Başımı kaldırıp baktığımda ilk gördüğüm manzara maviye çalan gözleri oldu. Evet gözleri çok güzeldi. Baktığmda her şeyi unutup gözlerinin içindeki derinlikte kaybolmako istedim. Bana umutla ve ne olduğunu anlamadığım bi duyguyla bakıyordu. O kadar heyecanlanmıştımki nefes almayı unutmuştum. Gözleri nefesimi kesmişti. Gözlerimi o çok güzel ve masum bakan yüzünde gezdirmeye başladım. Yüzünü ezberlercesine bakıyordum ona. Burnu dikkatimi çekti. O kadar minnak ve şirindiki. Gözlerimi gezdirmeye devam ettim. Onun yüzünü ezberlediğimi düşündündüğümde aklımda en dikkat çekici ve en çok sevdiğim yeri dudaklarıydı. Dolgun seksi ve de kalındı. Alt dudağı üst dudağına göre daha kalındı.Zaten bu da benim için önemlimiydi? "Hayır." dedim içimden ona bakarak dalıp gitmiştim. Aramızdaki bu yakınlaşma beni git gide daha da panik olmamı sağlıyordu. Panik olduğumda da benim tuvaletim gelirdi. Tabiki böylesine romantik bir anı bozabilecek tek şey benim baş belası heyecanımdı. Furkan'a buralarda lavabo olup olmayacağını sordum. Oda kır bahçesinde tuvaletin olmasının pek mümkün olmayacağını söyledi. Ee tabi haklıydı. Kır bahçesinde lavabo ne arasın dimi. Sonra benim zaten aklım başıma gelince çişim geri kaçtı. Bende onun karşısına bağdaş kurarak oturdum. Gülümseyerek ona doğru yaklaştım. O kadar mutluydum ki ağzım kulaklarıma değdiğini sandım bir an. Elimi endişeli bi şekilde ağzımı yoklamak için yanağıma dokunduğumda üstümden koca bi yük kalktı. Çünkü ağzımın kulaklarıma değecek kadar büyümesini hiç istemezdim. Kimse istemezdi. Şimdi her şeyi bir kenara bırakıp sadece susmak ve Furkan'a bakmak istiyordum. Öle oldu zaten. Alnını ve burnunu alnıma ve burnuma deydirdi. İki elini de yanaklarıma dokundurdu. Biraz o şekilde bekledikten sonra kulağıma doğru yaklaştı."Seni seviyorum." diye fısıldadı. Böyle bir sözü beklemiyordum. Çok şaşırdım ve kalbimin durduğunu hissettim. Tabiki de durmamıştı ama benim garip hislerim bu şekilde hissetmemi sağlamıştı. Aslında tek duran organım sadece kalbim değildi. Beynim de iflas etmişti. O an ben ölmüş olabilirmiyim diye şüpeye düştüm. Ama tüm bunları düşünüp hala nefes alıyosam ne ölmüştüm ne beynim nede kalbim durmuştu. Her şey mükemmel gidiyordu. Ve tabiki yine ben her şeyi mahfetmeyi becermiştim. Bir anlık endişeyle kafamı yerden kaldırmayarak durgun vede üzgün bir ses tonuyla "Furkan sen çok çok iyi birisin ama ben... Bilmiyorum içimde kötü bir his var ben duygularımdan emin olamıyorum. Bir çok kez düşündüm. Ama kafam çok karışık. Daha tanışalı ne kadar oldu ki... Nolur bana biraz süre ver. Ben.. ben çok üzgünüm..." dedim. Ve koşarak oradan uzaklaşmayı planlarken duraksamamı sağlayan bir kol elime uzandı. O kol Furkan'a aitti. Ne olduğunu anlamadan aniden dudaklarımda bir dudak hissettim. Evet. Bu dudaklar benim tüm sistemlerimin durmasını sağlayacak kadar etkileyici beynimdeki hücrelerin çalışmasını engelleyecek kadar tatlıydı. Furkan ve ben güneş batmadann önce kır bahçesinde öpüşmüştük. Bu çok romantikti. O an hiç bir şey düşünmemiştim. Düşünememiştim. Kıpırdayamamıştım. Çünkü Furkan kollarını sımsıkı bana dolamıştı. Dudaklarının benden ayrıldığını hissettiğimde ağzımdan iki sözcük çıktı."Seni seviyorum."