Sonunda başarıya ulaşmıştı toraman. Kitabını bitirmişti. Dimağından sahifeler akmıştı. Sahifeleri çevir çevir bitmiyordu. Nasıl ve neden yaptığını her kendine sorduğunda, bir cevap alamıyordu. Ama mükeyyifat bir şey yaptığını çok iyi biliyordu. Daha gencecikken o kadar müzmin metinler yazmıştı ki, bütün benibeşer ona takdirkârdı. Bir dolu kendisini seven kazanmıştı. Marifetleri ona yaver gitmişti. Talihi de öyle.
Hâlâ bihuş bir şekilde ufuğa bakıyordu. Elindeki karşılığı tutarken, gözlerinden yaşlar akıyordu. Bahtiyarlık ona da uğramıştı sonunda. Diğer talihsiz zatlar, onu kıskançlık dolu gözlerle dehlediyordu. Toraman onları kaile almayıp, muvaffakiyetini düşünüyordu. Nasıl yaptığını, nasıl o kadar duygu dolu, anlamlı, ona göre müthiş şeyler yazdığını düşünüyordu. Sözler birden bire dimağından dışarı atmıştı kendini. Girecek yeni bir oluk ararken, yazılara dökülmüştü. Yazılar orada artık daha mesuttu. Kimse onları tayyedemeyecekti. Hiçbir âdemoğlu, o sözlerle baş edemezdi, boğuşamazdı. Boğuşsa bile, boğulan âdemoğlu olurdu. Bütünlük onu izlerken, o konuşuyordu. Ses gidiciyse, roman, dimağımızda her zaman hatırlayacağımız kadar sertleşmiş bir anı olacaktı. Yani, sonsuza dek kalıcıydı...
![](https://img.wattpad.com/cover/72038952-288-k296808.jpg)