the end || one shot

18 3 2
                                    


Seni ilk gördüğüm an, yüreğime kızgın bir demir parçası değmiş gibiydi. Calum ile ortak arkadaştık ve o, beni seninle tanıştırmak için sıradan bir kafeye getirmişti. Sana yemin ederim bebeğim, ben o zamana kadar aşka inanmazdım.

Gözlerimi senden çekemezken sen camın kenarında bizim gelmemizi beklemekten bıkmış bir şekilde etrafa bakınıyordun. Saat kavramı durmuş gibiydi, zaman kavramı o anlık benim için yok olmuştu. Nabzımın hızlandığını anladığımda, dışarıdan duyulmamasını dileyerek ve tökezleyerek yanına gelebilmiştim. Çok güzeldin, bebeğim.

Koyu kestane saçların savruk bir şekilde omuzlarında yer edinmişti, sol elin yanağında dururken, sağ elinle masaya ritmik bir şekilde vuruyordun. Bizi, Calum sana "Mor pandam!" diyene kadar fark etmedin. Ben güzelliğini sindirmeye çalışırken sanki sihirli kelimeler söylenmiş gibi gözlerin parıldadı. Dünyadaki en büyük güzelliğe şahit olmuştum o an, sevgilim.

"Calpal!" diyerek şakıdığında, güzel ses tonunu zihnimde tutabilmek için gözlerimi bir anlığına sıkıca yumdum. Gözlerimi açtığında odak noktanın hala Calum olması, beni biraz da olsa rahatlatmıştı. Heyecandan parmaklarım karıncalanmaya başlamıştı ve sen o güzel ela gözlerini bana çevirerek, neredeyse oraya bayılmamı sağladın.

Bana güzel bir gülümseme bahşettikten hemen sonra ufak elini havaya kaldırıp sıkmamı bekledin. Birkaç saniye gülümseyişinin etkisinden çıkamadım, kusura bakma sevgilim. Çok güzeldin. Heyecandan nemlenmiş elimi sıktığında ruhum bedenimden uçacak gibiydi. "Ben Moira," dediğinde, gülümseyerek "Luke." dedim.

Elini çektiğinde buna her ne kadar üzülsem bile, belli etmemek için kafamı oturduğun yere çevirip manzaraya bakındım. Calum senin yanına otururken, ben güzelliğini daha da rahat bir şekilde inceleyebilmek için karşına oturdum.

Zaman kavramını unutmuş gibiydim, kaç saat orada seninle duruyordum bilmiyorum, bebeğim. Bildiğim tek şey seninle geçirdiğim güzel anlardı, süresi önemli değildi. Calum içecek bir şeyler almak için yanımızdan ayrıldığında ikimizde utangaç bir tavırla birbirimize bakınmaya başlamıştık. Gerçi, ben seni gördüğüm andan beri sana bakıyordum.

Ağzımdan saçma kelimelerin çıkmamasını umarak dudaklarımı araladığımda, aynı şekilde sen de o dolgun, şeker pembesi dudaklarını araladın ve inci gibi beyaz dişlerinin bir kısmını gözler önüne serdin. Bir kez daha güzelliğinin önünde şoka uğrayıp, öylece kalakaldım. Nasıl görünüyordum, bilmiyorum, ancak ilk defa güzel kahkahalarının tınısı kulaklarıma doluşmuştu.

Sen gülmeye başladığında yüzümde istemsizce beliren bir tebessüm oluşmuştu. Calum geldiğinde ikimizde gülmeyi kesip Calum'un anlatmaya başladığı olaylara odaklandık.

*

Günün sonunda, havanın karardığı vakitlerde, artık ayrılmanın gelip çattığı zaman dilimlerindeydik. Senden hoşlandığımı sarı loş bir ışık saçan lambanın altında anlamıştım. Yüzünün bir kısmına vuran ışığın aydınlattığı kısımlar, kusursuz tenini gözler önüne sererken, parlayan ela gözlerin tekrardan benimle buluştu. Yutkunup ellerimi kotumun ceplerine yerleştirdim ve parmak uçlarımda yükselip alçaldım.

Calum hesabı öderken kafenin dışında onu bekliyorduk. Sana güzel bir gün geçirdiğimi söylemek için ağzımı araladığımda sen benden önce davrandın. "Güzel bir gün geçirdim, Luke. Umarım adımı unutmazsın çünkü ben adımı unutan kişilere ayrı bir gıcığımdır."

Gülümseyerek sana baktım. Cevap vermek istiyordum ancak ne diyeceğimi de bilemiyordum. Zaten o sırada da Calum yanımıza ilişmiş, sen onun kolu altına sığınmıştın. "Görüşürüz Luke!" diyerek yürümeye başlayan Calum'u takip ettiğinde, kafamı 'görüşürüz' anlamında salladım. Arkanızı dönüp sokağın karanlık taraflarına doğru yol alırken, ben gittikçe kaybolan siluetinize bakmak için olduğum yerde dikili kaldım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 07, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

The End // l.h Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin