A rh(-)

7.8K 453 90
                                    














Uzun ve sislerle kaplı bir yol...
Korktuğum için göğüs kafesimi delmek istermiş gibi atan kalbim...
Hayatım boyunca hiç bu kadar diken üstünde hissettiğim zaman dilimi olmamıştı. Yüzüm kesinlikle bembeyaz olmalıydı ki titreyen ellerimin de yardımcı olduğu söylenemezdi. Sessiz bir şekilde yutkunuşum da bu faktörlerin üzerine tuz biber olmuştu.
Bayılacakmış gibi hissetmem gayet normaldi değil mi?

İlerlediğim yolun iki yanında sıra sıra dizilen ağaçların sarkan kuru dalları korku filmlerinden fırlama bu ortama daha da korkutucu bir hava katıp olmayan sakinliğimin eksilere inmesine sebep olmuştu. Tanrım, buradan akıl sağlımı kaybetmeden geri dönersem her gün dua edeceğim, yemin ederim. Bu, öylesine söylemiş olduğum bir cümle değildi. Kesinlikle yapacaktım. Tabi sağ salim dönebilirsem...

İsteksiz adımlarım karanlık yolda ilerlerken en ufak bir seste bile çığlık atmamak için elimle ağzıma kapatıyordum. Ölümüne korkmama rağmen geri dönmek gibi bir şansım yoktu. Git. Yap. Dön.
Bu kadar basitti.
En azından basit olmasını umuyordum.

Geri döndüğüm vakit Yoongi hyung ve Taehyung'a günlerini gösterecektim ama daha önce de dediğim gibi; ilk olarak şu kahrolası cezamı tamamlamam lazımdı.

Tahminlerime göre on dakikaya yakın sürede ormanı geçip eski şatoya varırdım ve yarım saat içinde herhangi bir fotoğraf çekip geri dönerdim. Bu düşünce gergin dudaklarımın kıvrılmasını ve az da olsa korku kısmını kafaya takmamamı sağlamıştı.
Kalp atışlarımın normale döndüğünü de hissedebiliyordum. Bu iyiydi cidden.


*

Tahminlerimde yanılmamıştım. On dakika içinde ormandan çıkmış, ürkütücü görünüşlü devasa şatoya varmıştım bile. On katım kadar olan iki kanada sahip yapının, üzerinde türlü yaratık oymaları bulunan siyah kapısıyla bakışırken içeriye nasıl gireceğimi düşünüyordum. Cidden merak ediyorum da neden her şey bu kadar büyüktü? Saçmalamayın, tabi ki de ben kısa değildim!

Ah her neyse. En son ne diyordum?
Hah.

"Tanrı aşkına nasıl gi--"

Cümlemin sekteye uğramasına sebep olan durum; ayaklarımın altındaki zeminin bir anda kaybolmasıydı. Yaşadığım şoktan kaynaklı kısa süreliğine tepkisizliğim en sonunda kendime gelip yüksek sesli bağırışımın ses tellerimi yakacak şekilde titretmesine sebep olmasıyla son bulmuştu.

Çığlıklar atarak düşüyordum... Bu sanki su parkındaki en dik kaydırağa binmek gibiydi. Tek fark etraf zifiri karanlıktı ve zemin ıslak değildi.

Ve ben her ne kadar sırası olmasa da başka ceza bulamayıp beni buraya gelmek için zorlayan ikiliye en ağır küfürlerimi armağan etmekteydim.

Buradan bir kurtulayım...











Açıklama:

Hikaye, düzenlenmektedir. Halen daha takip eden herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Yıllar önce yazdığım ergen aklımın ürünü olan bu hikayeyi sevdirebildiysem de ne mutlu bana. ♥

Ayrıca, düşüncelerinizi bilmeyi de çokça isterim. Ne olursa olsun...

















More Blood // JiKook	✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin