"Lou,lütfen bir şeyler ye." Diye yalvardı Jay ona bir kez daha.Son birkaç ayda olduğu gibi,Louis zar zor bir şeyler yiyordu.Yediğindeyse az yiyordu ve bu onu seven herkesi çok endişelendiriyordu.
"Daisy-Daisy nerede?" Diyebildi Louis.Günlerdir ilk defa konuştuğu için,annesi gülümsemeden edemedi,her ne kadar Louis'nin sorusuna iç çekse de.
"Tatlım,kızları birkaç hafta önce büyük annene gönderdim,hatırlamıyor musun?" Dedi Jay,zavallı oğlunun saçlarını okşayarak.Oğlu son birkaç saattir yaptığı gibi tekrar camdan dışarı baktı. "Louis?" Cevap yok.Boşuna umutlanmıştı,Louis'nin düzeleceği falan yoktu,en azından uzun bir süre için.Tekrar iç çekti ve elindeki çorba kasesini yatağın yanındaki komidine,belki olur da yer diye bıraktı.Eğilip Louis'nin başına bir öpücük kondurdu ve kapıyı açtığında dönüp ona bir kez daha baktı.Hayır,son birkaç ay rüya falan değildi,oğlu gerçekten bu haldeydi.Gözünde yaşların biriktiğini hissedince kapıyı sıkıca arkasından kapatıp odadan çıktı.Louis'nin onu ağkarken görmekten nefret ettiğini biliyordu.Oğlunu bu hale getiren şeyin ne olduğunu bilmiyordu.Louis dışında hiç kimse bilmiyordu.Ama her ne olduysa bu haldeydi ve düzelmiyordu.Son birkaç ay cehennem gibiydi.Şakacı,neşeli ve gittiği her yere neşe saçan oğlundan eser kalmamıştı.Bambaşka birine dönüşmüştü.Günlerce yataktan sadece tuvalete girmek için çıkan,yemek yemeyi açlıktan ağlayacak noktaya kadar gelinceye kadar reddeden ve saatlerce tek bir noktaya bakıp,zar zor konuşan biri haline gelmişti.
Bu sırada,odasında her zamanki gibi yalnız kalan Louis,gözlerini kapadı.Belki biraz uyku ona yardımcı olabilirdi.Son zamanlarda gerçekten olmuştu.Onu bu acı verici,katlanılamaz ve en önemlisi yapayalnız dünyadan koparıp,tıpkı birkaç ay önceki gibi,sahip olmak istediği,ve bir zamanlar olduğu bir dünyaya götürüyordu uyku.Yüzünün güldüğü bir dünyaya.
~*~
"Gel buraya seni piç!" Her ne kadar ciddi ve kızgın görünmeye çalışsa da,gülmeden edemiyordu.Az önce kafasına kocaman bir kar topu fırlatan sevgilisini kovalamaya devam etti.
"Lou,özür diledim ya!" Diye kıkırdadı Harry.Ve en sonunda yüz üstü karın üstüne düştü. "Ah."
Bu sefer kıkırdayan Louis'ydi. "Karma." dedi kendine gelince.
"Ah,şu işe bak,tahmin et kim bugün tek bir öpücük bile alamayacak?" Dedi Harry ayağa kalkıp yüzünü temizlerken.
"Harry,beni bugün en az milyonlarca kez öpeceğini sen de biliyorsun." Dedi Louis tek kaşını kaldırarak.
"Doğru." Harry omuzlarını silkti."Hadi gel,gidip biraz sıcak çikolata içelim,donuyorum." Ve sanki titriyormuş gibi yaptı.
"Isınmak için sıcak çikolatadan başka bir şey düşünmüştüm ama,öyle olsun Harold." dedi Louis yürümeye başlayıp.
"Hey." Harry Louis'nin bileğini tuttu ve onu kendisine çekti. "Bu fikri sevdim."
Louis kaşlarını kaldırdı ve erkek arkadaşının onu öpmesine izin verdi.
"Seni seviyorum."
~*~
Uyandığında nefes nefeseydi.Bir anı daha.Burnunu çekti.Ağlıyor muydu?Bu noktada ağlamasının hiçbir önemi yoktu gerçi.Hiçbir şey olanları geri almayacaktı.Hepsi onun suçuydu.Eğer aptal bir korkak olmasaydı,şu an o anılara bir yenisini daha ekliyor olabilirdi.Ama öyleydi ve yapacak hiçbir şey yoktu.Harry gitmişti ve bir daha asla geri gelmeyecekti.
~*~
Artık Jay'in canına tak etmişti.Oğlunu bu kadar üzen her neyse,bulmakta kararlıydı.Eski oğlunu geri alacaktı.Evet,bunu yapabilirdi.Değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Till The Very First End (Tek Bölümlük)- {Larry Stylinson}
FanfictionLouis neşeli,şakacı ve ilgiyi fazlasıyla seven genç biridir.Fakat birdenbire içine kapanık,sakin ve sessiz birine dönüşünür ve kimse bunun nedenini bilmez.Neredeyse.