"Deniz Kızı
Denizden yeni mi çıkmıştı neydi;
Saçları, dudakları
Deniz koktu sabaha kadar;
Yükselip alçalan göğsü deniz gibiydi.
Yoksuldu, biliyorum
-Ama boyna da yoksulluk sözü edilmez ya-
Kulağımın dibinde, yavaş yavaş,
Aşk türküleri söyledi.
Neler görmüş, neler öğrenmişti kim bilir,
Denizle boğaz boğaza geçen hayatında!
Ağ yamamak, ağ atmak, ağ toplamak,
Olta yapmak, yem çıkarmak, kayık temizlemek...
Dikenli balıkları hatırlatmak için
Elleri ellerime değdi.
O gece gördüm, onun gözlerinde gördüm;
Gün ne güzel doğarmış meğer açık denizde!
Onun saçları öğretti bana dalgayı;
Çalkalandım durdum rüyalar içinde. "
Kitabın kapağını kapatıp komodinin üzerine koydu Elizya. Gözleri ağır ağır kapanıyordu. Yatağının yanındaki deniz kızı posterini öperek "Bir gün görüşmek dileğiyle." dedi ve kapattı gözlerini. Çalkalanan bir deniz görüyordu. Fırtına, taş üstünde taş bırakmıyordu. Üç – beş metre uzaklıkta bir kaya çarptı gözüne. Kıvrım kıvrım kıvrılan bir kız, deniz kızı. Gülerek Elizya'ya bakıyor, Elizya ona ulaşmak istiyor, ancak ulaşamıyordu. O anda annesinin sesini duydu. "Kızım uyan hadi baban seni sahile götürecek." Elizya için en güzel sabahlar bu haber ile başlıyordu. Uzunca bir gerinmenin ardından pullarla kaplı, pembe taytını giydi önce. Üzerine de en sevdiği pembe tişörtünü giydikten sonra koşar adımlarla önce banyoya oradan da mutfağa gitti. Annesi ile babası boyunlarını yana yatırarak kızlarının bu güzelliğini izliyorlardı. Tatlı bir telaşı oluyordu sahile gidecekleri gün. Hızlı bir şekilde ağzına birkaç ısırık ekmek ve biraz da peynir tıkıştırdıktan sonra babasını çekiştirmeye başladı. Resim defterini ve boyalarını yanına almayı unutmamıştı. Arabaya bindiklerinde ayaklarını koltukta sallamaya başladı heyecanla. Babası anlayamıyordu kızının bu heyecanını. Her hafta giderlerdi aynı sahile. Ancak bilmiyordu ki Elizya her hafta sonu bir deniz kızı görmek umuduyla gidiyordu sahile. Elizya için denizden ve deniz kızlarından daha önemli bir şey yoktu bu dünyada. Her şeyden önce deniz ve deniz kızları geliyordu onun için. Sahile geldiklerinde arabanın kapısını hızla açtı ve koşar adımlarla denizin kıyısına dikildi ve bağırmaya başladı. "Hey deniz kızları. Ben geldim. Elizya'nız geldi. Biliyorum buralardasınız. Lütfen, lütfen bugün göreyim sizi." Bir yandan da denizin görebildiği her yerini gözden geçiriyordu. Ama yine yoklardı. Aklına rüyası geldi. "Buralarda böyle bir kaya var mıydı acaba?" Babasına sordu. Maalesef ki beklediği gibi bir yanıt alamadı. Buralarda bir kaya yoktu. Resim çantasını bir kenara bırakıp sahilde yürümeye başladı Elizya. Gördüğü midye ve deniz kabuklarını alıyor, onlara deniz kızlarını sordu. Tabi ki aldığı bir cevap yoktu. Oturup denizi izlemeye başladı. Denizi, gökyüzünü, denizin gökyüzüne dokunduğu yeri ; ufku izlemeye başladı. Eline resim defterini aldı. Önce bir deniz çizdi. İçine bir deniz kızı. Pembe kuyruklu, pembe saçlı bir deniz kızı çizdi. Gökyüzüne haksızlık ettiğini düşündü o gün. Ufka bir güneş çizdi önce batmak üzere olan. Daha sonra gökyüzüne kuşlar ve bir uçak. Sonra uçağa binmek isteyip de korkusu yüzünden binemediği geldi aklına. Sinirlendi ve sildi uçağı. Kuşlarla daha güzeldi gökyüzü. Kuşlar özgürdü ama deniz kızları değildi. Kuşlar istediklerinde istedikleri yerlere uçabiliyorlardı veyahut insanların onları görmesinden çekinmiyorlardı. Kuşlara da kızdı Elizya. Kafasını göğe kaldırdı ve oradaki kuşlara bağırdı bu sefer. "Fazla basitsiniz. İnsanların sizi görmeleri umurunuzda bile değil. Kendinizi saklamayı bilmiyorsunuz ve insanlardan çekinmiyorsunuz. İnsan eli değmemiş bedenleriniz yok. Fazla basit ve gereksiz özgürsünüz." Kuşları da sildi resminden. Huzurla ve gururla baktı denize. Göğsünü gerdi, başını dikleştirdi. "Ve sen deniz." Dedi. "Sen bu dünyadaki en asil mavisin. Sen mavini dokundurtmuyorsun kimseciklere. Birisi dokunduğunda mavini bırakıp saydamlaşıyorsun. Mavinde saklıyorsun balıkları, deniz kızlarını. Annelik yapıyorsun bir nevi onlara. Saklıyorsun onları bu kirli yaşamdan. Tekrar söylüyorum ey deniz. Sen bu dünyadaki en asil mavisin." Babası hayranlıkla bakıyordu Elizya'ya. Kızından böyle cümleler duymak şaşırtmıştı onu biraz da gururlanmıştı. Nereden biliyordu bu küçücük kız asilliği, insan eli değmemişliği, temizliği? "İyi ki..." diye düşündü o an. "İyi ki tanıştırmışım kızımı denizle. İyi ki okumuşum Deniz Kızı Masallarını." Gitti kızının yanına ve öptü o kahverengi saçlarından. Kızıysa resmini alarak arabaya koştu. Babası beklemiyordu böyle bir hareketi kızından. Çünkü ne zaman sahile inseler Elizya gitmemek için yalvarırdı babasına. "Bir sorun mu var Elizya?" dedi. Elizya sessiz kalmayı tercih etti. Mavi gözlerinin etrafı kızarmıştı. Adeta burnundan soluyordu minik Elizya. Önce dudaklarını büzdü. Sonra babasına "Gelmeyecekler. Hiç tanışamayacağım onlarla. Umudumu yitiriyorum artık." Dedi. Babası, kızının büzüşmüş dudaklarını tuttu önce. Sonra "Sakın Elizya. Sakın duymayacağım bunları. Denizden, deniz kızlarından, maviden daha önemli tek şey umuttur küçük Elizya'm. Belki yoracak seni umut etmek ama umudunu yitirirsen kazanma gibi bir ihtimalin kalmaz. Umutla koşarsan dileğine imkansız olmayacak dileğin. " O küçük aklını çok büyük şeylere yoruyordu minik Elizya. Çok yorucuydu onun için bugün. Umut ve umutsuzluk arasında kalmıştı çünkü. Zordu o çizgide kalmak. Hem bedenen hem ruhen yoruluyordu insan. Sonra çöküyordu. Çöktükçe çöküyordu sonra. Sonra ne mi oluyordu? Ölüyordu insan. Elizya küçüktü o çizgi için. O çizgi nice insanları yutmuşken Elizya'ya ne yapardı kim bilir. Babası da bunun için çabalayacaktı. Ellerini tuttu minik kızının. Avuç içlerinden öptü. Kızı da kapattı gözlerini derin bir nefes çekti içine. "Gelecekler. Biliyorum. Gerçekten varlar." Babası gülümsedi ve yola koyuldu. Elizya da camdan dışarıyı izliyordu. Eve geldiklerinde annesinin yanağına buseler kondurup odasına gitti. Çizdiği resmi boyadı önce. Sonra duvarına astı. Oturdu yatağına, açtı ellerini semaya ve şu sözler döküldü dilinden: "Allah'ım sen benim umudumu yitirmeme izin verme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASUMAN-I DERYA
ChickLitGökyüzü ve Deniz... Onlar birbirine aşık iki mavi. Yalnızca ufukta dokunacaklar birbirlerine. Martılar onların arasında haberci. Deniz her aşığına, mavisine, gökyüzüne ulaşmak istediğinde dalgalanacak. Bütün ömrü boyunca sadece biraz daha fazla değm...