Kolumdaki saatte baktım; akrep ve yelkovanın içimden bir şeyleri kopardığı vakitte hayatımın değişmesine neden olacak adımlar atıyordum. Dedemin çiftliğine gidiyordum. Yeni bir başlangıç için hayata, umutlarıma, hayallerime, hayal kırıklıklarıma; ben bitmiş sonlarımın başlangıç olmaya gidiyordum. Saatlerin artık hayal kırıklığı kırıntılarımı toplamalarını değil, hüzün artıklarımı toplamalarını istiyordum.
Bavuluma daha da asılarak otobüs garına doğru yola çıktım. Kulağımda uğuldayan rüzgar gittikçe şiddetini arttırıyor, ceketime dahada sokulmama neden oluyordu. Yaz akşamı bu kadar şiddetlenen rüzgar beni düşünmeye zorluyordu.
Otobüslerin birazdan geleceği mekana geldiğimde kendime bir yer bulup birer kahve içtim. Kahvenin acı tadının bitmesini beklerken çoktan otobüs gelmişti. Hızlanıp beklediğim otobüse girdim. Kendime boş bir cam kenarı koltuğu bulduğumda hemen oraya kuruldum ve diğer yolcularda yerlerini aldığında otobüs hareket etti. Saate baktım: 17:32. Uyku kollarını açmış beni bekliyorken, onu reddedemezdim.
Uykumdan yarım saat sonra şiddetli bir ses tarafındandan sıyrıldım. Herkes telaşla yerinden hareketlenmeye, camlardan bakınmaya başladı. Gözümü dışarıya çevirdim; otobüsümüzün hemen yanında bir kaza yaşanmıştı. Uzaktan gelen siren sesleri olayın ciddiyetini haykırıyordu havaya. Otobüsün yanında oturmuş ağlayan kıza çevirdim gözlerimi. Gözlerinden bir yaş aktı. Arabanın içindeki adam ve kadını sedyeye koyup ambulansa doğru götürdüler. Tam bu sırada küçük kız kaza yapan arabanın içinden çıkan genç erkeğe koşup sarıldı. Otobüsümüzün şöförü genç erkekle konuşmaya başladı. Bir zaman sonra kafalarını salladılar ve bulunduğumuz otobüse doğru yürüdüler. Abisi olduğunu tahmin ettiğim erkek ve küçük kız otobüsün içinde bir süre boş yer bakındılar, benim yanımı fark ettiler ve gelip yanıma oturdular. Yerimde gerildiğimde küçük kız sarsılarak ağlamaya başladı.
Bir zaman sonra kız yaş gözleri ile bana bakındı daha sonra salık olan saçlarımla oynamaya başladı. Yanımdaki erkek önce ona, sonra bana baktı. Tam o an içimden buz gibi su aktı.
''Geçmiş olsun.''dedim. İfadesizce bana çevirdiği mavi gözleriyle cevap verdi;
''Sağol.'' Soğuk tavrı karşısında sustum. Küçük kız ellerini saçımdan çekip başını adını hala bilemediğim erkeğin omzuna koydu. Çantamdan telefonumu ve kulaklığımı çıkarıp en sevdiğim slow şarkılarımı dinlemeye başladım. Bir süre sonra başımı koyduğum camdan kaldırıp yanıma baktım. Küçük kız uyumuş, o ise telefonuyla uğraşıyordu.
Neden ağlamadığını merak etmiştim. O mavi gözlerinden akan yaşları görmek isterdim, gözlerinin gitgide kızarmasını, göz yaşlarının isyanına tanık olmak isterdim.
Gözüm akıp giden yollara daldı. Annem, babam... Tam bir sene önce trafik kazası sonucu kayata gözlerini yumdular, arkalarında beni yalnız başına bırakarak. O gün hala aklımda. Hep beraber bir yakınımıza gidiyorduk. Annemle babam önde, ben arkadaydım. Sonra ne olduğunu kavrayamadım ve siren sesleri ayyuka yükseldi. Onlar benim haykıramadığım çığlıklarım olmuştu. O günden sonra okuduğum üniversitedeki arkadaşlarım ve öğretmenlerim sayesinde bu travmayı atlatabildim ve yaz tatilinin gelmesini bekledim. Yaz vakti gelmişti ve şimdi dedemin tatil çiftliğine gidiyordum. Dedem ne kadar varlıklı olsada, ailem ondan yardım almadan ayakları üzerinde dururdu.
Düşüncelerimden minik kız alıkoydu. Saçlarıma elliyordu, saçlarımın irlanda kızılı renginde olması onu etkilemiş olmalıydı. Saçlarım annemden bir hediyeydi.
''Adın ne?''
''Sedef, peki senin adın ne?'' Cümlem sonunca mavi gözler bana döndü ardından telefonuna geri döndü. Telefonuyla ne yaptığını merak etmeye başlamıştım. Göz bebekleri her bana döndüğünde ürperiyordum. Gözleri inanılmaz derindi ve her baktığımda daha fazla bakarsam boğulacağımı düşünüyordum.
''Aylin benim adım.'' Aylinin de gözleri maviydi. Genetik olduğunu düşündüm. Mavinin mükemmel bir tonunu taşıyorlardı.
Aylin birden abisinin ve benim yanağımdan tutup aramızda 1 cm kalacak şekilde yakınlaştırdı. Kalbimin sesini duyduğumda tepki veremedim. Kan bedenimde şok etkisi yaratırken bedenimin karıncalandığını hiseettim.
Aylin!
''Abime çok yakışıyorsun Sedef Abla.''