Rüya eve geldiğinde sinirli, bir o kadarda şaşkındı.Evin içinde kendi kendine söylenip dolanıyordu. Bugün kü sabır kotamı doldurmuştum neler olduğunu deli gibi merak ediyordum.En sonunda dayanamadım ve
"Hatun neler olduğunu anlatıcak mısın yoksa bu vazoyu kafanda mı kırayım ? " dedim. Harbinden nolmuştu ulan. Tamam Rüya acı çekmeye alışkındı, kötü bir hayatı vardı ve o benim ruh öküzüm dü, Hayatlarımız birbirine çok benziyordu. Fazla acı dolu, sıradan ve boktan.
"Babam burada Aslı, her şeye rağmen o adam burada.Yıllar sonra adını duymak bile kalbimin paramparça olmasına neden oldu."
"Baban ?? Ba-ba-baban ??? , Rüya sen ne dediğinin farkında mısın, kafana saksı falan mı düştü hatun?"
Evin içinde dolaşıp durmayı bıraktı ve yanıma gelip oturdu. Her şeyi anlattı. Araba kazasını,hastanedeki konuşmaları, 2 çocuğu-ah ,pardon düzeltiyorum 2 taş çocuğu-.
"Evet, bildiğim tabanları yağlayıp kaçtılar."dedi ve güldü ama kırgın bir gülüştü bu, babasını düşündüğü belliydi. Nerde olduğunu bilmek istiyordu ve fırsat ayağına kadar gelip gitmişti.
" O çocukları bulucaz, Rüya." Söylediğim şey pek mantıklı değildi ama Rüya için gerekirse İstanbul'u alt üst ederdim.
" Koskoca İstanbul'da mı ? , hiç sanmıyorum."
"Ne zamandan beri bana güvenmeyi bıraktınız Rüya Hanım."
"Sacmalama hatun sana güvenim sonsuz."dedi ve kocaman sarıldı bana.
"BULUCAZ ULAN" diye bağırdım. O da benim gibi bağırdı.
" Adımızı unutuncaya kadar içmeye var mısın, Aslı." Hatun resmen bana hodri meydan okuyordu.Cevap vermeye gerek bile duymadan mutfağa gittim ve elimde viski şişeleriyle geri döndüm.
Ah,evet. Siz bizi o masum kızlardan falan sandınız ama durum pek öyle değil. Acıları insanı duygusuz biri yapıyor. Hayat acımasızsa bizde ona ayak uydururuz.