Tek temennim, bölümü sevmeniz. İyi okumalar!
"Loretta Collingwood!"
Kafamı sıradan kaldırıp ellili yaşlardaki matematik öğretmenime, Bayan Harwell'e baktım. Yeşil gözleri üstümdeydi. Benden bir açıklama bekliyor olmalıydı. Dersiyle ilgilenilmemesi en nefret ettiği şeydi, ben de genelde dersle en çok ilgilenen öğrenci olduğum için bu sorumsuzluğumun nedenini merak etmesini normal karşılıyordum.
"Kendimi iyi hissetmiyorum," diye özetledim durumumu. Yalan söylemiyordum. Cidden kendimi berbat hissediyordum. Midem çok kötü bir biçimde ağrıyordu. Ağrıdan dersi dinlemeyi bırakın, düz duracak halim bile yoktu.
Bayan Harwell anlayışla gülümsedi. "Revire gitmek ister misin?"
"Gidebilir miyim?"
"Tabii."
Zar zor gülümsedim ve çantamı toplayıp ayağa kalktım. Bayan Harwell'e teşekkür edip sınıftan dışarı çıktım. Koridorlar boştu. Bayan Harwell beni teneffüse kadar bekletmediği için şanslıydım, eğer teneffüs olsaydı kalabalıkta ilerlemek daha sancılı olurdu.
Karnımı tutarak, iki büklüm bir şekilde revire doğru ilerledim. Sabahtan beri böyleydim. Geçmiyordu ve o kadar kötü hissediyordum ki, her an ağlayabilirdim.
Revire girdiğimde içerisinin boş olduğunu gördüm. Aklıma doktora gitme fikri geldi ama doktor yürüyerek gidilebilecek mesafede değildi. Annemi veya babamı arayabilirdim ama gelmeyeceklerinden emindim. Bu çaresizlik hissi sinirlerimi daha da bozdu ve ağlamaya başladım. Gözyaşlarım durmak bilmeden akarken, Ashton'ı gördüm. Merdivenlerden çıkıyordu. Sonra beni gördü ve yüzü garip bir hal aldı. Koşarak yanıma geldi.
"Hey, iyi misin sen?"
Gözyaşlarımı sildim ama ağlamamı durduramadığımdan yanaklarımdan süzülmeye devam ettiler. "İyi gibi görünüyor muyum?"
"Doğrusunu istersen," diyerek dürüstlükte çığır açan bir şekilde devam etti. "Bok gibi görünüyorsun."
Bana yardımcı olmuyordu. Ağrım ise daha da şiddetlenmişti. Elimi mideme bastırdım ve geçmesini diledim. Dilemekle geçmeyeceğini biliyordum tabii, benimkisi bir umuttu sadece.
"Revirdeki kadın birkaç ilaç almak için dışarı çıkmış olmalı. Sana yardım bulmamız lazım."
Ashton belimi kavrayıp içerideki sandalyeye oturmamı sağladı. "Bekle burada. Ben sana yardım edebilecek birini bulayım."
"Beklemekten başka ne yapabilirim ki?" dedim o dışarı çıkarken. Bu, Ashton'ı derste olması gerekirken koridorlarda gördüğüm ikinci andı. Derslere hiç mi girmiyor diye merak ettim. Okulu umursuyor gibi göründüğünü söyleyemezdim.
Aradan birkaç dakika geçtikten ve gözlerim ağlamaktan yanar hale geldikten sonra Ashton geri döndü. Berberinde de Michael'ı getirmişti.
Onu gördüğümde kafamdan aşağı kaynar sular dökülmüşe döndüm. Sinirle ayağa kalktım ama acı o kadar yoğundu ki yerime oturmak zorunda kaldım.
"İşte yardım," dedi Michael'ı işaret ederek. Michael bana nasıl yardım edebilirdi ki? Sadece midemin daha da ağrımasına sebep olmuştu.
Michael yanıma gelip çömeldi. "Neyin var?"
"Sana ne!" diye çıkıştım. Ashton benim yerime onu cevapladı. "Midesi ağrıyormuş."
Gözlerini yüzümden bir an olsun ayırmıyordu. Onun burada olması beni daha da sinirlendiriyor, gözyaşlarımı tetikliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the angel from my nightmare ➵ mgc
FanfictionLoretta aşık. Ana sınıfında tanıştığı, meyveleri çeşitli renklere boyayan küçük çocuğa, ortaokulda karşılaştığı zeki oğlana, lisede tanıdığı, klasik arabalarıyla onu büyüleyen görünmez adama; Michael'a.