-2-

153K 2.2K 59
                                    

Hayatımın aşkı olacağını sandığım insan beni terk mi etmişti yani?

Doğruluğuna hâlâ inanamıyordum sanki beni arayacak ve "Şaka yaptım minik kuş, ne ayrılığı?" diyecek gibi geliyordu fakat böyle bir şey olmamıştı ve olmayacaktı da. Moda sahilinde öylece yürürken banka gidip oturmaya karar verdim, kesinlikle biraz soluklanmaya ihtiyacım vardı.

Boş olan bir banka yerleştikten sonra telefonu cebimden çıkartarak en yakın arkadaşım Özge'nin numarasını tuşladım, birkaç çalıştan sonra telefonun diğer ucundan ses geldi. "Alo?"

"Moda sahilindeyim, gelebilir misin?" dediğimde Özge bir tuhaflık olduğunu anlamış gibi cevap verdi.

"Senin sesin neden kötü geliyor? Olduğun yerde kal hemen geliyorum." dedi.

"Tamam." dedikten sonra telefonu kapatıp gözlerimi denize dikerek martıları izlemeye başladım. Onların yerinde olmayı çok isterdim, ne kadar da özgürlerdi, bir an onları kıskandığımı fark edince derin bir nefes aldım.

Saçma sapan düşünceler içerisindeyken Özge yanımda belirince yarım saattir ne kadar da boş oturduğumu fark ettim, zaman ne de çabuk geçmişti öyle.

"Anlat hemen ne oldu?" dediğinde her an ağlayabilecek durumda olduğumu fark ettim, ağlamaklıyken gelen sorulardan nefret ediyordum.

"Uğurcan ile ayrıldık." Özge kısa soluklu bir kahkaha atınca göz devirdim.

"Kamera nerede? Nereye el sallıyorum?" dediğinde bu hareketi daha çok ağlamama sebep olmuştu, birkaç dakika bekledikten sonra daha sakin bir şekilde konuşmaya başladı.

"Eylül neden ağlıyorsun?" dediğinde bir cevap vermemiştim, neden ağladığım yeterince ortadaydı. "Sen gerçekten ciddi misin?" Konuşamıyordum, evet anlamında başımı salladım.

"İyi de neden? Sen mi ayrıldın Eylül?" İkinci kez hayır anlamında kafamı iki yana salladım.

"O ayrıldı." Gözyaşlarımı silerek derin bir nefes aldım. "Nedeni de güya üniversite, beni sorumlu tutuyor." Hıçkırıklarım serbest kalırken Özgeye sarıldım. "O kadar kötü oldum ki."

"Canım tamam üzülme, bak kendisi kaybetti." Her ne kadar beni sakinleştirmek için çabalasa da şuan pek mümkün olmuyordu. "Hiç beklemediğim bir yerden hiç hak etmediğim bir darbe geldi." Özge kendini geri çektikten sonra beni sakinleştirmeye çalışırcasına konuştu.

"Klasik erkek değil mi? En ufak zorlukta kaçmazlar mı zaten? Örneğin; Furkan, beyefendi'nin kuzeni doğal olarak huyları da aynı. Topunun canı cehenneme." Özge sinirlenmiş gibiydi, fakat konu benim olayımdan çıkmıştı o kendi kendine sinirleniyordu.

"Kalk gidelim buradan, daha fazla burada kalmak istemiyorum. Baktığım her yerde anılarımız var, ruhum daralıyor."

Ayağa kalkmam ile beraber başımın dönmesi bir olmuştu, son zamanlarda sürekli olan bir durumdu. Olduğum yerde sendeleyince Özge kolumdan tutarak yere düşmemi engellemişti. "Eylül iyi misin?" Bank'a yeniden otururken elimi başıma götürdüm, görüşüm hâlâ net sayılmazdı ve anlayamadığım şekilde yoğun bir acı duyuyordum.

"İyiyim, başım döndü." Özge çantasından çıkardığı suyu bana uzattı. "Doktora gitmemiz lazım bu kaçıncı kızım?" Sudan bir yudum aldıktan sonra güçlükle konuşmaya başladım.

"Daha yeni gittim, muhtemelen sıcaktan oluyor." Özge pek ikna olmuşa benzemiyordu ama bir şey de dememişti. "Bak ihmal etmek yok ama?"

"Merak etme gideceğim, bizim kızları ara da yanlarına gidelim şuan yalnız kalmak istemiyorum." Özge tamam anlamında başını salladıktan sonra çantasından telefonunu çıkartarak numarayı tuşladı.

*

Sitemize giriş yaparken kızların bulunduğu çardağa doğru ilerlemeye başladık, oldukça koyu bir sohbet içerisindeydiler. Onlara biraz daha yaklaşınca bizi fark etmişlerdi, eş zamanlı olarak her ikisi de ayağa kalktı. "Kızlar yüzünüzü gör..." Büşra konuşmaya kendini hazırlamıştı ki gözlerimi şiş, yüzümün asık olduğunu fark edince o da ifadesini bozdu. "Eylül ne oldu böyle?" deyince gözyaşlarımı yeniden serbest bıraktım. Biri ağlayacak gibiyken neden ona ısrarla sorular sorulur ki?

Çardağa otururken ellerimi başımın arasına alarak hıçkırıklarımı serbest bıraktım, bugün öyle yoğun bir haksızlığa uğramıştım ki bunu nasıl kaldırırdım bilemiyordum. "Eylül iyi misin?" Büşra ve Tuğçe dizlerimin önünde diz çöktükten sonra ne olduğunu anlamaya çalışırcasına bakmaya başladılar. "Değilim, iyi falan değilim." derin bir nefes aldım. "Uğurcan, benden ayrıldı." Aynı anda şaşkınlıklarını ifade etmişlerdi.

"Ne?" Neden duyan herkes bu tepkiyi veriyordu ki? İlk terk edilen kız ben miydim?

"Ben gidiyorum." Ayağa kalkarak apartmana yürümeye başladım, kendimi öyle kötü hissediyordum ki sanki biri kalbime defalarca hançer saplıyor, geri çekiyor ve yeniden saplıyordu. Öyle acımasız, öyle iç parçalayıcıydı ki... Hayatımda daha önce kendimi hiçbir erkeğe bu kadar çok kaptırmamış, bu kadar çok güvenmemiştim. Böylesine güvendiğim birinin bana böyle ağır bir darbe vurması kaldırılabileceğim bir şey değildi, sadece uzun bir süre herkesten uzak kalmak istiyordum.

Anahtarı çevirip eve girdikten sonra kimselere gözükmeden odama girdim ve kapımı kilitleyerek kendimi yatağa attım, belki de yalnız kalmak, saatlerce düşünmek ve hatta ağlamak bana iyi gelecekti, sanırım ancak öyle rahatlayabilecektim. 

EYLÜL (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin