First of all "Selam Mileeeet".Olay şu ki bu hikayeyi öylesine hiç kimse okumaz diye düşünerek yazmaya başlamıştım geçen sene.Halen daha umudum yok.Ama şansımı denemek istiyorum.İşte ilk bölüm.
Tipik bir İngiliz okuluna gidiyorum.Kısa etek,uzun çoraplar,deri botlar,lacivert kazak,lacivert kravat ve tabi ceket.Sarı saçlarımı ördüm.Kahküllerim ne kadar gözüme girsede koca anlımı kapatıyordu enazından.Kapının önüne gidip ayakkabılarımı ayağıma geçirirken kafamı mutfağa uzattım.Umarım yine kahvaltı hazırlamıyordur bana babannem.
"Çıkıyorum ben." diye bağırdım kapıyı açarken.
"Dur!" dedi babannem.Ayaklarını sürterek yürüyebiliyordu ancak.Mutfaktan kapıya gelmesi 1 dakikayı aldı.Aslında bu koşma haliydi.Elime çikolatalı cevizli keki tıkıştırdı.Koltuk altında sıkıştırdığu kahveyi de çantamın kenarına koydu.Anlımdan öptü."Daha ne bekliyorsun otobüsü kaçırma." dedi ki ben bir şeyi beklemiyordum beni oyalayan oydu.Bir şey demedim.Gözlerimi kaçırıp kapıyı kapattım.
Otobüs durağında başımı durağın camına yasladım.Kulaklıklarımı taktım.Ben tam bir müzik manyağıyım.Şarkıyı öylesine dinlemem.Hissederim.Hayalperestim.Müziksiz hayal kuramam pek.Bir tek gece yatmadan önceki hayallerim var.Olmuyor.Hayal kurmadan uyuyamıyorum.Bir gün tanımadığım ailemle birlikteyim.Bir gün Hawaii'de kumsalda oturuyorum.Srışın sörfçüler yanımdan geçiyor falan.Her akşam o gün içersinde yaşadığım olayları tekrar düşünüyorum replikleri değiştiriyorum.Sessiz kalıp bir şey söyleyemediğim kavgaları karşımdakini testereyle kesmiş halde bitiriyorum.Hayır satanist değilim.Ama mutluyum.Hiç kimsem yok üvey babannemden başka.Ama bunun da değerini biliyorum.Arkadaşım pek yok.Sınıfıma ahmak diyebilirsiniz.Hepsi popüler olma çabalarında.Sakız çiğneyip kırmızı ruj süren ojeli kızlar.Çete gibi gezen kızlar.Mutlaka her gençlik filminde vardır o tipler.Bizdede var işte.
Boru sesiyle irkildim.
Yaklaşık 20 dakka sonra okulun önündeydim.Başımla okulumu süzdüm.Cehennem?Ahmak insan topluluğu?Kelime haznem tükendi.Bu okulda sevdiğim tek şey kütüphanesi.Genelde kimse olmaz.Hiç kimse.Kitapları temizlemeye bir adam gelir genelde.O da her ay 1 kez sanırım.Birbirimizi sallamayız pek.Genelde kütüphanenin arkasındaki deri koltuğa otururum ve kitap okuyup müzik dinlerim.Sorunlarımdan uzaklaştığım anlardan.
"Yürüyecekmisin yoksa?"dedi bir ses.Kendimi okulu izlerken buldum.Hemen kendimi toparladım.
"Tabakhaneye bokmu yetiştiriyorsun?" dedim bir kulaklığı çıkararak.Çocuğun yüzüne baktım.Beni boydan süzdü.Fena değil der gibi bir bakış attı.Muhtemelen okula yeni gelen liselilerden olsa gerek.Bu arada lise üçüm.Bu sene Tomson Koleji'ne bazı transfer öğrenciler olacağı bildirilmişti.Bu da onlardan biri olsa gerek.Sallamadım.Okulun içine girip merdivenlerden çıktım.Sınıfa girdim.En arka sol taraftaki yer benimkiydi.Çantamı yanımdaki sandalyeye koydum.Genelde kimse yanıma oturmazdı.Sınıfta çok ses vardı.Herkes kendi arkadaş grubuna kavuşmuş görünüyordu.Arada "İnekk" diye bağıran sesler,kafama çarpan kağıt topları geliyordu.Kapşonlumu kafama geçirdim.Bu aralar okumaya başladığım "If I Stay"i okumaya başladım.Neden Adam gibi bir sevgilim yok.
Zil çaldı.Masaya uzattığım ayaklarımı kaldırdım.Kitabı zar zor elimden bıraktım ve etrafı izledim.O an içeri Bay Lether girdi.Elinde hiç ayırmadığı deri çantası vardı.Yaklaşık 45 yaşlarında evlilik sorunları olan bir öğretmendi bu.Ahmağın tekidir.Ayağa kalktık.Eliyle oturun işareti yaptı.Fizik hocası kendisi.Ama genelde bize sorular verir bizde yaparız.Öğretmez yani.Bu sene de aynı hocanın olmasına üzüldüm açıkçası.Bize hiç umrunda olmayan yaz tatilimizi sordu.Sonra sınıfta herkes kendi içinde konuşmaya başladı.Dersin ortalarına geldiğimizde kapı çaldı."Gel" dedi Bay Lether.
İçeriye giren uzun boylu.Esmer biriydi.
"Dersinizi böldüğüm için özür dilerim.Bayan Bluss yeni sınıfımın burası olduğunu söyledi de"