Boş sınıfa girerken derin bir nefes verdim. Okulun ilk günleri her zaman sebepsizce beni geriyordu. Kendime ideal yeri seçmeye çalışırken arkamdaki sesle irkildim. Az önceki çocuk, seçtiği sırayı arkaya doğru ittirirken bir yandan bana bakıp gülümsedi.
"Tekrardan merhaba."
"Hey."
Gülüşüne aynen karşılık vermeye çalışırken kaşlarımı çatmış yaptığı şeye anlam vermeye çalışıyordum.
"Kırık bir sırada bütün bir senemi geçiremem. Ve önde oturmak hiç bana göre değil." Omuzlarını silktiğinde ben sormadan bana cevap vermişti bile.
Hafifçe kafamı sallayıp onu onayladım.
"Ah tabi..."Çektiği sırasına kurulurken eliyle yandaki yeri işaret etti.
"Sende de pek önde oturacak bir tip yok gibi."
Tepki vermeden eşyalarımı yan masaya koydum ve oturdum.
"O tip tam olarak nasıl oluyor, anlatsana." Gülüşüme gamzeleriyle karşılık verirken kafasını geri attı. Yüzü gerçekten de çok güzeldi ve mimikleri bunu oldukça destekliyordu.
"Kendimden biliyorum. Yalnız ve tahammülsüz. Senden aldığım ilk izlenim buydu. Çünkü ben de buyum."
"Sanırım iyi bir tanımlamaydı, kabul etmeliyim."
Kaşlarını kaldırıp dudaklarını birbirine bastırdığında hafifçe omuzlarını silkti.
Sınıf dolmaya başlamıştı bile. Sarışın kız tepemde dikildiğinde gözlerimi ona çevirdim. Sorarcasına kaşlarımı kaldırdığımda kız nihayet konuşmaya karar vermişti.
"Burada ben oturuyordum."
Ela gözleri memnuniyetsizce kısılmıştı.
"Harika, artık ben oturuyorum." dedim sakin bir şekilde.
Sarışın gözlerini devirdikten sonra Harry'e döndü. Kızın modu aniden değişmişti.
"Merhaba Harry." dedi yüzündeki yapay ama pek de anlam veremediğim gülümsemesiyle.
Harry sadece başını eğip elini kaldırmıştı. Hareketi karşısıda bayağı eğlenmiştim. Kız tekrar gözlerime kısa bir soğuk bakış attıktan sonra az ileride dikilen arkadaşlarının yanına gitti.
"Bu da neydi şimdi?" dedim hala son hareketine gülerek.
"Kendisini tanımıyorum. Ama o beni tanıyor sanırım. Sürekli selam veriyor ve her gördüğü yerde benimle konuşmaya çalışıyor."
"Sanırım birileri senden hoşlanmış."
Ders çıkışında kolumda hissettiğim el ile duraksadım. Yeşil gözler ile buluştuğumda çekingen bir şekilde beni izliyorlardı.
"Birkaç arkadaşım ile bir şeyler içmeye gideceğiz. Katılmak ister misin?"
Sorduğu soru karşısında biraz duraksamıştım. İlginç değildi fakat beni tanımıyordu ve beni çağırması için hiçbir sebep yoktu. İlginç değildi ama ilginçti işte.
"Yalnız olduğunu sanıyordum." dedim sırıtarak.
"Zaten öyle. Bu etrafımdakilerle ilgili bir durum değil ama." Ah işte benim de sorunum tam olarak buydu. Ama etrafımdakilerle ilgili bir boyutu da vardı ve bu bana ciddi rahatsızlık veriyordu. Ben de yaşıtım herkes gibi çıkıp eğlenebilmek istiyordum. Ama buna tahammülüm yoktu sanırım. O an Harry'nin hakkımda yaptığı çıkarımın doğruluğunu düşündüm.
"Pekala, sanırım size katılabilirim."
"Harika, haydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
More Than Friends
Fanfiction"Keşke sana verebilecek temiz ve sağlam bir kalbim olsaydı, Harry." "Ben onu, o haliyle sevmiştim Skyler. Fakat kırık kalbinde kendime bir yer bulamadım..." "Ama sen bu kadar saf severken, saf ve temiz, ben sana o kırık kalbi layık görmüyorum. Bunu...