"Hey kalk artık uykucu " Buğra kolumda göçük yaratmaya çalışırken huzursuzca kıpırdandım. "Sana diyorum hey !" Bu nesi sesi be böyle !?
"Sana diyorum muşmula surat !" muşmula mı dedi o bana ? O bana muşmula mı dedi ? O ne dedi öyle ? Koltuğun şeklini almış omurgamı sıvazlayarak doğruldum ve başımda dikilen buğraya öldürücü bakışlar atarak söylendim.
" O gudubet sesinle uyandırmasana beni ! Karabasan sesleniyor sandım be"
" Çok konuşma muşmula surat, horlaya horlaya bi uyutmadın zaten. Ses, ses degil siren mürabek." O an aklıma otobüse bindiğimden beri bakıştığım Maviş gözlü çocuk geldi. Hızlıca etrafı tarayınca hala sol çarprazda oturuyor aynı zamanda bizi dinliyor olduğunu gördüm.
Şimdi sıçtın buğra !
Saçlarını tutup çekistirmeye başladığım an " Bıraksana kızım toplum icindeyiz " dedi. "Yabani domuz seni ! Toplum icinde oldugumuzu simdimi anladın. Seni öldüreceğim bugiş ! " küçüklükten beridir hiç sevmezdi bu lakabı. Ne zaman kızsam bende ona 'Bugiş' derim. Biliyorum kötüyüm.
Son bir pençe darbesi atıp, Saçlarını bıraktım. Belki verdiğim tepki fazlaydı ama Maviş te çok yakışıklıydı be ! Molalarda Buğra yanımda oldugu için sadece bakışabilmiştik. Bu Buğra talih kuşumu havada yakalayıp kanatlarını kesiyordu her seferinde.
Otobüsten inince Izmir havasını özlediğimi anladm. Eylül ayındaydık ve iner inmez o ferah esinti beni karşılamıştı. Izmirin en çok sevdiğim yanı nem oranının az olmasıydı. Temmuzda gelsemde yine buranın havasını seveceğimi biliyordum. Belkide sadece Izmiri sevdigim icin böyle düşünüyordum. Her neyse..
Yanımda hissettiğim hareketlilikle Buğraya baktım. Şuanda Onu Dışardan biri olarak izlesem korkacağım, yusuf yusuf olacağıma emindim. Ama o benim biricik ikizim -1 dakika arayla hala ben abiyim desede- olduğu için alaycı bakışlarla ikizime baktım.
" Seni bade 'ye söyleceğim."Hadi ama nerde sert Buğra nerde benim ikizim ?! Yüz ifadem hangi acınacak haldeyse bundan zevk alarak, iki kulağına birden yetişen ağzıyla o sinsi sırıtışı yakaladım.
Seni pislik bugiş !
Bade buğranın yıllanmış aşkıydı. Babam ve Bade 'nin babasıda çok uzun süredir arkadaşlarmış. Bade 'nin babası yani Zeki amca, Şükran teyzenin -Bade nin annesi- doğum sancıları tutunca hastane parasını alıp evden çıkmışlar, fakat yolda serseriler sıkıştırıp parasını almak istemişler. Babamda biz doğalı 3-4 gün olduğu için hala hastanedeymiş, hastane yakınlarında eczane ararken görmüş zeki amcaları. Hemen koşup yardım etmiş, hasteneye kadarda eşlik etmiş onlara.
O gün Bilmeden kızına çok büyük dostuk kazandırmış, oğluna ise çok güzel bir Aşk.Bade benim aynı anneden doğmayan kız kardeşim, Buğra kadar sevdiğim canımın yarısı.
Ama Bade için tabii ki Buğra önde gelicektir. Çünkü geçen yıl birbirlerine olan aşkalarını itiraf etmiş, tam 1 yıldır sevgili kademesine ayak basmışlardı zaten bizde bu yüzden izmirdeydik. Buğra bey ve Bade hanım aşk tazelesinler diye.
Yüzündeki kırmızı çizgi halindeki tırnak izini işaret parmağımla gösterek, "Sen Bade 'ye bunu söylersen, Bende Istanbul 'da kızlara asılıyor Buğra derim ! "
Buğranın yüzündeki sırıtış silindi, ve aynı saniye içinde kaşları çatıldı.
"Sana mı inanır bana mı ? " dedi. Çelişkide kalmış yüz ifadesiyle. Aslında kesinlikle Buğra'ya inanırdı ama bunu Sevgili ikizim bilmediğinden rahat bir tavır takınıp gülümsedim."Sence ? " Yüz ifadesine kalırsa Işe yaramıştıda. Ikizimsin ama beyninin fazlalıği bende kalmıs be. Bugiş.
"Tamam be tamam . Düş önüme. Taksi çağırdım önüme kaç dakikadır bekliyor adam." Ve gooool!
"Tamam bugiş " deyip öpücük yolladım. Bu kez birşey demedi ama bu sözü sevmedigini belli edercesine yüzünü buruşturdu. Ben önden o arkadan takiye doğru ilerliyorduk. Tam taksinin kapısını açıcaktım ki gördüğüm şeyle duraksadım.
Bizim maviş, bir kızla taksiye biniyordu. Kızı arkadan görmüştüm ama bayaa samimi görünüyorlardı. Sarı uzun saçları beline kadardı, uzun bacaklarını sergilemiş ancak kalçasını kapatabilen bir elbise giymişti. Topuklu ayakkabıları 10 cm vardı galiba. 1.70 lik kız 1.80 olmuştu.
Ne sanıyordun ki ha it bakmış ha o maviş.
Iç sesime hak verip taksiye bindim. Buğra çoktan taksiye binmiş dikiz aynasından yüzündeki eserime bakıyordu. Bu hali komiğime gitsede sesimi çıkarmadım.
Şoföre yolu tarif edince adam başıyla onaylayıp yola koyuldu.
Aklıma telefonum gelince yanıma aldığım sırt çantamı karıştırıp telefonumu buldum. Otobüste usül gereği kapatmış olduğum telefonumu açınca ağzımdan bir "yuh " çıkmasına engel olamadım.
Bade 15, annem 3, babam 7 kez aramıştı.
Buğra bana dönüp ' ne oldu ' dercesine bakınca " 25 cevapsız çağrı, çok seviliyorum sanırsam " dedim. Buğra da telefonunu alıp bakınca " bade 42 kez aramış " dedi.
Eveleri otogara yakın olduğu için 5 dakikada gelmiştik zaten eve. Arabadan inip bavulları alan buğra " git kapıyı çal " dedi. Emrin olur diyecektim ama taş gibi bavulumu sırtlanınca tek kelime etmedim. Gıcıktı, öküzdü, hödüktü ama centilmenliği tutuyordu işte arada.
Bade lerin 2 katlı müstakil evlerinin bahçesiden içeri girdim. Bahçe tam anlamıyla pembe,beyaz,sarı güllerle doluydu. Buda şükran teyzenin gül aşkını gösteriyordu. Papatya, kaktüs, bir meyve ağacı için fidan bile dikilmemişti. Sadece gül vardı.
Ortadaki taşlı yoldan yürüyüp çelik kapıya ulaştım. Zili çalmak için elimi kaldırdığım an, kapı açıldı.
Karsımda gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş şükran teyzeye baktım. Solgun ve bitkin görünüyordu. Burnunu çekip birşey söylemek için ağzını açtı ama sonra vazgeçip kapadı. Bu sırada Buğrada kapıya yetişmişti. "Ne oldu şükran teyze ?" dudaklarımdan istemsizce çıkan kelimelerin dilimden dökülmesine izin verdim.
Şükran teyze birçok duyguyu barındıran gözlerini - neden bilmem ama en çok nefret - buğra ya dikti.
"Bade ' yi kaçırdılar "
Multi : Buğra
Umarım beğenirsiniz. Eksiklerimi yazarsanız çok sevinirim :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİN İÇİNDE
RomanceYatakta bana dönmüş bir elini yanağıma koymuştu. Işıl ışıl açık renk kahveleri benim grilerimle buluştu. Gözlerinde bir çok ifadenin aynı anda geçtiğini görebiliyordum. Acıma duygusu bile vardı belki. Bir damla Gözyaşım bana itaat etmeyip akınca. Is...