1. Bölüm

58 0 0
                                    

Adres burasıydı ve sonunda buraya ulaşabilmiştim. Korkudan mı yoksa heyecandan mıdır bilemediğim ayak titremem hala geçmemişti. Parayı uzatıp teşekkür ettikten sonra bu devasa yerin salonuna doğru ilerlemem gerekiyordu fakat ayaklarım buna izin vermiyordu. Binanın önünde durmuş etrafa bakınıyordum. Derin nefesler alarak kendime gelmeye çalıştım. Çok başarılı olamasam da heyecan ve korkum eskisi kadar yoktu. Binanın iki yanı da yeşillik bir alandı. Bulunduğu konum cidden iyi ve gösterişliydi. Kendimi hazır hissedip binaya girecekken yan tarafta bir adamı fark ettim. Normal yürümüyordu. Fazla tuhaftı. Yanına gidip gitmeme arasında kararsız kalsam da ilerledim. Adım attığım an kafasını çevirdi ve göz göze geldik. Ürkütücü bir bakıştı. Elini kaldırıp durmam için işaret yaptı. Anında olduğum yerde durdum. Gülümsedi ve kravatını biraz bollaştırdı caddeye doğru yürüyerek gözden kayboldu. Bu davranışı arkasından dakikalarca bakmama sebep olmuştu. Buraya geliş amacımı hatırlayarak tekrar derin bir nefes alıp içeriye girdim.

Akrabalarımız, annemin babamın yakınları, arkadaşları hepsi buradalardı. Beni görünce yüzlerinde hafif buruk gülümseme vardı. Bende aynı gülümsemeyle hepsine karşılık verdim. Annem hepimizin burada toplanmasını, her birimize ayrı ayrı anlatamayacağını toplu bir şekilde bilmemiz gereken bir konunun olduğunu söylemişti. Hepimizin şık ve rengarenk giyinmesini asla tercihlerini siyah renkten yana yapmamalarını söylemişti. Görüyordum ki herkes annemi dinlemiş ve herkes cıvıl cıvıldı.

Burası devasa büyüklükte bir otelin lobi kısmıydı. Görevli gelip konferans salonunda annemin hepimizi beklediğini söyleyince hareketlenip salona doğru yürüdük. En son ben girmiştim ve herkes yerlerine yerleşmişti. En önde koltuklardan biri boştu gidip oraya oturdum. Ve beklenen dünya güzeli kadın o hep kıskandığım gülüşüyle içeri girdi. Masaya oturdu ve asil bir konuşmacı gibi mikrofonu önüne çekti. Uzun bir süre gözlerini bizim üzerimizde gezdirdi. En son gözleri bende takılı kaldı uzun bir bakış atıp çok içten bir tebessüm gönderdi bana. Yüzündeki tebessüm gözden kayboldu ve konuşmaya başladı

-Evet. Şuan kendinizi burada olmaktan dolayı yargılıyor ve bizim burada ne işimiz var bu kadın orada oturmuş ne geveliyor diyebilirsiniz. Siz şu yaşıma kadar hayatıma dahil olan kişilersiniz. Bu konuşmayı size borç bildim ve hepinizi buraya çağırdım.'' Gözünden iki damla yaş döküldüğünde içim acıdı. Zor yutkundu ve ne olduğunu anlamakta güçlük çekip konuşmasını dinledim.

-Ben gidiyorum. Biraz daha uzun kalmayı isterdim. Sizlerle daha fazla vakit geçirmeyi, gülüp oynamayı, hatta her birinizle tek tek kavga etmeyi bile isterdim. Yani eğer daha fazla uzun bir ömrüm olsaydı. Kanseri yenemedim. İkili bir mücadeleye girdik ve o kazandı. Bende pek emek sarf etmedim zaten.

Şuan gözünüzde zavallı ve ölüme adım adım giden bir kadınım biliyorum. Acıyorsunuz da belki şuan ağlayabilirsiniz de. Yapmayın bana acımayın ya da üzülmeyin çünkü ben mutlu gidiyorum. Vicdanım rahat ve hayatta yaptığım seçimlerden pişman olmayarak kapayacağım bu dünyaya gözlerimi. Bu konuşmadan sonra belki bir iki gün en fazla bir hafta üzülebilirsiniz ama hepsi o kadarla kalacak. Benimle geçirdiğiniz bunca seneyi sadece yedi güne sığdırıp üzülecek sonrada ben varken hayatınız nasıl devam ediyorsa ben yokken de öyle devam edecek. Beni hep hatırlayın aklınızın bir köşesinde olayım ister miydim hayır istemezdim bu kadar bencil değilim ama zaten bu mümkün değil. Akılda kalacak bir şeyler ya da ileride bilgi yarışmalarında dünyayı kurtardığıma inanılan bir buluş ile karşınıza çıkacak işler yapmadım. İleride çocuklarınızın okuduğu kitaplarda önemli işlerin altında bir adım da olmayacak. Bu dünya da sadece eğlendim. Ve ne doğru gördüysem onun peşinden gittim. Eğer gitmeseydim kızım benimle olamazdı. Bu yolda onunla birlikte yürüyemezdim.

AGAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin