Bugün okul her zamanki gibi karışık kuruşuk geçti. Okuldan geldikten sonra ise evde biraz yapacak birşey bulamadım.Biraz Canım sıkıldı. O can sıkıntısıyla günlerimi Nasıl daha renkli yaparım diye düşündüm,kafa patlattım, en sonunda da hayatımda köklü değişikler yapmaya karar verdim.Bu değişiklik isteğimin alt yapısını da akşam yemeğinde hazırladım. Şimdi böyle söyleyince anlaşılmaz oldu. En iyisi herşeyi başından anlatıyım.
Bazı insanlar akşamları başlarına ne geldiyse hepsini yemek masasında anlatırlar.karşılarındaki dinlemek istiyor mu, dinleyenlerin içine fenalık geldi mi, tanımadıkları için yaptıkları yorumlar onları ilgilendiriyor mu, hiç düşünmezler! Bu heyecan dolu insanlar sadece anlatıp anlatıp rahatlamak isterler. Bu arada hemen belirtmek isterim ki ben de o tip insanlardanım, üstelik anlatmazsam patlayabilirim de ... Yalnız, anlattıklarımdan dolayı bana kimse kızmasın, küsmesin ,benimle kimse alay etmesin de isterim. Bu akşam sınıf arkadaşım Kıvır'ın gıcıklıklarını anlatırken evdekilerin beni can kulağıyla dinlemediklerini hissedince Canım sıkıldı. Anlattıklarımı zevkle dinleyecek biri olsa diye düşündüm düşündüm en sonunda birini buldum. Başıma gelenleri başka bir yerde anlatmayı karar verdim. Öyle bir yer seçtim ki burada ne kimsenin başını şişirebilirim ne de dilime fren koymak zorunda kalırım. Buraya, yani internetteki sayfama her şeyi yazabilirim! Teyzemin geçen ay bana hediye ettiği çizim pedi de çok işime yarayacak. Bu pedi bilgisayara bağlıyorsun, birde özel kalemi var, üzerine ne çizersen bilgisayara geçiriyor. Yani sadece yazarlar gibi yazmayacağım, birde ressamlar gibi çizeceğim. Çok süper olacak.işte sayfamda paylaşacağım ilk tuhaf ve gerçek gözlem olayı... Başlığı da, kafa karışıklığı ve hayranlık... Olay şöyle;sanırım sınıfı en süslü kızı Fisto 'nun kafası biraz karıştı. Nerden mi anladım? Çünkü Fisto süslenmeye ara verdi.
Dün sınıfa yeni bir erkek öğrenci geldi. Bence oldukça sıradan biri... Ama Fisto onu hiç sıradan bulmadı galiba. Öğretmen ondan kendisini sınıfa tanıtmasını istedi, o da sınıftaki diğer erkeklerin yaptıklarının aynısını yaparak-böbürlenerek- neleri sevdiğini ve nelerden nefret ettiklerini anlattı. Nefret ettikleri arasında pembe renk en baltaymış. Sonra ablasının evin her yerine dağıttığı şıngırdaklı tokalardan, şıkırtılı taçlardan ve süslü kıyafetlerden nefret ediyormuş. O bunları deyince ister istemez Fisto 'ya döndüm ve onun ağzının şaşkınlıkla, gözlerinin de hayranlıkla açılmış halde yeni öğrenci Tuncay'a baktığını gördüm. Oysa Fisto adlı arkadaşımızın şu anda kırılıp ağlaması ya da kızıp Tuncay'a dış görünüşünün en can alıcı noktasını hedefleyerek saldırıya geçmesi gerekiyordu. Üstelik Tuncay'ın önü diken gibi duran jöleli saçları Fisto'ya ihtiyacı olan malzemeyi de fazlasıyla veriyordu. Beklediğim saldırının ve ağlama krizinin gerçekleşmemesi bana ortada başka birşeyler döndüğünü işaret etti. Bu meseleyi ancak bugün çözebildim;yani Fisto' yu tokasız, dantelsiz ve pembesiz görünce... Sanıyorum Fisto, Tuncay'a hayran oldu. Tuncay'a hayran oldu. Tuncay'ın dikkatini çekmek için en sevdiği şeylerden bile vazgeçebilecek gibi duruyor. Valla hiçte fena olmadı! Sınıfımızdaki dantel kirliliğini birinin dur demesi gerekiyordu zaten.
Bugün sınıfta dantel kirliliğine, bizim evdeki günlük ısrarına bir son verildi. Sınıf öğretmenimiz veli toplantısında günlük tutmanın yararları konulu bir konuşma yapmış. İşte bu konuşma yüzünden annem geçtiğimiz haftanın başından beri günlük tutmam konusunda, en az benim oyun süremi uzatmam konusundaki hâlim kadar ısrarcıydı. Neredeyse tüm hafta bu konu üstünde duruldu. Her gün hissettiklerimi, başıma gelen ilginç olayları yazarsam kendimi daha iyi tanırmışım, üstelik başarılı bir öğrenci olma da ilk adımımı atarmışım. Dolaylı yoldan bana başarısız demek mi istiyorlar diye düşündüm. Ben düşünürken annem de karne notlarının önemi konulu bir konuşma yaptı. Beş konulu bir karne başarılı bir hayatın ilk sinyallerini vermiş. Ben şahsen onun dediklerine katılmıyorum. Karnemde her şey beş olsa bu çok sıkıcı bir karne olurdu. Baştan aşağı hep aynı rakam... Oysa, benim karnelerim daha haraketli olur. Anneme haraketli karne tezimi patlatınca bana üzgün üzgün baktı. Annemi üzgün görmek hiç hoşuma gitmez. O anda içime dünyanın en başarılı insanı olma isteği hafifçe kıpırdandı. Acaba başarılı olmak için harakete mi geçsem, yoksa bu isteğimin geçmesini mi beklesem diye birkaç saniye düşündüm. Sonrada annemi mutlu edecek birşey yaptım ve ona günlüğümü deftere değil daha havalı bir şekilde internette açtığım bir sayfaya yazmaya karar verdiğimi söyledim. Ama annem günümü cicili bicili günlüklerden birine değil de internet sayfasına yazacağımı duyunca baya dertlendi.