Dolap

10 0 0
                                    

1 Hafta Önce

Anahtarı paslanmaya yüz tutmuş kapı deliğine sokup kilidini açtım. Ardına kadar iktirdiğim kapının önüne ayağımla sandalye çektim. Salondaki tüm camları hakim olan küf kokusu çıksın diye açıp çantamdaki parfümü birkaç kez havaya sıktım.

Hayal miydi bilmiyorum fakat uzun zamandır istediğim şey babam gibi dövüş eğitimi verebilmekti. Dışarıdan iki katlı görünen bu binadan yetenek kokan diplomasını almış öğrenciler çıktı ve devam da etmeliydi. Burada yıllar önce sokak dövüşleri ve teknik dövüş eğitimi veriliyordu.

Ahşap parkeler üzerine kurulmuş antrenman aletleri tavandan sarkan kum torbaları, duvara monte edilmiş raflarda boks eldivenleri ve diğer malzemeler, kilolarca dambıllar... Zamanında buraya oldukça para harcanmıştı. Üst katın durumunu görmek için ahşap merdivenleri çıktım. Çatı katı odanın büyük camları şehrin yeşil dağlarla birleşmiş görüntüsünü ihtişamla sunuyordu. Köşede minik ama iş görür şekilde tasarlanmış amerikan mutfak beraberinde getirdiği masa ve dolaplarıyla göz alıcı değildi. Bu odadaki tek göz alıcı şey bir duvarı boydan boya kaplayan fotoğraflardı.

Çerçevesiz yan yana dizilmiş fotoğrafların arkasına özenle yerleştirilmiş led ışıkları açtım. Duvarda dört kişilik Baybora ailesinin mutlu anlarda yakalanmış fotoğrafları ve eğitim sırasında çekilen fotoğraflar vardı. Her biri çekildiği tarihlere göre düzenlenmişti. Benim ve kardeşimin doğduğu gün, annemle babamın düğününden öncesi, sonrası... Yaşların gözüme inmesiyle perde çekilmiş gibi görüşüm bulanıklaştı. Bu fotoğraflarla dolu duvarın önündeki uzun koltuğa oturdum. Ahşap merdivenlerden gelen ayak sesiyle gözyaşlarım dizlerimin üstüne daha da hızlı inmeye başlamıştı bile. Umut yanıma oturup kolunu boynuma atıp beni kendine, göğsünün üstüne çekti...

Gözlerimi turuncu ışığın yakmasıyla açtım. Üstümdeki ince şalı koltuğun koluna atıp duvarın ledlerini kapattım. Acıyan gözlerimle alt kata indiğimde Umut kapıya çektiğim sandalyede oturuş, cebinden çıkardığı çakmakla sigarasını yakıyordu. Batan güneşin önündeki dumanına gidip gülümsedim. "İyi misin?" Sorduğu soruya kafa sallayıp yere oturdum. Vücudunu bana dönüp kaşlarını çattı. "Naren." Sigarasını dudaklarından çekip iki parmağının arasına sıkıştırdı. "Kendine zarar verecek bir şey yapma olur mu?" Göz devirip usulca tüm nefesimi dudaklarımdan dışarıya üfledim. "Tamam anne!" dediğimde sinirle gözlerini kıstı, ben de uzatmamak için kafa sallayıp çocukça güldüm.

Güneşin ağaçların arasındaki raksı sona ermiş hava kararmaya yüz tutmuşken yola koyulduk. Yol buyunca Umut'un araba kullanışını izledim. Hayatımın her noktasına dahil olmuş bu adam benim için endişeleniyordu. Ben ise Umut için bu güne kadar hiçbir şey yapmamıştım. Onun için bu kadar faydasız bir insan olmama rağmen bana yaptığı bunca iyilik nasıl karşılık bulacaktı bilmiyorum. Kendisi için yarattığı dünyanın neresinde olmam gerektiğine ben karar veriyor gibiydim, gösterdiği sevgiye çizgisini koruması için komut veriyordum. Bu komut aramızdaki arkadaşça duyguyu sağlayan tek şeydi.

***

Gördüğüm gözlerle bıçağı açtığım gibi kapatıp yerine koydum. "İzinsiz girmemde sakınca yoktur umarım." Yaptığı büyük bir marifetmiş gibi böbürlenmesi ters bakışlarıma maruz kalmasına neden oldu. "Ben de öyle düşünmüştüm."

"Sorun var." Evimi sahiplenip salona doğru yürümeye başladı. Koltuğa oturup sağ bacağını diğer bacağının üzerine attı. "Anahtarını saksıya bırakma, basit bir yöntem." Bahçe lambasıyla aydınlanan salonun ışıklarını açmak için duvarda elimi gezdirdim. "Kahvemde süt istemiyorum, sert olsun." Ciddi olup olmadığını anlamak için kaşlarımı kaldırıp suratına baktım. "Kahve yapmayı bilmiyor musun?" Ellerini havada sallayıp gözlerini açtı, bu hareketine karşı gözlerimi devirdim, kendime borçlu olduğumu hatırlatıp mutfağa yürüdüm.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 03, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HAYBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin