Giriş

22 1 0
                                    


Bir gün okuldan eve döndüğümde bir şeyin farkına vardım: Mutlu değildim. Uzun zamandır gerçekten yaşıyor gibi hissetmiyordum. Ve öfke doluydum. Kime karşı, neye karşı olduğu konusundan hiçbir fikrim yoktu. Benle alakası olmayan insanlardan nefret etmeye başlamıştım. Birde buna sinirlenip her an sabrım taşacakmış gibi hissediyordum.

Bir şeylerden bıkmıştım. Hayatımdan mı, kendimden mi emin değildim. Ama boşluğa düşmüş, boğuluyor gibi hissediyordum. Yaptıklarım amaçsız gelmeye başlamıştı. Okula gitmek de ders çalışmak da istemiyordum. Her şeyi akışına bırakmak istiyordum. Hatta kötü kız rolüne bürünüp umursamaz olmak bile geçmişti aklımdan. Allah biliyor ya içimden gelen buydu. Amacım dikkat çekmek falan değildi. Tersine göz önünde olmaktan nefret ederdim. Ama.. ne bileyim kimseyi umursamamak istiyordum işte. O zaman kimse beni rahatsız etmezdi. Ve bende.. bilmiyorum. Sadece istiyordum. Neden istediğim ve ya sonunda ne olabileceğini düşünmeden. Hayatımda adrenalin istiyordum.

Benimle yaşıt olan kuzenim Ezgi, ona bunları anlattığımda zorlu bir ergenlik geçirdiğimi ve babamla konuşup bir psikologdan randevu almamı söylemişti. Benden bir yaş küçük olan kuzenim Kerime ise -bu onun ikinci adıydı ilk adı Sevim'di. Ama Ezgi ve ben o, bu addan nefret ettiği için ona böyle sesleniyorduk- Mart ayından gireceğim üniversite sınavından dolayı stresli olduğumu söylemişti.

İkisi de yanılıyordu. Ufak psikolojik sorunlarım olabilirdi. Hangi insanın yoktu ki? Sınav stresi yaşadığım da doğruydu. Ama bunun hissettiklerim üzerine olan etkisi kesinlikle yüzde birdi. Ya da sıfır virgüllü bir şeyler...

Ben kendimi anlatamadan kızlarla internetten takip ettiğimiz yabancı bir dizinin yeni bölümünü izlemeye başlamıştık. Zaten hiçbir zaman kendimi anlatmakta iyi olamamıştım.

Ertesi gün okula gittiğimde ve hayatımda ilk defa matematik yapamadığımı fark ettiğimde daha da sinirlendim. İlkokul da hiçbir zaman sayısal derslerle aram iyi olmamıştı. Ama liseye geçtiğimde sanki beynime sihirli bir değnek değmiş gibi tüm dersler bana çocuk oyuncağı gibi gelmeye başlamıştı. Kesinlikle sıkı ve ya düzenli çalışmıyordum. Derste dinlemem ve kafama esince birkaç test çözmem yeterliydi. Sadece bunları yaparak üç sene okul birincisi olmuştum. Ama şimdi en basit yaş problemini bile çözemiyordum.

Sinirle kalemimi bıraktım ve tahtada soru çözen matematikçiyi izlemeye başladım. Ne anlattığı hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.

Kendine oyalanacak bir şeyler arayan gözlerim ön sırada oturan Mert'in elindeki telefona takıldı. Normalde onun yanında oturmamasına rağmen bu derslik yanına geçmiş olan Barış'a bir mesaj gösteriyordu. Yorgun gözlerim mesajı okuyabilecek kadar net görmüyordu. Bu yüzden dikkatle onları dinlemeye başladım.

"Dünkü maçtan acayip kazandım oğlum. Umut manyak dövüşüyor. Yarın sende gel birlikte bahis oynarız. Sonra bölüşürüz."

İkisi de muay thai ile ilgileniyordu. Her zaman onlarla bunun hakkında konuşurduk. Onları sınıfta dövüşmeleri için ikna etmeye çalışırdım ama her zaman gülüp geçerlerdi. Sonra düşündüm: Acaba bahsettikleri dövüşe onlarla gitmeme izin verirler miydi?

Teneffüs zili çaldığında sıramı hafif öne ittirerek onlara yaklaştım. "Pşt!" diye seslendiğimde ikisi de bana döndü. "Dövüş mü var?"

Mert dövüş hakkında konuşmayı sevdiğinden hemen bana döndü. O şiddetle ilgili her şeyi severdi. "Uf Esin, dün bir maça gittim.. manyaktı." Ve her zaman manyak derdi. Öyle ki tüm sınıf her şeye manyak demeye başlamıştık. "Ben hayatımda o kadar müthiş bir şey görmedim. Yerin altında eski bir mekândaydı bir de. Uf..." Barışla bir süre onun uf deyişindi dinledik. Kendini kaptırmıştı. "Manyak havalıydı."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 29, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Benim HikayemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin