Sıcacık yatağından annesinin haykırışlarıyla fırladı.
(Kamelya! Kalk artık, yine geç kalıyoruz anneciğim.)
Saatler öncesinden uyanıktı Kamelya.
Kendisi uyumak istesede düşünceleri onu dürtüp uyandırırdı her sabah.
Dört duvara benzetirdi hayatını Kamelya.
Sağı hüzün, solu karmaşa.
Arkası dert yumağı, önü kocaman bir engel yüksekliği...
Uçsuz bucaksız hayal dünyasında sabahları erkenden uyanıp, kaybolmayı alışkanlık haline getirmişti son zamanlarda.
En sevdiği, evi kadar sıcak eğitim yuvasına gitmek istememesi Kamelya'nın aklına gelen en son şey olmalıydı.
Buna kendisi bile inanamıyordu.
Son zamanlar...
Neleri sığdırdı yaşamına.
Kayboldu gülüşleri, özgüveni, sevecenliği.
Hepsinin yerini düşünceler aldı.
Nasıl almasın ki!
Tek başına yürüdüğü okul yolunu bile artık kendi gidemeyecekti,
Ailesine yük oluyordu,
En önemli parçası eksik yapboz gibiydi kendince...
Bu vesveseler her geçen saniye Kamelya'nın içini siyaha boyuyordu.
Bu günden tam 4 ay önce Haziran ayında başladı kararmış günleri.
Kardeşi Dolunay'ı parka götürmüşlerdi annesi ile.
Evin önüne çıktıklarında kardeşi koşarak Anayol'a doğru ilerlemeye başladı.
Son anda Kamelya onu kolundan yakaladı.
Tam bu sırada ayağı taş kaldırımdaki büyük, oyuk çıkıntıya takıldı.
Başını vurmuş, doğrulmaya çalışırken hızla yaklaşan arabanın kurbanı olmuştu.
Annesi evden son anda çıkmış; bu manzara karşısında ne yapacağını bilemez vaziyette kızını sağlık ekipleri ve babasının yardımıyla hastaneye götürdüler.
Bacağı kaldırımın bitimindeki aralık halinde duran demirlerin arasına sıkışmış ve zedelenmişti.
Birkaç ameliyat sonunda Kamelya yenik düşmüş; bacaklarını kaybetmişti.
Gözlerini açtığında bunu kızlarına nasıl aktaracaklarını kara kara düşünen aile
ve en önemlisi; kızlarının bu durumun nasıl üstesinden geleceğini düşünen çaresiz bir aile tablosu vardı.
Ve hiç kolay olmadı aileye.
Kamelya'ya.
(Bacaklarım!) dedi; nefes alamadı annesi.
(Hissetmiyorum baba!) dedi; boğazına dizildi kelimeler, gözyaşları...
Devreye doktor ve birkaç hemşire girmişti, fakat hiçbiri onları görmüyor, duymuyor; anlayamıyorlardı.
On üç yaşında Kamelya.
Cıvıl cıvıl bir kız çocuğu.
duygu ve hayal dünyası güçlü bir kız çocuğu...
Hayallerinin hiçbir sahnesinde buralar yoktu.
Ailesini kaybetmek, arkadaşlarını kaybetmek, istediği mesleğe kavuşamamak veya tam tersini hayal etmişti belkide.
Bacaklarını kaybetmek aklının ucundan bile geçmemişti.
Zor bir insana dönüşmüştü kendince.
Parçası eksik yapboz gibi hissediyordu,
Eksik, yük, karanlık...
Bu vesveseler içinde her geçengün artıyordu.
Karamsar düşünceleri her geçen gün Kamelya'nın içini Siyah'a boyuyordu.
Peki ailesi onun bu haline katlanabilecekmiydi?
çevresindeki tanıdık tanımadık bütün herkes yaratık görmüş gibi bakmayacaklar mıydı ona?
Kaldırabilecek miydi bütün bunları?
sevecekmiydi ailesi onu?
Kimi gerekli kimi saçma düşünceler her gün kafasını kurcalıyordu.
Atlatabilecek miydi?
Bacaklarının eksikliğini giderebilecek bir yol bulabilecek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kamelya
Teen FictionHüzünlerini, mutluluklarını, acılarını, korkularını... Hepsini minicik kalbine sığdırmış, kalanları sarı saçlarının arasına, mavi gözlerinin derinliklerine saklamış, savaşçı bir Kamelya'nın yaşam öyküsü...