Yeni okuluma gideceğim için heyecanlıydım. Kksksn ne diyorum lan ben? Gayet sülalem raad. Yeni okuluma kayıdımı da yaptırdı babam. Böyle ihtişamlı bi' okul düşünün bahçesi falan yemyeşil... Şimdi de unutun çünkü öyle bir okula gidemeyeceğim. Bildiğimiz şu tipik orta halli okullardan.
Ben bunları size anlatırken biri Hüsnamettin ile ilişkimi kesiyordu. Bu arada fesatlaşmayın Hüsnamettin benim ponçik yastığım.
"Ablağağağa kalk lan, bak yüzüne osururum görürsün. Yaparım bilirsin, deliyim gözü kara deliyim yakarım romayı da yakarım ben." Diye şarkıya başlarken Tuna, benim sinir sistemim üzerinde dev hipopotamlar hopluyordu. Sen kimsin de Hüsnamettinle beni ayırıyorsun?!
Çevik bir hareketle Tuna'yı otutturup üstüne çıktım ve Hasibeyi yüzüne doğru bastırdım. "Nah osurursun gerizekalı. Bok ye! Zuhahahhah" diye gülüyordum. Ben Açelyayım nerede altta kaldığım görülmüş?Ben yine dalmış gitmişken Tuna'nın yorgun çırpınışlarını gördüm. Allah dedim bir kaslı bu dünyadan eksilmemeli dedim ve yüzündeki Hasibeyi çektim. Hasibe Hüsnamettin'in ikiz kardeşi bu arada. Biliyorum "şizofren gibi lan bu kız diyorsunuz" ama napalım, nobadi iz pörfekt.
Tuna bana 'gerizekalı, amip soylu plankton' gibi orjinal küfürlerinden ederken ben onu odamdan kovuyordum.
"Giyin de gidelim kıçı boklum." diyip son sözü söyledi ve odamdan çıktı.Lacivert-gri okul formamı giyerken gerçekten mutsuzdum. Yaklaşık 10 gündür kıçını Nezaketten -tatlış koltuğum- kaldırmamış biri olarak gayet üşeniyordum. Zaten okul formasını da insanlar beğenmesin, giymekten tiksinsin diye gıcıklığına bu formayı yapmışlar gibi düşünüyordum.
Kahvaltımı hunharca yaptıktan sonra annemin yanaklarını sulu sulu öptüm ve ısırdım. Bu kadar ponçik yanakları olmak zorunda mıydı? İnsanın sevdikçe sevesi geliyordu. Adeta bebek poposu kadar pürüssüzdü. Ben yine amaçtan saptım tabikisi.
Herneyse annemi öptükten sonra dolmuşa ilerledim. Bizim yer cücesi Tuna, şanslı biç olduğu için babamla arabaya binip gidiyordu. Babamın işyerinin hemen yanıydı okulu. Ben ise dolmuşlarda sürüneyim. Zaten Açelya kim ki?
Geçen seneki dolmuşçu amca aynı yerinde, aynı tiple, aynı tepkilerle oturuyordu. Akbili basıp geçtim. Herzamanki gibi dolmuşçu amcaya selam verdim, hafif yellenmesini izledim ve en arkadaki yerime doğru ilerledim.
Geçen seneki dedikoducu teyzeyi gördüm, bana el sallayıp herzamanki yerime elini koymuş tutuyordu. Bakalım ne dedikodular var bu yıl?
Asiyenin kızının kocaya kaçması gibi yararlı bilgiler öğrendikten sonra eski okulumun yanındaki okula ilerledim. Yalnız eski okuluma sanki ihanet ediyormuş gibi hissetmem normal mi?Girişten girmemle erkekleri kas tarayıcısına almam bir olmuştu. Lan nerede bu yeni okuldaki Franciscolar? İki masum kız rolü oynayıp, kas elleyecektim ben. Hep öyle oluyordu hani. Bir tane yok.
Sınıfımı önceden bildiğim için direkt üst kata yönelip, merdivenleri 3'er 5'er çıkıp sınıfıma hunharca giriş yaptım. Çantanı direkt içeri doğru fırlattım. O sırada tiz bir çığlık işittim. Kulaklarım yether diye bağırıyorlardı isyan ediyorlardı, artık dayanamayıp kanayacaklardı.
Bağıran ses kaynağına yaklaşıp kafasını ittirdim. "Bi susmak bilmedin dingil kulaktım kanadı lan burada." dedim ve arkalarda boş bir sıraya oturdum. Kız mal mal bana bakıyordu. Bende 'açıkta bir yer mi gmrdün gardaş!?' bakışımı attım. Tiz sesli, kulak tırmalayan kız yanındaki taş çocuğa döndü ve
"Aşkaaağağağam bu kız çantasını bana fırlattı, kafama vurup dingil dedi ayrıca seni şu an gözleriyle soyuyoğooğoğoğ." Dedi.
"Bir: ben o çantayı gelişi güzel fırlattım. Bu çığlığa maruz kalmaktansa bileklerimi kesmeyi tercih ederdim ayrıca senin bitli kafana atmışsam ne olmuş yani sana yararı var şu an. İki: ben kimseye boşu boşuna hakaret etmem o kadar abartmadaydın sana dingil demezdim. Üç: ben senin çarpık yüzlü aşkoğoğooona kalmadım." dedim ve kafamı sıraya koydum. Sonra neden Açelya hazır cevap? Beni siz böyle davranmaya zorluyorsunuz. Anlatamıyorum galiba ya.