Tek Sebep Benim ..

547 78 55
                                    

25.04.2015
Günlerden ne bilmiyorum
06:18
Şimdi baktım pazartesi

Aklım pek yerinde değil, günde üç kere ''bugün günlerden ne'' diyorum. Sanki beynim unutmak için gerçekten çaba sarf ediyor. Neyi olduğunu da bilmiyorum. Galiba unuttum. Bu yazıyı yazmaya ihtiyaç duydum ama yazdıklarımın %70'indeki o ''birileri okur'' düşüncesiyle değil. %30'luk bir ''umurumda değil'' düşüncesiyle. Yayınlayıp yayınlamayacağımdan da emin değilim. Uzun süredir hiçbir şey yazmıyorum çünkü. Son hikayemin en az 70 bölümünü yazdım ama blogda yayınlamadım. Sebebini de bilmiyorum. Aşırı umut bağlayıp gerçekten ısındığım ve araştırma yaptığım bir hikayeydi. Aslında sebebini biliyorum, kendime yalan söylememe gerek yok. Sebebi benim ''ben'' olmam. Her şeyden çabuk sıkılan, hevesi çabuk kaçan ben... Yine yapamadım. Başladığım şey sadece hikayeydi evet, yani bitse ne olur bitmese ne olur yayınlansa, okunmasa kimin umurunda problem o değil. Problemlerden kurtulma amacıyla girişilen bir şeydi, en başta işe yaramıştı da sonra yine kaygı gütmeye başladım. Her konuda olduğu gibi. Böyle ota boka stresleniyorum, üzerine düşünüyorum. Sanki her şeyi, her detayı hesaplamak planlamak zorundaymışım gibi davranıyorum ve bu kendimi öldürmek istememe sebep oluyor. -tıpkı geriye kalan milyonlarca özelliğimin bu isteği yeniden canlandırması gibi-

Yıllardır bu durumda olan bir insan olarak gerçekten şunu söylemeliyim ki her ne kadar basitmiş gibi gözükse de insanlardan nefret etmek çok zor bir şey. Yani insanlardan nefret etmek zor dediysem öyle değil nefret etmek kısmı kolay, problem bunun verdiği yorgunluk. Kendi kişiliğini, kötülüğünü sindirme durumu zor olan. Bunun daha da kötüsü ise kendinden nefret etmek. Çünkü ne kadar fazla olurlarsa olsunlar nefret ettiğiniz insanları -her gün görmek zorunda olsanız bile- hayatınızdan çıkarmanın yolunu her zaman bulursunuz. Anaokulu fikri gibi ama görmezden gelmek bile işe yarayabilir. Ama kendinizden nefret etmek? Sürekli berabersiniz yani hiç kaçışı yok. Hiç. Böyle sıfır yani. Tamam diyelim mesela aynı evde yaşadığınız birinden nefret ediyorsunuz, eşiniz olsun bu kişi. Nefret ettiğiniz halde aynı yatağa falan giriyorsunuz sürekli berabersiniz. Ama yine de kaçtığınız zamanlar vardır, lavaboya gitmek gibi kısa anlar bile olsa. Ama sen? Kendin? Ulan sıçarken bile aynı ortamdasın daha neyden kaçacaksın, neyden uzaklaşacaksın ki. Düşünen de sensin, deneyen de, nefreti başlatan da sensin nefret duyduğunda. Öyle güzel farkına varıyorsun ki sonra çevreyi aşırı etkilediğine. Sen kendine çözüm yolu bulamadıkça etrafındaki insanlardan uzaklaşıyorsun onlar seni bu hale getirmiş gibi davranıyorsun. Bu da bir uzaklaşma denemesi, tabi ki başarısız.

Hepimiz hayatımızın bir kısmında-ya karşılaşmışızdır ya da düşünmüşüzdür-orasını bilemiyorum ''Bir süper gücün olsaydı, ne olmasını isterdin?'' sorusuna denk gelmişizdir. Uçmak, görünmez olmak, ışınlanabilmek, sihir, ateş çıkan eller artık aklınıza ne getirdiniz bilmiyorum aşırı yaratıcı bir beynim yok ama ben hep başka bedenlere girebilmeyi isterdim. Başka insanların hayatlarını yaşayabilmek. Belki sıkılgan biri olduğum için tek bedende iki üç gün durur başkasına geçerdim ama bu önemli değil. Önemli olan geçebilme durumum. Hoşlandığım kızın  bedeninde vakit geçirmek isterdim mesela. Sizlere göre bu aşağılık bir şey gibi gelebilir yani ''o aslında sana karşı bir şey hissetmiyor ki, o kıza hissediyor'' gibisinden bir düşünce gayet mantıklı olurdu bu durumda. -cümleyi pek iyi kuramadım, uzun süredir yazmıyorum- Pekala böyle bir düşünce gayet normal ama problem şu ki ben zaten bana bir şey hissetmesini istemiyorum ki. O kimi seviyorsa sevsin yine onu, zaten doğru olan o. Ben kimsenin hayatında yer edinmek istemiyorum zaten. Ne zaman gerçekten birinden hoşlansam ona öyle kötü davranıyorum kendimi öyle bir geri plana atıyorum öyle bir uzaklaşıyorum ki karşıdaki ''eeah yeter be kardeşim ben de insanım'' deyip vazgeçiyor. Uzakta, arka planda olmak başrol olmamak beni rahatlatan tek şey. Eh, iyi karar verebildiğim sayılı şeylerden sanırım.Hani erkeklerin çok ünlü bir lafı vardır, ''ben seni üzerim kızım, mutlu edemem seni'' Bu cümle birnevi beni anlatıyor sanırım. Ben üzerim. Durduk yere, hiçbir şey yokken mutlaka yaparım bir şeyler. Ya bağlanamam ya sıkılırım ya karşıdakinde bir şeyden sinir olurum ya da ona yakınlaşmamın asıl sebebi bir şeyler öğrenmektir ne bileyim. Gayet nefret edilesi bir insanım işte, boşuna beyin çürütmüyoruz.

Neden Hayaller Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin