Kuzey Yeli Yetimhanesi her zamanki gibi güne kapılarını neşeyle açmıştı. Yeni uyanan çocuklar sabah kahvaltısının ardından sınıflarına dağılmıştı. Büyük yetimhanede iki yüz kadar çocuk yaşıyordu. Hepsinin bir şekilde küçük yaşta ailesi ile ilişkisi kesilmişti. Sekiz yaşında resmi eğitime başlayan çocuklar on dört yaşına kadar burada kalıyordu. Daha sonra uygun okullara geçiş yapıyorlardı.
Kian, soy ismini kazanamamış bir aileden geliyordu. Dokuz yıl önce Felaket sırasında ailesini kaybetmişti ve çoktan on üç yaşını doldurmuştu. Yani mezun olmasına bir yıldan az bir süre kalmışken önündeki yollar kısıtlıydı.
On sınıf arasında 6.derecede sınıfındaydı Kian. Zeki ve yaşına göre kaslıydı Kian ama büyük bir sorunu vardı bedeninin tam ortasında. Ne ruh ne de büyü gücü geçişi çalışıyordu. Zekası sayesinde en alt sınıflardan kurtulmuştu ama yapacağı pek bir şey yoktu. Muhtemelen katip okullarından birine kayıt olacaktı. Masa başında kağıtlarla uğraşacak ve hayatının geri kalanını yığınla belge arasında, arşivlerde geçirecekti. Ne eziyet ama...
''Hey Kian.''
Kian sesin sahibini çok iyi tanıyordu. Yavaşça gözlerini çevirdi ve ona doğru koşan güzel yüze baktı. Oturduğu duvardan aşağı atlarken yüzünde salakça bir gülümseme belirdi.
''Alesia! Burada ne yapıyorsun?'' dedi Kian şaşkınlığını gizleyemeden.
''Bir adam sınıfa geldi ve Bay Liam'ın kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra ikisi birden sınıfı terk etti.'' Alesia, derin bir nefes aldı. ''Neden bilmiyorum ama bir şeyler oluyor gibi geldi, ben de sana söylemek istedim.''
''Neden bana bir şey söyleyesin ki?''
''Sen zekisin, neler olduğuna dair bir şeyler söylersin diye düşündüm. Hem de şey... '' Alesia bir anlığına ağzından çıkacak kelimeleri dizginleyip başını önüne eğdi.
''Tahmin ettiğim şey için mi lazımım?'' Kian sade bir gülümseme takındı. Salakça değildi, zorla ortaya çıktığı çok belliydi.
''Evet. Ama yapmak zorunda değilsin. Bizimkiler nasıl isteyeceklerini bilemedikleri için beni gönderdiler.'' Alesia'nın yüzü kızardı. ''Bana kızamayacağını düşünüyorlar.''
''Kızmak mı? Üç ikinci derece öğrencisine kızmak ha?'' Kian içi yarı dolu yarı boş bir kahkaha attı. ''Büyük şeref.''
Kian eliyle basit bir selam verip Alesia'nın yanından ayrıldı. Kian, Alesia'yı kırmak istemiyordu, diğerlerini de... Sadece merkezlerinin tıkalı olmasının sürekli göz önünde tutulmasından nefret ediyordu.
Yavaşça koridorların arasında ilerliyordu Kian. Yanı başından geçtiği öğrencilerin acıma ve alay dolu bakışlarını umursamamayı öğreneli çok olmuştu. Bu sayede kendine güveni kırılmamış üstüne artmıştı. Güçlü değildi Kian ama zekiydi. Diğer öğrencilerin aksine simyada çalışmalar yapmayı seçmişti. Başka alternatifi olduğu da söylenemezdi ama daha on üç yaşında ikinci seviye iksir yapımında ustalaşmak üzereydi. İksir yapımında dahi sayılırdı.
Yatakhane koridorundan ayrılacağı sırada dört tanıdık yüzle karşılaştı. Okulun gözdesi Alvez ve yardakçıları...
''Okulun süper dahisi de buradaymış.'' dedi Alvez, onun sözlerini kahkahalar takip etti.
Kian onları umursamadan yanlarından geçti.
Alvez'in siyah gözleri büyüdü. ''Üstat Minoru iksir dersinde ona bir kere dahi dedi diye kendini bir halt sanıyor.'' dedi sinirle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldırım Efendisi
FantasyGücün, büyünün ve iksirlerin her şey olduğu bir evrende bir çocuk karanlığın içinde oturmuş uzaklaşmakta olan ışığa bakıyordu. ''Neden onlar, neden ben değilim giden? Ölmesi gereken bendim, bir zavallı olan bendim. Neden...'' ''Yıldırımlar aşkı...