olabilirdi. Saçımı ve vücudumu havluyla sardım. Dolabımdan kırmızı dantelli iç çamaşırlarımı ve yarım kollu mavi kısa bir elbise giydim. Aldığım südyenleri bilerek askısız almıştım ki elbiseden belli olmasın. Saçlarım kuruttum ve kalın maşayla dalga yaptın. Yüzümdeki hilali fondötenle kapattım ve parlatıcı sürdüm. Gayet sade göründüğüme emindim. Zayn bana baktı.

STORY OF OUR DARKNESSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin