Selam gençler! Bu benim ilk hikayem. Bu hikaye fantastik-bilim kurgu-macera türü karışık yaşanacak bir hikâyedir ilk bölümde daha olaylar yaşanmamıştır. (Düzenleyeceğim)
"Arabada bekliyorum" dedi Bayan Öztürk. Koltukta duran siyah, gösterişten uzak çantasını almak için eğildi. Olabildiğince yavaş bir şekilde evinden çıktı. Attığı her adımda yere çarpan topuk sesleri her an kalbine saplanacak bir okmuşçasına dikkatli olması gerektiğini hatırlatıyordu. İnsanların onu yıkacak çelmeyi çakmak için ilerlemesini beklediğini biliyordu. Her attığı adımın birer tehdit olduğunun farkındaydı ama riske girmeden başaramazdı değil mi?
Bugün bir boşanma davası vardı. Hâkim çocuklarının velayetinin kime verileceğine karar verecekti. Muhtemelen 2-3 saat sonra bundan sonraki hayatının nasıl geçeceğini öğrenmiş olacaktı. Çocuklu bekar bir kadın mı olacaktı yoksa yalnızca bekar bir kadın mı?
Renault Fluence marka arabasını çalıştırdı. Kızını beklemeye başladı. Her gün önünden geçtiği ufak ama renkli park,gözünde hiç bu kadar solgun durmamıştı. Etrafta çocuk sesleri olması gerekirken yalnızca sağ camdan gelen bir tıkırtı vardı. Hızlıca kafasını o yöne çevirdi. Bu Umay'dı. Kahverengi gözlerini belli edecek şekilde saçlarına at kuyruğu yapmış, her zamanki kırmızı kazağını giymişti. En azından fazla üzülmeyecek.
Sağ kapıyı uzanarak, açtı. Bundan 7-8 ay önce geçirdiği trafik kazası sebebiyle kapının kolu bozulmuştu. Kapı yalnızca içeriden açılıyordu. Pek maddi hasar getirdiği söylenemezdi. Manevi hasarların ise aklına gelmemesi için direniyordu.
"Anne, Umut ve Eren'i nereden alacağız?" dedi Umay. Koltuğa yerleştiğinde emniyet kemerini taktı. Kırmızı t-shirtünün üstündeki son anda ağzına attığı reçel yüzünden oluşan bordo tonlarındaki lekeyi silmek için torpido gözünü açtı, mavi-beyaz ıslak mendil kutusunu aldı. Yavaş hareketlerle torpidoyu kapattı.
"Onlar adliyenin önünde bekleyeceklerini söylediler... Babanın geç kalmayacağına emin misin?" dedi gözlerini yoldan ayırmadan Bayan Öztürk. Bir an ellerinin direksiyonu gereğinden fazla sıktığını hissetti. Kendini rahatlatmak için direksiyona işaret parmağı ile vurarak en sevdiği şarkının ritmini tutmaya başladı.
"Babamı benden daha iyi tanıdığına eminim." dedi suratına çarpık bir gülümseme yerleştirmekten çekinmeden, Umay. O an dikkatini göz ucuyla baktığı penceredeki ip atlayan üç küçük kız çocuğu çekmişti. Kırmızı tonları giymiş olan iki kız ipi her iki ucundan da tutarak çeviriyor, siyah-beyaz uyumunu kullanmış başka bir küçük kız ise ortada yanmamak için çaba sarf ediyordu. Küçüklüğünü hatırladı. Annesi ve babasının o ip atlarken nasıl birbirlerine baktıklarını, çocuklarına nasıl şevkatle yaklaştıklarını anımsadı. Kafasını annesine çevirdi. Bir süre yaptığı hareketleri kafasında dartıp biçti. Sevmeyen bir insan neden ritim tutacak kadar kendini sıksın ki? Omuzları gerekenden fazla dikti, elleriyle direksiyonu ne kadar sıkacağını bilemez şekilde her saniye birbirinden bağımsız güçler uyguluyordu. Yıllardır koyduğu tanıyı bir kez daha aktive ederek "Onu hâlen sevdiğini biliyorum." dedi.
"Bu konuyu daha kaç kez tartışacağız?" dedi içindeki bıkkınlığı sesine yansıtmaya özen göstererek Bayan Öztürk. Direksiyondaki elini hakimiyetini kaybetmeyecek kadar sıkmaya çalışıyordu. Adliye binasına 1 kilometreden az kalmıştı.
Bütün vücuduna yayılan bu değişik hissin tarifi imkansızdı. Her nedense heyecanlanmıştı. Nasıl olduğunu bilmeden yeni bir hayata başlayacaktı. Belki hakimin vereceği karar hayatını bir cehenneme çevirecekti belki de Tanrının ona yeni sürprizleri vardı. Bu ikilemden kaçıp cevapları öğrenmek için tek yapması gereken tam karşısındaki pastel krem rengi binaya girmekti. "Hazır mısın?" dedi annesine endişe ile bakan Umay. Sadece onun bunu istemediğini düşünüyordu. Annesi ise yalnızca geleceği için endişe duyuyordu. "Hiç olmadığım kadar." dedi ayakları sert zemine deyerken Bayan Öztürk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Nesil.
Science FictionUlaz DeKans-Jutga Manterta Efsane Umay Helg Bu hikayede yanlışlar yok! Bilinmeyen gerçekler var. Yalan yok! Söylenemeyen doğrular var. Sınır yok! Sınırları kim ne yapsın ki? Bu hikaye belki de insanlığın hikayesidir kim bilir?