Kırmızı Fularlı Kadın

37 3 7
                                    


Tesadüfler gerçekten var mıydı? Yoksa hepsi kaderin birer yansıması mıydı? Bunun hiç bir zaman çözememişimdir. Şahsen ben tesadüflerin verdiğimiz kararların sonuçlarından meydana geldiğine inanıyorum.
Birçok insanın tesadüfler üzerine bir öyküsü vardır. Benimkisi ise Kırmızı Fularlı Kadın....

KIRMIZI FULARLI KADIN

23 Şubat 2016Salı

O gün her şeyden habersiz saat 7'de kalkıp işe gitmek için hazırlandım. Üstümde sıradan şeyler vardı. Düz beyaz V yakalı tişört ve koyu renk bol paça kot pantolon. Kahvaltı etmeden iş yerinde atıştırırım düşüncesiyle ayakkabılarımı giyip 8'e çeyrek kala gibi evden çıktım ve kulaklığımı taktım. Kulağımda müzik ile metroya yürümeye başladım. İş yerim evime 30 dakika mesafede olduğu için normalde iş yerine kadar yürürdüm ama o gün canım uzun yol yürümek istemediği için metroya doğru yöneldim.


Kafamda dolaşan düşünceler ile metrodan içeri girdiğimde zamanın ne çabuk geçtiğini düşündüm. Raylara inen merdivenlerden inerken sağ arka cebimden telefonumu çıkartıp saate baktım. 08.12. Geç kalacağımı düşünmeye başlamıştım. Raylar olduğu kısma geldiğimde yere bakarak ilerleyip işaretli yerlerin birinde durdum ve saatime tekrardan baktım. 08.14. Kafamı telefonumdan kaldırdığımda ise onu gördüm. Tam karşımda duruyordu.

Kırmızı Fularlı Kadın...

O raylara doğru bakıyordu ben ise ona bakakalmıştım.

O kadar güzeldi ki...

Özensizce topuz yaptığı koyu kahve saçları, saçlarıyla uyumlu onlara baktığımda nefessiz kaldığımı hissettiğim kahverengi gözleri, çok fazla çıkık olmasa bile belli olan elmacık kemikleri, küçük burnu, ne gülümseyen ne de somurtan dolgun tozpembe dudakları... Hiç makyaj yoktu suratında ve bu haliyle olağanüstüydü. Kendimi gülümsemesi nasıldır acaba diye düşünürken buldum. Eminim mükemmel bir gülümsemesi vardır. Boynundaki kırmızı fuları öylesine dolanmış gibiydi. Sağ omzunda siyah büyük bir çantası vardı ve kucağında da 2-3 tane kitap vardı. Onu izlerken bir kaç defa buluştu gözlerimiz. Her seferinde bayılacağımı sandım. Onu izlediğimi fark etmiş olmalı ki omzunda ki çantaya ve kucağında ki kitaplara daha çok sarıldı. Rahatsız olmuşa benziyordu. Hayır... Amacım bu değildi. Benim yüzümden rahatsız olmamalı. Onu izlemeyi bırakmalıyım.

Düşündüğümü yapıp onu izlemeyi bıraktım. Raylara doğru dönüp treni beklemeye başladım. Arada ona kaçamak bakışlar atıyordum.

Tren geldiğinde ondan önce trene bindim. O da hemen benden sonra bindi. Kokusunu duyabileceğim kadar yakındı bana çünkü tren çok kalabalıktı. İğde çiçeği kokuyordu. Çoğu insanın aksine bu kokuyu çok severdim. Bir an bayılacağımı hissettim çünkü hemen önümdeydi, yüzü bana dönüktü ve bana baktığını fark ettim.

Bir sonraki durakta ineceğim gerçeği kafama dank edince Kırmızı Fularlı Kadınla göz teması kurup "Pardon" dedim. Kafasını salladı ve onunla yer değiştirdik. Yer değiştirirken gözüm yüzünün alt kısmında oluşan değişikliğe takıldı. Dudakları yukarı kıvrılmıştı.
Gülümsemişti.
Bana.
Kırmızı Fularlı Kadın bana gülümsemişti.

Düşündüğüm gibi mükemmeldi ve beni afallatmıştı. Son anda kendine gelip ötmeye başlayan kapılara aldırmadan trenden indim. Ama tren hareket edip gözden kaybolasıya yerimden kımıldamadım.
Tren hareket etmeden hemen önce Kırmızı Fularlı Kadınla göz göze geldik. Gözlerimiz birleşince kadının gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı. O trenin içinde Kadıköy tarafına doğru giderken ben metrodan çıkıp işime doğru gidiyordum. Aklımda ise sadece o vardı.
Kırmızı Fularlı Kadın...

~~~~~~~~~~~

Onu düşünmekten işime konsantre olamıyor işleri aksatıyordum. Departman müdiresi dalgın olduğumu fark edip yanına çağırdı ve bugün izinli olduğumu kafamı toparlamadan geri gelmememi söyledi. Montumu ve çantamı alıp şirketten çıktım. Dışarı çıktığımda zehir gibi bir rüzgâr yaladı geçti tenimi. Sahile doğru yürümeye başladım. Çantamdan kulaklığımı çıkarıp telefonuma taktım ve içinde slow müziklerimin olduğu 5. çalma listesini açtım. Jean'ın To All Of You diyen sesi kulaklarımı doldurunca gözlerimi kapatıp olduğum yerde durdum ve müziği iliklerime kadar ulaştığını hissettim.

Arabanın biri küfür edercesine korna çalasıya kadar yolun orasında durduğumun farkında değildim. Kaldırıma geçip sahile doğru olan yoluma devam ettim. O kadın benden büyük gibi duruyordu. Üniversite öğrencisi olmalıydı. Belki de mezundu. Ama benden büyük olduğu kesindi. Bunu yüzüne... O bakılası yüzüne baktığınızda anlayabilirdiniz. "Hayata dair tecrübem var ama hala bir acemiyim." diye koyu kahve gözlerine baktığınızda anlayabilirdiniz 21 yaşından büyük olduğunu.

Gözleri aklıma geldikçe nefessiz kaldığımı hissediyordum. Sahile geldiğimde bomboş olan banklardan baştan 5. ye oturdum. En iyi manzara buradan görülüyordu. Adalar küçüklü büyüklü görülüyordu ama deniz ve gökyüzü mükemmel bir uyumla ufuk çizgisinde kavga ediyorlardı. O ufuk çizgisi ise oturduğum banktan mükemmel bir açıyla gözüküyordu. Ama sanki her şey bugün daha güzel gözüküyordu gözüme. Neden böyleydi? Kırmızı Fularlı Kadınla karşılaştım diye miydi hepsi? Ah be Kırmızı Fularlı Kadın! Adını bile bilmiyorum ama geldin ve aklıma yerleştin çıkmıyorsun.

Oturduğum banktan kalktığımda hava kararmıştı. Saniyeleri, dakikaları hatta saatleri onu düşünerek geçirmiştim ve genel kanının aksine zaman onu düşünürken hızlı geçmemişti. Saatler onu düşünürken daha bir uzun geçmişti. Evren bile onu... Kırmızı Fularlı Kadın'ı daha fazla düşünmem için olanak tanıyordu. Onu daha fazla düşünmemi istiyordu. Ben kimim ki evrenin bu isteğine karşı çıkayım.

Onu daha fazla düşündüm.

Günün sonunda başımı yastığa koyarken de onu düşünüyordum. Uykuya dalmadan önceki son düşüncem de onunla ilgiliydi.

"Acaba onu bir daha görebilecek miydim?"

Kağıda Damlayan CümlelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin