GİRİŞ

107 13 5
                                    


Annemin elime tutuşturduğu alışveriş listesini sıkıca tutarak ve söylene söylene oturduğum yerin en büyük Migros'una doğru yürüyordum. Soğuktan çoktan titremeye başlamıştım. Oturduğum bilgisayarın başından beni alıkoyan anneme olan sinirimden eldiven takmayı bile unutmuştum. İzmir'in kışlarının bile sıcak olduğu yalanını kim uydurmuştu sahiden?

Caddeyi tamamlamış Migros'a gitmem için girmem gereken ara sokağa girmiştim. Biraz ilerledikten sonra havanın karanlığından dolayı tam olarak çözemediğim bir şeye takıldı gözlerim. Bir gölgeydi bu. Tam olarak anlamak için gözlerimi kısarak baktım gölgeye, hayır bu iki gölgeydi. Kedilerin sokaktan hızlıca kaçmasına sebep olacak şekilde bağırmaya başladı gölgelerden bir tanesi. Onlara çok yakın değildim bu nedenle olan biteni tam olarak göremiyordum fakat aralarında büyük bi kavga çıkacağını anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Migros'a gitmek için o yoldan geçmek zorunda olduğum için elimdeki alışveriş kâğıdını buruşturup yeniden küfür ettim. Yavaş yavaş onların bulunduğu bölgeye yaklaşıyordum ama içimden gelmiyordu. Mesafe azaldıkça görüntü netleşiyordu ama korkum da artıyordu. Arkası bana dönük olanın yaşını tam olarak kestiremiyordum ama yüzü bana dönük olan ve yeri yığılan adamı net bir şekilde görebiliyordum. 30-35 yaşlarında iri yarı bir adamdı. Arkası bana dönük olan adamın, yere yığılan adama geçirdiği tekmenin çıkarttığı ses ve yerdeki adamın acı çığlığıyla olduğum yerde sıçradım. Tekmelerini geçirmekten hala vazgeçmemiş olan adama olan sinirim artmıştı, niyeti adamı öldürmekse bunu az sonra başarabilirdi, ona gözlerimi kısarak baktım. Hala beni fark etmemişti.Hala tekme ve küfür savuran, nefreti bir nebze olsun soğumamış adama bakıyordum, diğer yandan kulağımda diğer adamın yalvarışları çınlıyordu. Etrafıma baktım, karanlık sokakta bizden başka kimse yoktu. Arkama bile bakmadan oradan kaçabilirdim fakat bunun ne derece doğru olduğundan da emin değildim.

Adamın inlemeleri kesilmişti, gözlerimi onu yerden kaldırıp yumruklamaya başlayan adamın kaslı kollarından alıp durumu felaket olan adama çevirdim. Adamın bilincinin gittiği o kadar aşikardı ki, diğer hayvanın nasıl hala yumruk atma ihtiyacı hissettiğini bilemiyordum. Normalde insanlara acıyan biri değildim, hatta vicdanımın olmadığını düşünenler bile vardı ama gözümün önünde bir adamın öldürülmesini izleyecek ve buna izin verecek kadar cani bir insan da değildim.

Yutkunup boğazımı temizledim ve sesimi ayarlayabilmek için hafifçe öksürdüm. Kaslı olan öküz sonunda beni fark edebilmişti, bunu adamı tiksinircesine yere fırlatıp – ciddi anlamda fırlatmaktan bahsediyorum – biraz duraksamasından anlamıştım. Sonunda tüm dikkatini bana vermek için vücudunu bana döndürüp,gözlerini gözlerime dikti. Nefretle bakan gözleri bir adım gerilememe sebep olsa da kaçamayacak kadar şaşkındım. 30-35 yaşlarındaki adamın bilinçsiz bir halde kan revan içinde yatmasına sebep olan kişinin benden sadece 2-3 yaş büyük olması beni dehşete uğratmıştı. Korku,tedirginlik ve endişe. Hepsini barındırıyordum şuan. Ve itiraf etmesi kolay olmasa da bir nebze hayranlık. Muhtemelen öfkeden simsiyaha dönmüş gözleri, biçimli yüz hatları, güzel dudakları ve burnu,kahverengi ama havalı saçları... Ve gücü. Onu incelemeyi kesemiyordum ama kesmem gerekiyordu. Benim bir şey dememi bekler gibi bana bakıyordu. Sinirden şişen boynundaki damarı bile çok net bir şekilde görebiliyordum.

"Bıraksana artık adamı, öldüreceksin onu. Yetmedi mi!" Yakışıklılığı ve az önce şahit olduğum tüm bu olaylar yüzünden nutkum tutulduğu için biraz kekeleyerek konuşmuştum ama sesime hiçbir duygu yansıtmamayı başardım. Benden 15-20 cm uzun olan çocuk bana doğru yaklaşırken dudağımı ısırdım.İçimden bir ses az sonra yerde yığılan adamın yanında yerimi alacağımı söylese de bu düşünceyi kafamın en arkasına atmak istedim. Dudağımı o kadar sert bir şekilde ısırmıştım ki kan tadını aldığımda yüzümü buruşturdum. Çocuk gelip tam önümde durdu.

"Siktir git." Dedi ifadesiz bir şekilde ve kanlı elleri,sert omzuyla beni iterek yanımdan geçti. Arkasına bile bakmadan ara sokaktan öylece çekip gitti.Söylediği şeyi idrak etmeye çalışıyordum. Siktir git mi? Hadi ama.

Şu özürlü çocuk yaklaşık on dakikadır adamı tekmelediği için eve geç kalmıştım. Annemi arayıp biraz gecikeceğimi haber verdikten sonra ambulansı arayıp adresi verdim ve koşar adımlarla sokaktan çıktım.Değişik hissediyordum.Çocuğu görmek,çocuğu bulmak istiyordum.Onunla konuşmak istiyordum.Ona karşı kızgın olmam gerekiyordu değil mi? Belki de nefret bile etmeliydim.Öyleyse niye edemiyordum? Üstelik çocuk bana net bir şekilde "Siktir git" demişken nasıl olur da hala onu görmek için can atıp, gözlerimle caddeyi tarıyordum belki onu görürüm umuduyla. Bu hayatımda duyduğum en aptalca şeydi, ondan etkilenmemin hiçbir mantıklı yanı yoktu. Çocuk yakışıklı olmasına yakışıklıydı ama ilk görüş için fazla agresif ve ilginçti.

İlk başlarda küfür ede ede aldığım alışveriş listesine baktım. Ona karşı artık o kadar da kötü duygular beslemiyordum, içimden bir ses çocukla tekrar karşılaşacağımı söylüyordu. Bunu hissettiğim için gülümsedim. Gerçek bir aptal gibi davrandığımın farkındaydım fakat bazen hislerimizin beynimizin çok önünde bir yere sahip olduğunu bilirsiniz. İşte bu karmaşanın ortasında alışverişi tamamlayıp eve döndüm. Kesinlikle farklı hissediyordum, uyumadan önce gözümün önüne gelen görüntü onun sinirli yüzüydü ve o gece onu rüyamda görebilmek için dua ettim. 

BU BENİM HİKAYEM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin