Tan'dan
Zar zor da olsa okul tercih etmiştim. Etmeliydim de. Aslında pek ben tercih ettim denilemezdi ama olsun. Sonuç olarak lise hayatım başlayacak mıydı? Kuşkusuz tabii ki.
Odama bay babanın girmesiyle düşüncelerimden tamamen uzaklaşmıştım. Kapıyı biraz sert açtığı için kapı duvara hızlıca vurup "tak" sesi çıkarmıştı. Ama kapının ses çıkartması ne bay babanın bana ne de benim bay babaya olan bakışlarımı değiştirmemişti. Sanki hiç çarpmamış gibiydi. Önemli bir şey olduğu suratından belli olduğu için soramadan duramamıştım:
- Bir şey mi oldu?
Sanki ona sormamı beklercesine hemen dökülüvermişti.
- Üstüne çeki düzen verdikten sonra hemen yemeğe in Tan. Seninle konuşmam gereken konular var.
Ben daha "tamam" diyemeden çıkmıştı odamdan. Anlayamadığım şuydu, sinirli görünüyordu ve güne daha yeni başlamıştık. Yani daha henüz bir şey yapmamıştım bile.
Yataktan kalkıp dolabın kapağını açtım. Üzerime kısa kol yakalı bir tişört ve altıma da şort geçirdim. Aynada biraz kendime baktım. Evet, merhaba havalanmakta olan üç tel saç. Sizden hep nefret etmişimdir. Elimle saçlarımı düzelttim ve bu sefer boy aynama baktım. Tamam fena görünmüyordum ve yemeğe gitmeye hazırdım.
Merdivenlerden inerken kafamın içinde bay babanın dedikleri dönüp duruyordu. Neredeyse ilk defa bu kadar ciddi bir şey konuşacağımızı hatirliyordum. Merak ediyordum. Soğuk soğuk terlemeye başlamıştım bile. Tabii bir de her basamağı indiğimde kulaklarimda hissettiğim gerilim müziği. Harika!
Yemek masasına gelmiştim. Bay babanın arkası dönük olduğu için beni göremiyordu. Bu iyiydi. Kendimi biraz rahatlatıp öyle oturmalıydım o sandalyeye. Tamam, başlıyorum.Sakin ol Tan, sakin. Alt tarafı konuşacaksınız. Seni yemeyecek ya. Hem en fazla ne olabilir ki? Tamam, hazırdım. Haydi başlayalım.
Sanki hiçbir şey olmamış gibi, bay baba hiç odama gelmemiş gibi oturmuştum masaya.
- Bu gün nasılsın bay baba?
- İyi olacağım, bir gün gerçekten iyi olacağım.
Kaşlarımı meraklanmış gibi aşağı indirdim. Bu burnumun üst kısmının kırışmasına neden oluyordu.
- Bir sorun mu var?
- Ah, hayır Tan. Sadece lise hayatın başlayacak ve tamam itiraf ediyorum endişelenmiyorum değil.
- Anlamadım, endişelenecek ne var ki bay baba?
(Bunu dalga geçen bir gülümseme ile eşlik ederek söylemiştim)
- Beni alaya alma Tan! Sana söyleyeceklerimi bir kural olarak kabul edeceksin. Ven bunları senden yapmanı rica etmiyorum. Yapacaksın diyorum. Anladın mı beni?
Bana sert çıkmıştı. Olaya üçüncü tekil kişi tarafından baktığımızda haklıydı da. Onunla dalga geçmiştim, daha ötesi mi var?
- Dinliyorum.
- İlk olarak; olay çıkartmayacaksın Tan. Şikayet gelmesini ya da herhangi bir yerden kavga ettiğini duymak istemiyorum.
Bunu bana ortaokulda çıkarttığım ya da bir anda kendimi ortasında bulduğum kavgalar için söylediğine adım kadar emindim.
- Ama bay baba, üstüme yürürlerse ne yapayım? Ah, tamam gönül rahatlığıyla vurabilirsiniz mi diyeyim?
- Tan sana olay çıkartma diyorum, oğul. Kendini koruma demiyorum ki. Ama sen yine de son çare olarak vur. Bak, son çare diyorum! Üzerine her yürüyene patlatma yumruğu!
- Ah, hayır bay baba. O kadar aptal değilim.
Ben bunları söylerken bir yandan yemek yemeye çalışıyor, bir yandan da cevap yetiştiriyordum. Bundan tabii ki rahatsızdım.
- Bir daha ki konuşmamızı tabii olursa yemek sonrası yapsak fena olmaz aslında, aç kalacağım!
Gözlerim büyümüştü. Bu halim ona komik gelmiş olacak ki ufak bir tebessüm edip devam etti.
- Her neyse Tan. Gel gelelim ikinci kurala.
- Bir saniye, bir saniye. Kaç kural var acaba?
- Üç.
- Dinliyorum.
Portakal suyundan tahminimce bir yudum aldıktan sonra devam etti.
- Öğretmenlerin ile tartışmayacaksın. Bak bu kavga olayına benzemiyor. Üzerine yürüyene karşılık vermek gibi bir alternatifin de yok. Tartışmanı istemiyorum. Küfür etsen bile içinden. Tamam mı Tan?
- Üçüncü kurala geçelim.
- Tan! Tamam mı?
- Tamam bay baba, tamam.
Onu onaylamam hoşuna gitmiş olacak ki başka bir açıklama yapmadan üçüncü kurala geçti.
- Aşık olmayacaksın.
Ne? Anlamamıştım. Bu gerçekten komik olduğu için gülmeye başlamıştım.
- İlahi bay baba. Bazen gerçekten güzel mizah yapıyorsun.
- Bu bir mizah değil Tan. Ciddi söylüyorum. Aşık olmayacaksın.
- Olmayacaksın mı? Olamayacaksın mı? Orası da bir tartışma konusu.
- Olmayacaksın Tan. Üçüncü yani sonuncu kural hepsinden daha ciddi. Beynindeki çip seni zorlayabilir, acı çekebilirsin. Bu yüzden aşık olmanı istemiyorum.
- Diğer kurallardan emin değilim ama bu kurala uyacağıma kuşkusuz eminim, bay baba.
* * *
Bay babadan
Ah çocuk, ah. Seni kurtaracağım. Seni gerçekten kurtaracağım. Canım pahasına da olsa yapacağım bunu, hiç olmazsa deneyeceğim. Şimdi sana bu kurallar çok boş geliyor ama bir bilsen, bilsen senin için uğraştığımı. Fark etsen.
Özellikle de üçüncü kural. Sana yalan söyledim. Özür dilerim. Aşık olursan çip sadece acı çektirmeyecek. Duygunun en yoğun safhası olduğundan belki de... Hayır, düşünmek bile istemiyorum! İstemeyeceğim! İstemiyordum! Sadece seni kurtarmak istiyorum oğul, sadece bunu.
Kafamda dönen düşünceler gözlerimden akan yaşlara eşlik ediyordu. Ama ben kendimi toplayacaktım. Yapmam gereken buydu çünkü.
Haydi bay baba, sana yakışanı yap, görev başına. Başarabilirsin. Sadece pes etme...
FOTOGRAFINI KULLANMAMA IZIN VEREN EN YAKIN ARKADASIM SUDE'YE TESEKKUR EDERIM. SENI COK SEVİYORUM KARDESIM.
NOT: WATTPAD KULLANMAMAKTADIR.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSANE
Teen Fiction...Beni evlat edindikten sonra neden bir çocuğa ihtiyacı olduğunu açıkladı. Yeni bir projesi varmış ve bunu benim üzerimde denetleyecekmiş. Küçük bir operasyonla beynime bir çip yerleştireceklermiş. Ve bu çip sayesinde ben beynimi kontrol edebilecek...