Hızla daha bir kaç saniye önce konduğu ağaç dalından sıçradı. Saçları ve yüzü kana bulanmıştı. Gözleri kuru kan izlerinin ardından duygu yoğunluğu ile parıldıyordu. Ölemezdi.
Ölmeyecekti.
Sadece tüm ailesinin gözlerinin önünde katledildiğini görmüş gözler değildi bunlar. Hatta tüm şehrin, bütün neşe ve kalabalığının bir anda kana bulandığına tanıklık eden gözler de değildi. Hayır, hepsini görmüştü... Ama daha fazlası vardı.
Belki de parıldamıyordu kızın gözleri. Geçmişin gölgesi yüzünü kapladığı için öyle görünüyordu. Geçmişin gölgesi ve kan... Bu kız dibine kadar karanlık batağına batmıştı.
Titanın elinin hemen yanındaki ağaç dalını kırması ile hızını arttırdı. Yükselse, muhtemelen titan ona erişemezdi. Ne var ki, ağaçlar ne kadar sağlam bilmiyordu. Eğer ağacı devirirlerse, sonu gelirdi. Peşinde tam 7 tane titan vardı. En önde onu kovalayan anormaldi. Üç gün önce gizlice sızdığı keşif birliğinden aldığı gazlar bitince onlarla beraber yürüttüğü manevra cihazının bir işlevi kalmamıştı.
Sanki ölümün eşiğinde değilmiş gibi sırıttı. Daha insan bir kızın cephaneliklerine sızmasını engelleyemiyorlarken, nasıl titanlara karşı dövüşeceklerdi?
Gerçi, birisi onu fark etmişti. Garip birisiydi. Karanlıkta onu görememişti ama sesi çok keskindi.
"Yeraltı ile falan bağlantın yoksa çok bir işine yaramazlar. Zaten senin gibi birisinin de yer altı ile bağlantısı yoktur."
"Nasıl birisi olduğumu nereden biliyorsun ki?"
Dudaklarından sanki hem sinirlendiğini hemde aptal olduğumu ifade eden bir 'Tch' sesi çıktı.
"Askeri bir birliğin cephaneliğine ön kapıdan kaygısızca giren birisinin... yeraltı ile bağlantısı yoktur. O kadar aptal biri orada bir saniye bile dayanamaz."
Çok fazla tecrübesi varmış gibi konuşuyordu. Bu kadar emin olması şaşırtıcıydı. Çoktan nereden geldiğini belli etmişti benim için. Eğer yeraltından geliyorsa bir bıçak darbesi, ve ölüydüm. Bu kadar basitti.
kıkırdamıştım.
"Galiba bunları almama izin vermeyeceksin."
iki saniye sessizlik ve ardından konuştu.
"onlarla ne yapacaksın?"
durdum. Umurunda olması için bir neden göremedim. Benim sebebim fark etmezdi.Eğer cephanelikteki bir hırsızı üstlerine bildirmezse ceza alırdı. Yine de alışık olmadığım bir şey yaptım, ve tereddütsüz ona açıkladım.
"Kendi savaşımı vermek istiyorum. Ölmemek için."
Bu herkesin yaptığı birşeydi. En azından yapmaya çalıştığı... ona gerçekten inandırıcı bir bahane dizisi sunabilirdim... Ne var ki, içimde birşeyler benzer olduğumuzu düşünmemizi sağlamıştı. Ya da içimden çok, onda var olan bir şeyler.
Bir kaç saniye sonra ayağa kalktığına dair bir ses geldi. "Sadece ihtiyacın olanı al ve git." Durdu ve sesi aynı keskinlikte devam etti.
"Ve unutma, biz hayır kurumu değiliz. Bu tekrarlanmayacak"
Ve kapı kapandı.
Garip bir diyalogdu. Kalbimin karanlıkta sesini ilk duyuşumdaki çırpışını hala hatırlıyorum. Korkmuştum ama yinede sakin bir tavır sergilemiştim. Şuan ölüm peşimden kovalarken olduğu gibi.
Keskin bir manevra ile anide sağa döndüm ve şehrin duvarlarını gördüm. Kapılar bir şekilde açıktı. Neden açık olduklarını sorgulamadım bu benim firsatımdı. Benim keskin manevrama ayak uyduramayan anormal titan dengesini kaybetti ve yan düşerek sürüklendi. Peşimdeki diğer titanlar gitmişti. Kurtulabiliridim.
Ve anormal titan ayağa kalktı.
Daha da delirmiş gibi koşuyordu. Aramızdaki mesafe gittikçe azalıyordu. Bacaklarım yorulmuştu. Acilen bir şeyler düşünmek zorundaydım. Kendimi düşünmeye zorladım. Soğukkanlılığım kırılmıştı. Soluk soluğa kalmıştım. Titan yaklaştı.
Kendimi sık ağaçların arasına attım. Titanın sesini duyabiliyordum. Tam vücuduna göre orantısız derecede küçük yüzü beni yutmaya hazırlanırken elimle kavradığım dal parçasını gözüne sapladım.
Titan acı içinde bağırırken duvara doğru koşmaya devam ettim. Bir süre sonra üzerimden bir gölge geçti ve titan bir toz bulutu eşliğinde önümde belirdi. Sarsıntının etkisiyle yere düştüm ve anormal titan ile göz göze geldim. Bahse varım diğer 6 titanın arkada kalışı ve benim gibi muhteşem bir öğünün tadını tek başına çıkarabilecek olmasından oldukça hoşnuttu.
Titan üzerime doğru atıldı ve elleriyle sıkıca beni kavradı yana düşmüş kafasındaki yan duran ağzını zevkle açtı. Ve keskin bir bıçak darbesi duyuldu.
Titan acı ile bağırdı. Ve yer titanın düşüşü ile sarsıldı. Rüya gibiydi. Kurtulmuştum. Bacaklarım titriyordu. Ne zamandır koştuğumu bile hatırlamıyordum. Titanın üstündeki silüete baktım.
Bilincim şok etkisiyle gidip gelirken tek yapabildiğim kaşlarımı çatıp bakışlarımı git gide kararan toprağa doğrultmak oldu. Demin aptalca bir düşünce beynimi sarmıştı. Güvende değildim. İnsanlık için güven, çok uzak bir kelimeydi.
Neden kendimi iyi ve korunaklı hissettim bilmiyorum ama bu hissi sürdürmenin aptallık olduğunun bilincindeydim. Beni kurtaran her kimse muhtemelen askeri birlikteydi. Ve askeri birlik demek, ekipmanlarım için sorgulanacağım demekti. Ve sonrada hapis.
Kararma hissinin üstüne eklenen baş ağrısını da geri itip gözlerimi silüete diktim. Bakışlarını bana çevirdi. Kaşlarını çattı.
"Adın?"
Emirvaki sorusu ve sert sesi kim olduğunu anında anlamamı sağladı. Ekipmanlardan o da muhtemelen benim kim olduğumu anlamıştı.
İstemsizce rahatlama hissi içimde yayıldı. Yine onu tanıdıkmış gibi hissediyordum. Belki de beni cephanelikte gören kişi olarak en tehlikelisi olmasına karşın hemde. Gözlerim yine karardı. Baş ağrısı vücudumda beliren zonklamanın altında kaldı. Elim refleksik olarak bacağıma gitti.
Derime değmeyi planlıyordum. Oysa, elim sıcak sıvıyı kavradı. Bacağımdan aldığım hasarı bu zamana kadar fark edememişim. Acıyı yarayı anlayınca yaşadım. Dişlerimi sıktım.
Bir terslik olduğunu anlamış olacak ki, asker,titanın üstünden indi ve bana doğru ilerledi. Sanırım kana bulanmış elimi gördü ve yanıma çöktü. "Yaralandın-"
"Defne."
Bakışlarımı yukarı, doğrudan yüzüne kaldırdım.
Kısık gözlerinde herhangi bir şaşkınlık görülmedi.
Ayağa kalktı ve elini öne uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aegis
Fanfiction-attack on titan fanfiction- -kişiseldir lütfen anlayış gösterin- (Defevi) 3 asil isim taşıyan 3 duvar. İnsanlığın yaşam damarı olarak adlandırılıyorlar. Ben onlara aegis demeyi yeğliyorum. Çünkü onlar saldırılara a...