Uçurtmalar her zaman ilgimi çekmiştir. Hep gökyüzünde insanların sırlarını serbest bıraktıklarına inanırım. İnsanların sırları da birleşip bulutları oluşturur ve bulutlar sırlarda dolduğunda sırlarımız yavaş yavaş gökten süzülür.
Babam ben küçükken bana tombul bir uçurtma yapmıştı. Aslında ona uçurtma istediğimi söylerken uçurtma almasını istiyordum, ama o bana yapmanın çok daha eğlenceli olacağını söylemişti. Bana oldukça tombul bir uçurtma yapmıştı. Görünce gülmekten yerlerde yuvarlanmaya başlamıştım, ama çok tatlı olduğunu kabullenmek zorundaydım. Ona bir yüz çizip adını Tombul koymuştum. Babamı iki yıl önce 10 yaşındayken kaybettim ve o zamandan beri Tombul çatı katında.
Düşündüm de bu hafta havalar güzeldi ve iki yıldır yeterince sırrım birikmişti. Tatildeydik ve okul da yoktu. Sanırım yarın Tombul'la bir randevum vardı.
Sabah kalktığımda saat dokuza geliyordu. Annem işe gitmek üzereydi. Aşağı inmek üzereyken kapı sesi geldi. Annem evden çıkmıştı. Hemen ağzıma birşeyler tıktım ve çatı katına koştum. Burada küçüklüğümden kalma bir sürü şey vardı. Bir sürü hatıra. Tombul hemen gözüme çarptı. Onu alıp hemen çatıya çıktım. Hafif esinti vardı ve tombul süzülmeye başlamıştı. Onu seyrederken bir uçurtma daha gözüme takılmıştı, ama Tombul'un tam aksine çok inceydi. Sahibine bakmaya çalıştım. Tatlı bir kız vardı.
Bir hafta boyunca sürekli Tombul'la çatıya çıktık. Her seferinde o kızla karşılaşıyorduk. İki ev ötemizdeydi. Beni görünce gülümsedi ve selam verdi. Ben de gülümsedim ve karşılık verdim. Biraz konuştuk. Aramızda iki ev varken ne kadar konuşabilirsek. Yarın birlikte uçurtmalarımızla gezmeye karar verdik.
Ertesi gün kalktığımda Tombul'u gördüm ve güldüm. Saat iki gibi evden çıktım ve O'nun evinin önüne yürüdüm. Kapıyı çaldığımda o açtı. Aslında adını söylememişti. Beni görünce gülümsedi ve hemen uçurtmasını aldı. Birlikte uçurtmalarımızı uçurarak yürüyor ve konuşuyorduk. İyi arkadas olmuştuk. Hatta birbirimize bazı sırlarımızı söylemeye başlamıştık. Fazla arkadaşım yoktu. Bunun için üzgün değildim, çünkü başkalarına ihtiyacım yoktu. Konuşmamız sürerken yağmur başladı. "Sırlarımız dökülüyor." dedim. O güldü ve "Buna inanan tek kişinin ben olduğunu sanıyordum. " dedi. Biraz şaşırmış ve mutlu olmuştum. O sırada bulutlara bakıyorduk ve iki tane parlak damla indi. Tombul ve Saydam'ın iplerine damladıkları anda ipler koptu ve havada süzülmeye başladılar. Peşlerinden koştuk ama onlar mutlu görünüyorlardı. Birden yağmur dindi ve durduk.
Onlar yukarı doğru süzüldüler. Bizde elimizde kalan ipleri bileklerimize doladık.
Tombul gitmişti ama bana bir arkadas ve bir sürü hatıra bırakmıştı. Sanırım onu özletmeyecek bir arkadaş.