Hayat bazen önünüze hiç beklemediğiniz anlarda, beklemediğiniz şeyler sunabiliyor. Bazen yerle bir olmuşken ayağa kaldırıp, en mutlu anınızda yerin dibine sokabiliyor. Onca zaman doğru yolu ararken, aslında aradığınız şeyin tam da gözünüzün önünde olduğunu gösterip sizi aptal edebiliyor. Zaman öyle bir şey ki, yanlış bildiklerinizi doğru edebiliyor. Doğrularınızı da yanlış. Sevdiklerinizi sizden alabiliyor.
Benim hikayemin tüm bunlarla ne ilgisi olduğuna gelirsek, on dokuz senelik hayatım da tam olarak bu anlattıklarımdan ibaretti aslında. Doğumum annemin ölümüne sebep oldu ve bunun içimde açtığı yaraları kapatabilen hiçbir etki yok. Olacağından da şüpheliyim. Babam ise benden nefret ediyor. Annemi ondan aldığım için... Sanki bunu bilerek yapmışım gibi. Sanki annesiz ve nefret dolu bir babayla büyümek çok kolaymış gibi. Sanki onu ben de özlemiyormuşum gibi... On dokuz sene nasıl hayatta kaldığımı soracak olursanız da, inanın hiç de kolay olmadı. İlkokul ve ortaokulda sürekli dışlanan o çocuk bendim. Yalnız takılır ve sadece her gece bir an önce içinde bulunduğum bu kabustan kurtulmak için Tanrı'ya dua ederdim. Her sabah babamın salondaki sehpanın üzerine bıraktığı 10 dolar karnımı doyurmama yeterdi ve Tanrı'ya şükür beni seven bir teyzem vardı. Lise'ye başlayana kadar beni o büyüttü diyebilirim. Yalnız hissetmemem için, içime kapanıp dünyaya küsmemem için elinden geleni yapardı. Beraber sinemaya, tiyatroya ve hatta konserlere bile gitmiştik. Bana annemi anlatırdı. Hiç tanıyamadan özlediğim annemi... Ama tam da size söylediğim gibi hayat bazen tek bir seferle yetinmeyip, sevdiklerinizi sizden yine ve yine koparabiliyor ve öylece kalakalıyorsunuz. Elinizden hiçbir şey gelmiyor ve öylece olup bitene şahit oluyorsunuz. Liseye başlarken çok mükemmel hayatım teyzemin kaybıyla daha da mükemmel olmuştu. Her şey o kadar hızlı ve kontrolsüz gerçekleşmişti ki, o kadar beklenmedikti ki yine o boşlukta kendimi yapayalnız hissetmiştim. Bana anne olmuştu, en iyi dost olmuştu, sırdaş olmuştu... Ah evet, bana baba da olmuştu. Teyzemden de sonra kendime gelmem çok uzun sürmüştü. Babamsa bir kez yanımda olmayı denememişti. Annemden sonra onun için en önemli olan şeyler arasında para ve dolaptaki lanet bir 70'lik viski benden önce geliyordu. O listede ben var mıydım, ondan bile emin değilim.
Okul açıldığında kendime tek bir sözüm vardı. Bu şehirden gitmek için her şeyi yapardım. Üniversiteyi kazanıp kendi ayaklarım üzerinde duracaktım. Hedefim buydu. Arkadaş edinmek umrumda değildi. Sadece gitmek istiyordum. Ama tahmin edin, bunlarda düşündüğüm gibi olmadı. Çünkü hayat beni şaşırtmaktan fazlasıyla zevk alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
More Than Friends
Fanfiction"Keşke sana verebilecek temiz ve sağlam bir kalbim olsaydı, Harry." "Ben onu, o haliyle sevmiştim Skyler. Fakat kırık kalbinde kendime bir yer bulamadım..." "Ama sen bu kadar saf severken, saf ve temiz, ben sana o kırık kalbi layık görmüyorum. Bunu...