27.05.18
"Katsuki!" Kapının çarparken çıkardığı gürültüye kendi adını söyleyen kulak tırmalayıcı ses eklendiğinde bunun gerçekten, her zamankinden daha sinir bozucu olduğunu düşünerek kaşlarını çatmış ve bu sefer nasıl bir hikaye uyduracağını beklemeye başlamıştı. Çok geçmeden hasır şapkasını henüz kafasından çıkarmamış ve kocaman -Katsuki'nin onu her yere nasıl taşıdığını merak ettiği- çantasını hâlâ elinde tutar hâlde sesin kaynağı, sarı saçları her zamankinden daha dağınık olan adamın görüş alanına girdi. "Bugünkü araştırmam için gittiğim yer harikaydı! Bir sürü çiçek de topladım!"
Sarışın ve bakışlarında bıkkınlık yer alan adam, içeriye giren kadına göz devirmemek için gözlerini sımsıkı kapadı ve nefesini dışarı üflememek için büyük bir güç sarf etti. "Güzel," ağzından dökülen bu kelimenin yeterli olmasını umuyordu çünkü dürüst olması gerekirse ilgisini çekmeyen bu konu hakkında gereksiz muhabbete girmek istemiyordu. Kahverengi saçlı kadın çantasını içeriye girdiği salondaki kanepeye bırakıp sarışının yanına yerleşti, konuşmasına başladı. "İlginç bir inanış varmış... Onu denemek istiyordum."
Kadının gözlerindeki hevesi ve mutluluğu gördüğünde duyduğu bıkkınlığa az da olsa acıma karışır gibi oldu ve sebepsizce hissettiği suçluluk duygusunu gizlemek için ilgili davranmaya çalıştı. "Öyleyse dene," derken sesi amaçladığı gibi arkadaşça ve rahat çıkmamıştı, istemediği hâlde mesafeli ve kızgındı. Sabrının son damlasına kadar hepsini tüketip bir hiç kaldığında harekete geçmeyi planlıyormuş gibi davranan kadınsa buna karşılık hiç kımıldamadan, zemine çevirdiği bakışlarıyla halıyı izlemeye devam etti. Aralarındaki suskunluk aşırı gerilmiş bir keman teli gibiydi ve sonunda, fazlasıyla zorlanarak da olsa, Katsuki'nin ağzından çıkan tek bir cümleyle koptu. "Ağzını açmadan böyle oturacaksan bunu başka bir odada yap, bestemi tamamlamaya çalışıyorum."
Ochako çatılmış kaşlarını derin bir nefes alarak gidermeye çalıştı. Sürekli küçük detaylar yüzünden kavga ediyorlardı ve buna artık bir son vermek istiyordu. Başını kaldırıp artık ona eskisi gibi davranmayan ve gözünde eski, aşık olduğu adamı göremediği sarışının yakutlarına bakarak konuştu. "Çok kısa sürecek. Sadece 10 dakika, en fazla 20 dakika sürer."
Rahatsız bir şekilde oturduğu sandalyeye sırtını iyice dayarken, kollarını da ne yaparsan yap dercesine iki yana açmış ve gelecek olan saçmalıkları beklemeye başlamıştı. Kadının ayağa kalktığını ve çantasını bıraktığı kanepeye doğru ilerlediğini varsayıyordu, yüzü o tarafa dönük olmadığı için hareketlerini pek seçemese de çantasının içinde bir şeyler aradığını çıkan seslerden anlamıştı. Birden tekrar karşısında beliren kadının elinde iki karahindiba tuttuğunu gördüğünde, şu ana kadar duydukları arasından en saçma şeyin bu olacağını anladı; ne zaman Ochako'nun daha da ileriye gidemeyeceğini, bundan daha gereksiz bir şeyi asla bulamayacağını düşünse o daima müthiş sinir bozucu ve zerre ilgi duymadığı aptalca bir fikirle karşısına çıkıyordu. Her seferinde bunları dinlemekten bunalmış olduğu için, kadınla olan ilişkisini ona hiçbir şey söylemeden dondurmuş ve hayal kırıklığına uğrayan kadını zamanında yaşadıkları güzel zamanları düşünerek kaba olmasa da kararlı bir tavırla kendinden uzak tutmaya başlamıştı. Beklemediği şeyse, çenesine değen karahindibaydı; irkilerek kendini geri çekmiş ve refleks olarak dişlerinin arasından, kelimeleri tükürürcesine ne yaptığını sormuştu.
"Sakinleş, bir şey olduğu yok," kadının sunduğu cevap karşısında Katsuki kaşlarını daha da çattı ve sinirini zar zor bastırabildiği sıralarda mırıldandı. "Evet, alt tarafı ne sikime yaradığını bilmediğim karahindiba saçmalığını çeneme dayıyorsun! Söylesene, bugün ne tür bir saçmalık sunuyorsun bana?"
Ochako'nun insanın sinirden başını döndüren sakinliği, Katsuki'ye göre, kül sarısı saçlı adamın tüm katı tavırlarına karşı onu zıvanadan çıkarabilmek için kullandığı gizli bir silah gibi olsa da onun için bu sadece, sallantıda olduğunu çoktan fark ettiği evliliklerinin yıkılmasını engellemek için aldığı bir önlemdi. "Eğer karahindibayı çenene tuttuğunda, iz çıkarıyorsa, aşıksın demekmiş!" ses tonuna yansıtmaya özen gösterdiği heyecan, Katsuki'nin kulaklarına keman çalmayı yeni öğrenmiş bir aceminin ilk notası gibi ulaşmıştı —duymaya kesinlikle katlanamadığı bir tınıydı bu.
Kırmızı, minik göz bebekleri sanki mümkünmüş gibi daha da küçülürken birkaç saniye aval aval yanaklarını allığa bulamış olan kadına baktı ve bu saçmalığa nasıl inanabileceğini sorgulamaya başlayacaktı ki karşısındaki kişinin eşi olduğunu hatırladı. Sürekli Katsuki'yi delirtecek şeyler bulur, ardından acılı sözlerin havada uçuştuğu ve evlilikleri sanki bir ağaçmış da onlar ağacı kesmeye gelen oduncularmış gibi ağaca baltayla her vuruşlarında artık ikisininde içten içe inanmayı kestiği ilişkilerini öldürmeye yaklaşırlardı. Sessizce beklemeye devam ettiği sırada ki ikisi de bunun fırtınadan önceki sessizlik olduğunun bilincindeydiler, Ochako karahindibayı Katsuki'nin yüzünden uzaklaştırdı ve çenesinin altında görmeyi beklediği izi ayrımsayabilmek için suratlarını birbirine yaklaştırdı, tuhaftır ki ikisi de birbirini seven iki insanın normalde yapacağının aksine hiçbir şey hissetmiyordu. Ochako aradığı şeyin orada olmadığını kavradığında, "Değilmişsin işte," diye mırıldanırken karahindibanın neden bir iz bırakmadığını değil, hissetmesi gereken tüm o yakıcı duygularının nereye gittiğini sorguluyordu.
Katsuki yüz ifadesini hiç bozmadan bakışlarını başka bir tarafa çevirdi. "Böyle bir saçmalığa inanmıyorsundur umarım." Ochako'dan bir ses gelmeyince kafasını, bakışlarını yere indirmiş olan kahverengi saçlı kadına çevirdi. Yüzünde hüzün, hayal kırıklığı veya olumsuz bir bakış yoktu; bakışları boştu. "İnandığını söyleme sakın."
Fakat Ochako öylece durup halıya gözleriyle adeta oymak istermişçesine bakarken, uzun süreli sessizliğine dudaklarından dökülen şu sözlerle son verdi: "İnanıp inanmamam senin için bir şeyi değiştiriyor mu?" Bu cümle ağzından sert, kızgın ama bir o kadar da sakin çıkmıştı ve sinirleri zaten yeterince gerilmiş olan adam, bunun üzerine yumruk yemiş gibi afalladığını hissetti. Bu bir tehdit miydi yoksa meydan okuma mı? Hangisi olursa olsun, bu cümle onun için hissettiği tüm acıma duygusunun uçup giderek yerini saf sinire bırakmasının sebebi olmuştu. Haftalardır içinde birikmiş olan ve açığa çıkarmamak için özen gösterdiği kinin tiksintiyle beraber içinde alevlendiğini, bu işe bir son verebilmek için duyduğu dayanılmaz arzuyla birleştiğini hissetti. Bakışlarını tamamen değiştirip sahnede her notayı kusursuzca çalabilmek için büründüğü soğuk nesnellik ve umursamaz bir tavırla onu tasdik etti, tam da düşündüğü gibi hiçbir şeyin değişmeyeceğini söyledi. "Değiştirmiyor, hatta ne var biliyor musun? Umurumda değil! O aptal karahindibayı kime yapsan hiçbir sonuç çıkmazdı zaten. Sende de çıkmayacaktı!"
Ochako'nun sakinlikten ibaret olan zırhını keskin bir mızrak gibi delip geçen ve tam da kalbine isabet eden bu sözler, kadının kendini daha fazla tutamayıp sesini yükseltmesine sebep olacak kadar yaralamıştı onu. Ağzını açıp ne dediğini umursayamayacak kadar kendini kaybetmiş hâlde bağırmasının önündeki tek engelse; minik ellerinden biriyle salon kapısının pervazını sıktıran, az önce duydukları sebebiyle yaşadığı korku tüm vücuduna yayılmış olan ve gözlerinde birikmiş, tek bir cümleyle dökülmeye başlayacağından emin olduğu yağmurlarıyla onlara bakan küçük kızlarıydı. Katsuki'nin bağrışı ve aralarındaki gergin ortam sebebiyle zilin çaldığını duymamış olsa gerekti, yine de kızının nasıl içeriye girdiğini merak etti fakat bunu sorması ve hiçbir şey yaşanmamış gibi davranması imkansızdı. Koemi çoğu zaman ona, hissetmemesinin mümkün olmadığını Katsuki'nin de bildiğine emindi, babasıyla arasının kötü olup olmadığını sorar ve bir sorun varsa halletmesine yardımcı olacağını söylerdi. Şimdi de yine aynı ses tonunu kullanarak ve bu sefer yaşadığı hayal kırıklığını gizlemeyerek "Baba?" dediğinde, ikisi de yapacakları hiçbir açıklamanın kızlarının kalbinde açılan yarayı telafi etmek için yeterli olmayacağını biliyorlardı fakat bilmedikleri şey bunun son olmayacağıydı.
•
ochako'nun karahindibalarla ilgili bahsettiği şey, büyük ihtimalle fahrenheit 451 kitabındaki favori karakterim clarisse'in uydurduğu bir şey
gerçekte karahindibalarla alakalı böyle bir şey var mı aradım ama bulamadım dlsğfkwşpfld
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Caraphernelia | KiriBaku
Short Story•Single Dad! Bakugou •yazarlar; @_tenshi- & @croirerin Caraphernelia: Birinin terk ederken ardında kendine ait şeyleri ve hatıraları bırakması. 08.07.19