Rüya

36 3 0
                                    

Gecenin en karanlik saati'nde yatağının içinde kan ter içerisinde uyandı. Gördüğü rüyanın etkisiyle biraz da korkarak firlamisti biranda.
Eşine bakti hala uyuyordu. Uyandırıp rüyasını anlatmak istedi ama masum halini görünce kiyamadı. Ne kadar da masum uyuyordu. Bir an dünkü kavgaları gözünün önüne geldi. Küçücük bi meseleden dolayı nasıl da kızmış,bağırmışti. Neden bu kadar çabuk ve bu kadar çok sinirleniyordu ki. Ama o da haksizdi demek geldi içinden ama vicdani ağır basıyordu haksız olduğunu bağırıyordu. Tekrar uzandı uyumak için ama gördüğü rüya gözlerini önünden film şeridi gibi geçerken uykuda gözlerine veda ediyordu. Ne demekti ki yuzugunun parmağından çıkıp köyün mezarlığına doğru gitmesi. Anlamsizdi belki ama bu içindeki sıkıntı neydi. Bu ne gördüğü ilk rüyayı ne de göreceği son rüya olacaktı fakat bu,bu zamana kadar gördüklerine hiç benzemediği gibi önceki gördükleri gibi de unutulup gidecege benzemiyordu. Yatağın içinde kivranislari artsa da uyku artmadi. Kalkti,yatağının başucunda duran sudan birkaç yudum aldı. Gençlik yıllarından kalma bu aliskanlikti başucunda su olmadan uyumazdi. Çoğu zaman hiç dokunulmadan dokuldugu hatta eşine çok defa sırf su getirmedigi icin kizdiği olurdu da hiç aksatmadan dururdu o su. Bardağı bıraktı. Gecenin karanlığında gözüne rüyasında gördüğü yüzük takıldı. Yesil taşı ve gümüş işlemeleri pencereden gelen ayın ışığı ile birleşince uykulu gözlerini kamastiriyordu. Kalkti,dışarı çıktı ayın ışığı aydınlatmaya çalışsa da güneşin doğuşuna yakın en karanlik anını yaşıyordu gece. İçindeki sıkıntı daha da arttı. İçeri girdi,penceredeki tabakasını ve muhtar cakmagini aldı dışarı çıktı. İki parmağının arasına önce kağıdı yerleştirip sigarasını sardı,çakmağı çaktı. Bir kaç nefes çekti,tütünün verdiği yalancı bi rahatlık hisssetse de içerisinde kaynayan yangın dudaklarından bir kaç mısra olarak dökülüyordu.

Sogudün yaprağı narindir, narin.
İçerim tanıyor,dışarım serin.

Sigaranın ateşi dudaklarına gelince attı, sigaranın sıcaklığının gitmesinden mi yoksa ne kadar zamandır dışarda olduğundan mıdır usudugunu hissetti. İçeri girdi. Gözlerinde hala uyku yoktu. Bir an için çocukları aklına geldi yavaşça kapılarını araladı. Nasıl da gurur vericiydi dört oğlunun olması. Erkek adamın erkek evladı olur, düşüncesini iliklerine kadar hissetti ve kapıyı kapatıp odasına doğru giderken duvardaki kendi adını taşıdığı dedesinden kalma el yazması dua  kitabına takıldı gozleri. Kaç defa okumaya kalkmıştı da bir türlü tamamlayamamışti.  Gayri ihtiyari olarak çeşmenin başına gitti. Soğuk suyu yüzüne vurdukça sıkıntılarının gideceğini düşünüyordu ama olmadı. Dışarıdan sabahın sessizliğini bozan ses duyuldu. İmam ne güzel okuyordu ezanı. İçerisindeki sıkıntıları sanki söküp cikariveriyordu. Kalkti abdest aldı,ezanın kendine çağıran sesi tamamlanırken. Seccadesini serdi,bu seccade eşinin ceyizinde gelen el işi seccadeydi. Gerçi hiç nasip olmamisti, ona gelen bu seccade de namaz kılmak. Namaza durdu,tekbirini aldı almasına da ne kadar uzak kalmisti namazdan. Okuması gerekenleri okurken dili dolaşıyor başladığı sureyi tamamlayamiyordu. Bu nasıl bi şeydi ki yıllarca durmadığı divanda suç işlemiş küçük çocuklar gibi duruyor fakat hiçbir şey diyemiyor,dili donmuyordu.
Secdeye vardığında artık kendisini tutamadı gözlerinden akan yaşa engel olamıyordu. Ne oldu da sert adam bu şekilde iki büklüm ağlıyordu. Yılların verdiği pişmanlık,suçluluk hıçkırıklara dönüştüğü anda odanın kapısı aralandi. Eşi,

-Mehmet.

 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 24, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Deli MehmetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin