Ne yanındayken mutlu olabiliyorum, ne de ayrı kalabiliyorum. Hem armağan gibiydi gidişi hem ceza... Ve bir kez daha anladm, gelişi güzeldin sen sevgili, gidişi degil! Bir kaç promil ayrıldıktan sonra, düşer ayak farkettimki, giderken sadece kendini sökmemişsin benden... Bak ağlasam gözlerim YOK sevgili! Kaç kez dövdü beni sensizlik biliyor musun? Her akşama bir kavga hazırdı. Sen kadar YALNIZLIK, ben kadar HÜZÜN demekti. Ve akşam, damarlara hüzün enjekte etmek iyi bir bahaneydi. Karanlık çökünce, gündüz taşıdığım MUTLULUK MASKESİNİ çıkarıp, gözyaşımla yıkılıyordum. Sonra sana gelmek istiyordum, yalnızlığım izin vermiyordu.. Bu kadar AŞIKKEN, aşkın en sevdiğim yerinde cayıyorum, kendimden. Ne acı değil mi? insanın aşkına kendisiyle ihanet etmesi! Bir saatin, kendi gösterdiği zamana küsmesi gibi.. AŞK eğlendirmeyen bir şakaymış... Son âna kadar gülmeyi beklerken anladım.....
Hayat tablomda eğleşen isimsiz acılara, aşkın tepe takla edilmiş hengâmesinden bakmak neyi iyileştirir ki? Kendine KAHRAMAN olursun en çok, Bana ACI! kendini onarmak neye yarar ki başkalarını yaraladıktan sonra? Keşke giderken bende hiçbir iz bєırakmasaydın. Çünkü; seni unutmak istedikçe en çok senden kalanlar seni hatırlatıyor, SEN değil! Seni benim gibi kimse sevmiyecek!♥ diye kandırmışım kendimi... Oysa seni onlar gibi seven hep ben olmuşum... Ertelenmiş ayrılıkları düşününce ANLADIM! AŞKTI işte... Varmışçasına bulduğum, yokmuşçasına
yaşadığım...♥♥♥♥HÕşĈĂҚĂĹ♥