Hoseok sevgili (?) yarısı homolardan oluşan arkadaş grubunun yanına gelip tam Jimin'in karşısına oturduğunda Jimin'in tedirgin olsuğunu fark etti.
Neyse ki yanında oturan Yoongi Jimin'i rahatlatmak için sırtını okşuyordu. Hoseok bu görüntüden rahatsızmış gibi sesler çıkardığında Yoongi kafasını kaldırıp ona doğru baktı.
Eğer ki gözler kavga edebilseydi, çoktan birinin gözleri yerde yumruklanıyor olurdu.
Arkadaş grubunun annesi Jin oyunu düzgünce anlatmaya başladığında Jimin onu izleyen iki çift gözden habersiz tüm dikkatini ona vermişti.
"Oyunun kuralları çok basit. Doğruluk ve ya cesaretlik seçmek sizin kararınıza dayalı olmuyor. Sırasıyla geliyor, yani örüntü gibi. Eğer olurda ki yapamayacağım ve ya söylemem derseniz bir shot atıyorsunuz. Klasik bir oyun."
Jimin'in gözünün korktuğunu görebiliyordu Hoseok. Onu yanlız bırakmayacaktı, hele ki böyle bir ortamda ve böyle bir oyunun içinde.
Şişeyi ilk yanında ki arkadaşı Taehyung aldığında diğerleri ise öylece olacakları izliyordu.
Şişeyi büyük bir hızla çevirdiğinde Hoseok hemen başını kaldırıp bakınmaya başladı.
Şişenin ucu Namjoon'a arkası ise Jin'e denk geldiğinde masada ki herkes kıkırdamaya başlamıştı. Namjoon, Jin'e delicesine platonikti fakat Jin tarafından sürekli itiliyordu. Bir bakıma üzücü olsa da hala komikti.
"Sevdiğin biri var mı hyung?"
Masada ki herkesin aklında ki tahmin doğru çıkmıştı. Jin'in vereceği cevap ise zaten kesindi.
"Evet var."
Bu sefer herkes yanıldığında tüm gözler Jin'e doğru döndü. Bunu kimse beklemiyordu. Namjoon'un gözleri hayal kırıklığı ile yere doğru çöktüğünde bu ortamı kurtarmak için Jungkook öne doğru atıldı ve şişeyi çevirdi.
Şişenin ucu Jungkook'a arkası ise Hoseok'a denk gelmişti.
"Peki Hoseok sevdiğin birinin var olduğunu duydum. O nasıl biri, anlatsana?"
Hoseok gözlerini devirdiğinde Jimin çoktan beklentiyle Hoseok'a bakmaya başlamıştı bile.
"Onun gülümsemesi benim güneşim gibi. Karanlıkta kaldıysam ki eğer o bana gülümsediğinde mutlaka yolumu bulurdum. O benim ışığım ve yol göstericim.Kalbimi ilk defa böyle attıran biri. Tanrım, o kadar mükemmel birisi ki onu kalbime gömüp hep orada kalsın istiyorum. Bazen saçma salak şeylere kahkalarla gülüyor ve ben o ses tınısına aşıkmış gibi hissediyorum. Bazen olur olmadık yerde somurtuyor ve ben onun neşe kaynağı olmak istiyorum. Onu tek mutlu eden insan olmak istiyorum. Benim sevdiğim kişi gerçekten evrenin en harika insanı bile olabilir."
Jimin gözlerinin dolmasına hakim olamayarak gözünden bir damla yaş düşürdüğünde Hoseok dediklerinden sonra başını kaldıramıyordu bile.Ama kesinlikle Jimin'in kendini tutamadığına emindi.
Taehyung kendini tutamayarak konuşmaya başladı.
"Bugün drama gününüz falan mı? Benim moralimi bozuyorsunuz. Çevirin şu şişeyi."
Jimin zorlukla elini kaldırıp şişeyi çevirdiğinde ilk defa klişelere lanet okudu.
"H-hyung..."
Jimin mırıldanırken Hoseok düz bir sesle cevap verdi.
"Evet Jimin?"
"Benim gülümsemem, p-parlak mı ?"
Hoseok aldığı soruyla endişesini bir kenara atmaya çalışıyordu.
"Jimin bu soruya cevap vermek isterdim fakat cesaret demem gerekiyordu."
"Sevdiğin kişiyi, şimdi, burada öp hyung."
Hoseok'un terli elleri shot bardağına gittiğinde herkes derin bir nefes aldı. Burada neler döndüğünü bu ikisi dışında kimse anlamamıştı.
Gerçi bu ikisi bile neler olduğunu bilmiyordu.
Bu sefer de Jin şişeyi çevirdiğinde ucu Taehyung'a arkası ise Jin'e gelmişti.
"Namjoon hyungu öp."
Jin'in eli shot bardağına gidecekti ki ona büyük gözlerle bakan Namjoon buna engel oldu. Yavru köpek bakışlarını hyungunun üstünde sabitlemiş bir Namjoon akıl sağlığına zarar verirdi.
"Tamam... ama sadece bir kere."
Herkes büyük bir beklentiyle ikiliye bakmaya başladı. İlk defa Jin'in bu kadar kararlı olduğunu görüyorlardı. Jin oturduğu yerden kalktı ve Namjoon'un yanına vardı.
Namjoon'un büyük yanaklarını kavradığında öldürücü bir yavaşlıkla dudaklarına yaklaşmaya başladı. Yumuşak dudakları buluşup aninde geri çektiğinde herkes memnunsuzca mırıldanmaya başlamıştı.
Namjoon ise o anki heyecanla tek kelime dahi edemiyordu. Hyungunun dudakları vişne renginde ki görüntüsü gibi vişne tadındaydı. Bu anı ölse de unutamayacağına emindi.
Jin yerine oturduğunda şişeyi Yoongi çevirmişti. Şişenin ucu Jungkook'a arkası ise Jimin'e geldiğinde Hoseok tüm kuvvetiyle Jungkook'un söyleyeceği şeye bakıyordu.
"Hadi rotayı biraz arttıralım. Bu masadan biriyle yiyişecek olsan kiminle yiyişirdin Jimin?"
Jimin'in yanakları anında kızarmaya başladığında shot bardağına uzanmaya çalışıyordu. Hoseok ise kızaran yanaklarına anlam verememişti. Jimin gerçekten küçük bir çocuk gibiydi.
Shotu yüzünü ekşiterekte olsa bir dikişte içtiğinde yüzünü hala ekşitmeye devam ediyordu. Bu görüntü oldukça sevimliydi fakat diğerleri oyuna o kadar çok dalmıştı ki, kimse kimsenin umrunda değildi.
Tek bir kişi dışında tabii.
Jimin hayatında hiç shot içmemişti ve kafasının şuan bir karalama defterinden farkı yoktu.
Jimin hangi ara çevrildiğini bilmediği şişenin arkasını kendinde gördüğünde içinden lanetler okudu.
Taehyung sinsice sırıttı. Jungkook, Yoongi ve Taehyung grupta ki düzler olarak diğerleri ile uğraşmayı alışkanlık haline getirmişti. Bir de Jin vardı fakat o şuana kadar kimseyle çıkmamıştı ve cinsel tercihini kimse anlayamıyordu.
"Kalk ve istediğin birini öp."
Hoseok endişe içinde Jimin'e bakmaya başladığında Jimin kalktı ve bağrınmaya başladı.
"Eve gitmek istiyorum ben!"
Hoseok anında kendi ceketini aldı ve Jimin'i kolundan sürüklemeye başladı. Diğerlerine bir şeyler bağırdığında Jimin etrafa salak salak bakınıyordu.
Hoseok Jimin sendelemeden önce hemen yanına yetişti ve belinden tutarak onu taşımaya başladı.
"Sadece birini öpseydin olmuyor muydu?"
Jimin hafif sarhoşluğun verdiği etkiyle kahkaha attı.
"Hyung, çok ayıp he he he."
Hoseok duyduğu kahkahayla Jimin'in bu haliyle uğraşma isteğini bastıramamıştı. Jimin'in kulağına dudaklarını yaklaştırarak konuşmaya başladı.
"Beni öpseydin, zevkle karşılık verirdim."
Jimin anında elleriyle suratını gizlediğinde Hoseok keyifle kahkaha atmaya başladı.
"Komik değil hyung!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tea :: JiHope
FanfictionMiniChim : Günaydın çay kokulum.♡ HoShine : Evet, her neyse.