Soğuk karlı bir kış gecesiydi. Ahşapların arasından sızan soğukluk evi baya soğutmuştu. Sobayı yakmak için odun kırmam gerekiyordu ama karım hasta olduğu için ona bakmam gerekiyordu. Karım çok hastaydı ben ise çeresizce gıcırdayan sandalyemde bekliyordum . Beklemekten başka bir çarem yoktu çünkü; Ne karıma ilac alacak param , nede karıma bir tas çorba yedireceğim yemeğim vardı . Çaresizce beklemekten başka hiç birşey elimden gelmiyordu.
Saat 00.00 olmuştu. En son karım birşeyler söylendiğini duydum hemen yanına gittim elini tuttum . Karım yatıyordu . "Ben senin her zaman yanındayım" Dedim ve üzerini örterek tekrar sandalyeme döndüm. karşımda duran küçük pencereye bakarak karın yağışına odakladım. Uyuya kalmışım .
Saat 06.55 ti pencereden sızan güneş gözüme vuruyordu kalktım . Eşime yiyicek bir şeyler hazırlamam gerekiyordu ama evde hiç birşey olmadığı için hazırlayamadım. Elimi cebime attım cebim boştu. Parmağımdaki evlilik yüzüğümüz gözüme çarptı evet onu satmalıydım hem böylece belki karıma ilaçta alacaktım . Montumu alıp evden çıktım kasabanın az ilerisinde duran kuyumcuya gittim Henüz açılmamıştı. Bekledim bekledim yarım saat belkide bir saat geçmişti aradan ama bir türlü gelmedi . Zaman geçtikçe ellerim donuyor vücudum soğuyor kısacası üşüyordum ama "Bir insan sevdiği için çabalıyorsa zorluklar koymaz o insana" sonunda geldi . Kuyumcunun sahibi iri yarı 1.60 boylarında 70 yaşında huysuz kısa boylu bir ihtiyardı . Adamın tuhaf bir konuşma tarzı vardı . Dükkanı açtı içeriye girdim günaydınlar efendim dedim . Fakat cevap vermedi sanki beni görmezden geliyordu . Etrafı toparladıktan sonra bana dönüp ; Ne için gelmiştin sen ?
Diye sordu adamın tersler bir hali vardı . Parmağımdan yüzüğü çıkarıp bu ne kadar eder efendim diye sordum . Bi bana bide yüzüğe uzunca baktı ve sonra kısık ve kibar bir sesle ; Niye bunu satıyorsun evlat ? Dedi ve ardından ; "Bir insan evlilik yüzüğü satıyorsa değersizliginden deyil aslında tüm varını yoğunu seferber etmişki aşkına satacak tek şeyi kalan yüzük olmuş " bak evlat bu yüzük bir halka parçası kadar değersiz maddiyen ama manevi olarak hayatında sana kalabilecek tek mirastır halka parçası iyi düşün .
Yaşlı ihtiyarın söyledikleri beni baya düşündürdü ama bunu satmaktan başka çarem yoktu . Yüzüğü masaya sertçe vurarak satıyorum dedim . İhtiyar yüzüğü alıp biraz ovalayıp 80 TL eder dedi . Verdiği fiyat baya düşüktü nasıl on iki senemizi 80 TL ye satacaktım . İhtiyar iyi düşünmemi söyledi çaresizce sattım 80 TL alıp hemen çıktım .
Saat 08:25 ti koşar adımlarla eczanenin yolunu tuttum eşim acaba uyanmışmıydı ? Adı Milk eczanesi olan eczane kasabanın tek eczanesiydi yeterli ilaca sahip olmasa da iyi iş yapıyordu eczaneye varmıştım içeriye girdim gerekli ilaçları alıp parasını kasiyere ödiyerek evin yolunu tuttum . Bizim evin bir kaç sokak aşağısındaki marketten kavaltılık bir şeyler alarak eve döndüm. Karım uyanmamıştı hala ona güzel bir kavaltı hazırlayabilirdim. Biraz uğraştıktan sonra kavaltısını tepsiye koyup yukarı odaya çıktım seslendim duymadı beni. İçeri girdim kavaltı tepsisini yatağın ucuna koyup "Elini tuttum elleri soğuktu ,